Röportaj: Salgında Vaziyet – Bölüm Bir
Merhaba.
Covid-19 ortamından etkilenmeyen kesim yok neredeyse, ancak bazılarımız ne yazık ki bazılarımızdan çok daha zor günler geçiriyor bu illet yüzünden. Bir kısım gece kulüplerinde, miting alanlarında veya akrabasının düğününde salgın temelli tüm kuralları hiçe sayıp keyfine bakarken bir kısım da yine aynı kurallar yüzünden ekmek parasını kazanamaz duruma geliyor. Geçtiğimiz haftalarda bu konularla ilgili, yerli gruplarımızda çalan, Türkiye metal sahnesine öyle veya böyle yıllarını vermiş birkaç müzisyenle görüştüm. Tabii kapsayıcı olsun istesem de tanıdığım, sohbetim olan insanlara gittim öncelikle. Bazıları kişisel nedenlerden, bazıları sağlık sorunları yüzünden, kimileri de yoğunluktan veya unutkanlıktan (Cihan, bunu okuduğunu biliyorum, haha!) yer alamadılar ama toplamda 10 değerli ismin yer aldığı dolu dolu bir iş çıktı ortaya.
Alfabetik giderek beş-beş bölüp iki bölüm halinde paylaşacağım bir seri olacak bu. Belki sonradan eklenenlerle yeni bölümler de paylaşırım hatta. Yola çıkarken amacım biraz farkındalık yaratmak ve üç aşağı beş yukarı herkesin aynı durumda olduğunu hem dışarıya hem de birbirimize göstermekti; aynı sorulara farklı müzisyenlerden aldığım bu cevaplar da durumu yeterince özetliyor gibi. Umarım işler düzeldiğinde biraz daha birlik olmayı becerebiliriz.
Uzatmayayım, bir Metalperver marifeti olarak Salgında Vaziyet için buyursunlar efendim:
ASENA ÖZÇETİN (Karakedi – Cats)
Korhan: Tek işiniz müzik mi? Öyleyse de, değilse de salgın sürecini nasıl idare ediyorsunuz? Kimse sormuyor müzisyenlere, kabaca nasılsınız?
Asena: Evet, tek işim müzik. Nasıl olalım bir şekil birikimler, aile desteği falan derken idare etmeye çalışıyoruz ancak müzik yapamamak manevi olarak daha çok acıtıyor açıkçası… Herkes işini yapabilirken sen yapamıyorsun, işe yaramazlık hissi gitgide artıyor, anlatılmaz yaşanır bir durum…
Korhan: Salgın yüzünden grubu dağıtmayı, müziği bırakmayı düşündünüz mü? Beste üretimi konusunda sizi nasıl etkiledi? Zaman fazlalığından müziğe ilginiz arttı mı, yoksa ilham eksikliğinden azaldı mı?
Asena: Onu hiç düşünmedim, hatta aklıma bile gelmedi ama üretim falan hak getire… Müzik dinlemek bile benim için çok üzücü olmaya başladı hatta. Aklıma gelen her şeyde ya yapamazsak bir daha korkusu var. Sağlıklı bir durum değil tabii ki ama neredeyse bir yıl olacak ve bu kadar uzaması artık etkisini iyice göstermeye başladı bende.
Korhan: Salgının konser izleme alışkanlıklarını değiştireceğini düşünüyor musunuz? Patlama bekleniyor ama yerleşmiş bir tedirginlik de var. Tırsacak mıyız, yoksa eskisinden de kuduruk bir kitleye mi dönüşeceğiz?
Asena: Bence ikisini de yaşayacağız. Tabii türe göre biraz da. Metal kitlesinin fena kuduracağı kesin, çünkü patlamak üzereler (üzereyiz). Diğer türlerde daha mesafeli durulacaktır diye düşünüyorum. Aslında zaten düşünürsek konserlerde aktif katılım metal kitlesinde diğer türlere göre hep daha fazladır, salgın bitti denir denmez alt alta üst üste çok acayip konserler bekliyorum.
Korhan: Çevrimiçi konser veya diğer interaktif fikirler hakkında neler söylemek istersiniz? Hiç katıldınız mı? Kendi grubunuzla böyle bir şey yaptınız mı?
Asena: Sokağa çıkma yasakları gevşediğinde planımız var, iki grubumda da çalışan arkadaşlar var o yüzden toplanmak mümkün olmuyor bizim için. Hafta içi dokuz hafta sonu komple yasak, bu tuhaf durumda ve saat aralığında biz o işi beceremedik maalesef.
Korhan: Grubunuz, müziğiniz hakkında yakın gelecekteki planlarınız var mı?
Asena: Valla şu an ilk planımız buluşup birbirimize sarılmak herhalde… Şimdi bir de şu var tabii, biz haftada iki ya da üç kez mutlaka çalan, konsere çıkan insanlarken bir anda herşey sıfıra düştü. Maddi boyutun yanı sıra hayat tarzımız da tamamen yok oldu yani. Bunun etkisi inanılmaz bir boşluk duygusu. Sudan çıkmış balık gibiyiz. Bu iş bir bitsin o zaman plan plan üstüne…
Korhan: Bandcamp gibi sayfalar, belirli günlerde kendi alacaklarından feragat edip gruplara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte ülkemizin hali ortada. Merchandise (grup ürünleri) konusunda ülkedeki alım/tüketim durumu nasıl, bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Asena: Ülke çok ayrı zaten; bir ülke düşün ki vatandaşı işe gitsin, eve gelsin, TV izlesin ve başka da bir bok yapmadan otursun isteyen bir yönetim anlayışı var. Vergisi olsun, yasası olsun her şey sanatla ilgili sektörleri baltalamak üzerine zaten… Eh, bu durumda kendi kendimize her şeyi hallediyoruz ama o da olabildiği kadar işte. Merch. konusunda zaten kendin basıp kendin satıyorsun da fiyatlar yüksek, kaliteler düşük maalesef… Yüksek kalite basamazsın, maliyeti feci ve kim alacak onu sorunu çıkıyor… Falan filan işte. Ancak birbirimizle olan bağımız bizi ayakta tutuyor kısacası.
Korhan: Salgın döneminde en çok dinlediğiniz albüm hangisi oldu?
Asena: Olmadı maalesef, en üzüldüğüm şey bu. Müzik dinleyemiyorum.
Korhan: Salgın olmasaydı hayatta şunu yapmazdım/öğrenmezdim/tüketmezdim dediğiniz bir şey oldu mu?
Asena: Resmen yemek yapmayı öğrendim; ekmek, kek, pasta, börek aklına ne gelirse. Bu kadar yıl yapmayacağım diye diren diren, gelinen hal bu işte haha. Ha, bir de yıllar sonra resim yapmaya döndüm de ekmek mekmek yapmazdım yani normalde, ona eminim.
Korhan: Dinleyicilere, organizasyonlara veya herhangi birine/kuruma bir mesajınız var mı?
Asena: Şu iş bir bitsin çok pis kudurasım var, ayarlayın o işleri! İşin şakası bir yana, çok zor durumlarda olan arkadaşlarımız var ve bu pandemi illetinin tüm faturası sadece bir sektöre kesilmiş durumda adeta. Sadece müzisyenler değil elbette; güvenliğinden bulaşıkçısına öyle çok insandan bahsediyoruz ki… Basılan, yayınlanan her yazının bir ümit olması dileğiyle diyeyim…
BARIŞ – (Dissonant Ankara – Undoer)
Korhan: Tek işiniz müzik mi? Öyleyse de, değilse de salgın sürecini nasıl idare ediyorsunuz? Kimse sormuyor müzisyenlere, kabaca nasılsınız?
Barış: Grupta iki kişi öğrencilik/akademik hayatını sürdürüyor, iki kişi de çalışıyor. Şu dönemde iş anlamında pek bir şey kalmadı ama elimizden geleni yapıyoruz. Müziğimizin hiçbir zaman bir geçim kaynağı olmayacağını biliyoruz ama işi bu olmasına rağmen enstrümanını satan arkadaşlarımız oldu. İntihar haberlerine girmiyorum bile. Kabaca nasılız? Mart 2020’den başlayarak aylar boyu görüşmedik, herkes kendi bildiği şekilde yoluna baktı ama sanırım boşvermişlik başladı hepimizde bir süredir, akışına bıraktık.
Korhan: Salgın yüzünden grubu dağıtmayı, müziği bırakmayı düşündünüz mü? Beste üretimi konusunda sizi nasıl etkiledi? Zaman fazlalığından müziğe ilginiz arttı mı, yoksa ilham eksikliğinden azaldı mı?
Barış: Grubu dağıtmalık bir durum olduğunu hiç düşünmedik ama bu işin keyif verici taraflarını uzun süre ertelemek zorunda olmak biraz motivasyon eksikliğine yol açıyor tabii. Firmamız bize Avrupa konserlerini tahminen 2023’e kadar unutmamızı söyledi mesela, zaten sahne sahne koşturan bir grup değiliz ama nasılsa sıra ona da gelir düşüncesi keyifliydi. Müziğe ilgi azalmaz ama bestelerin oluşması için herkesin bir noktada yan yana geliyor olması lazım, şu an yavaş yavaş da olsa bu noktadayız ama aylar boyunca sıfırdan beste yapılmadı, albüm için hazır olanlar biraz geliştirildi sadece diyebilirim. Boş durmamak için bir cover tekli kaydettik, normal rutinimizde belki 1-2 haftada halledilecek işti ama o bile 4 aya yayıldı şu gün itibariyle.
Korhan: Salgının konser izleme alışkanlıklarını değiştireceğini düşünüyor musunuz? Patlama bekleniyor ama yerleşmiş bir tedirginlik de var. Tırsacak mıyız, yoksa eskisinden de kuduruk bir kitleye mi dönüşeceğiz?
Barış: İnsanların eski alışkanlıklarına dönmeleri bir saatini bile almıyor, salgın sonrasında da durumun farklı olacağına inanmıyorum. Hemen şu an yasaklar kalksa, bir konser düzenlesek tabii ki büyük oranda boş geçer ama birkaç ay sonra yeni yasakların gelmeyeceği belli olsun, bulaşı tüm dünyada düşüş eğrisinde görülsün, insanlar yer altı konserlerinde birbirlerine farklı türlerden virüs bulaştırmaya kaldığı yerden devam edecektir.
Korhan: Çevrimiçi konser veya diğer interaktif fikirler hakkında neler söylemek istersiniz? Hiç katıldınız mı? Kendi grubunuzla böyle bir şey yaptınız mı?
Barış: Grupların çevrimiçi konser vermelerini ya da görsel/duyusal eski materyalleri elden geçirip yayınlamalarını mantıklı buluyorum ama bunun için bilet satan grupların, daha önce aynı grubun YouTube’daki herhangi bir konserinden farklı bir şey vadetmesi gerektiğini düşünüyorum. Konser deneyimi grubu görmekten ibaret değil ki; o ambiyansı yaşamak, fiziksel etkisini hissetmekle alakalı bir durum. Ekran karşısında bunu yaşamak da, yaşatabilmek de zor. Burada amaç şovdan ziyade grubun devamlılığını sağlamak ise onda da bütçe meselesi devreye giriyor; yabancı gruplar sembolik bir ücretle çevrimiçi konser verdiğinde o bizim için yine normal bir konser biletine tekabül edebiliyor. Böyle işlerin “istediğin kadar öde” mantığı ile yapılması gerektiğini düşünüyorum, parası olan zaten grubun biletini de plağını da maskesini de donunu da alıp destek olabiliyor. Bize gelince de eğer düzenli çalışıyor olsaydık yeni şarkıların da olduğu bir provayı güzel bir ambiyansla Instagram’dan (ya da hangi platform daha mantıklıysa) canlı olarak yayınlama fikrimiz vardı ama henüz o kadar organize olamadık açıkçası.
Korhan: Grubunuz, müziğiniz hakkında yakın gelecekteki planlarınız var mı?
Barış: Fiziksel baskısı yetişmeyebilir ama 2021 içerisinde albümü her şeyiyle bitirmiş olmak istiyoruz.
Korhan: Bandcamp gibi sayfalar, belirli günlerde kendi alacaklarından feragat edip gruplara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte ülkemizin hali ortada. Merchandise (grup ürünleri) konusunda ülkedeki alım/tüketim durumu nasıl, bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Barış: Paypal’ın yasak olduğu bir ülkede yaşıyoruz, dijital platformlardan para alabilmek için herkes öyle yöntemler geliştirdi ki bazen uğraşmaya değmediğini düşünüyorum. Ülke içindeki satışa gelecek olursak, halimiz ortada, evet ama bunu söyleyip bırakmak işin kolayına kaçmak olur. Dinleyicilerin büyük bir kısmının, ürün fiyatlarını eleştirirken işin arka planını hesaba katmadığını düşünüyorum. Şu an CD’leri, plakları, tişörtleri vb. yurtdışında basılmış olduğu için gurur duyduğumuz bütün yerli grupların, o ürünleri gümrükten geçirirken ödemek zorunda oldukları fahiş paraları çoğu insan bilmiyor ya da hesaba katmıyor. Tabii ki herkes kendi bütçesine göre hareket etmek zorunda ama destek vermek istenilen grubun ürün fiyatına sorgusuz sualsiz burun kıvırınca ya da küçük pazarlıklara girişilince maalesef köstek olunuyor. Birçok firma parayla ödeme yapmak yerine gruba ürün yollayarak ödeme yapıyor, açıkçası ben artık yurtdışından gelen ürünlerin Türkiye pazarına uygun fiyatlara çekilmesi yerine yurtdışında turnede satılarak gruba destek olarak dönmesi taraftarıyım.
Korhan: Salgın olmasaydı hayatta şunu yapmazdım/öğrenmezdim/tüketmezdim dediğiniz bir şey oldu mu?
Barış: Bildiğim ne kadar pislik herif varsa hepsinin içinden müthiş aşçılar çıktı. Bir yıl önce ortak konser düzenlemeyi konuştuğum adamlarla bugün Instagram’dan birbirimize yemek fotoğrafı ve tarifi atar olduk.
Korhan: Dinleyicilere, organizasyonlara veya herhangi birine/kuruma bir mesajınız var mı?
Barış: Biraz iç dökme fırsatı verdiğin için teşekkür ediyorum Korhan. Gruplar veya genel anlamda piyasa için söylenecek pek bir şey yok, herkes kendi mücadelesini kendi içerisinde veriyor zaten. Benc de hepsine ve herkese sabırlar dileyebiliyorum sadece. Daha genel bir mesaj olarak ise ARKADAŞLARIMIZI SERBEST BIRAKIN VASIFSIZ CAHİLLER SÜRÜSÜ!
#ACAB ve şerefe!
BATU ÇETİN (Cenotaph, Molested Divinity, Drain of Impurity, Coprobaptized Cunthunter, Grotesque Ceremonium, Phosgendöd…)
Korhan: Tek işiniz müzik mi? Öyleyse de, değilse de salgın sürecini nasıl idare ediyorsunuz? Kimse sormuyor müzisyenlere, kabaca nasılsınız?
Batu: Selamlar. Hayatımın %90’ı müzik, evet. Süreç gerçekten çok zor ve bitmek bilmiyor. Konserleri, seyircimizi çok özledik.
Korhan: Salgın yüzünden grubu dağıtmayı, müziği bırakmayı düşündünüz mü? Beste üretimi konusunda sizi nasıl etkiledi? Zaman fazlalığından müziğe ilginiz arttı mı, yoksa ilham eksikliğinden azaldı mı?
Batu: Asla böyle bir şey düşünmedim. Beste üretimi konusunda faydalı bir dönem diyebilirim kendi adıma. Eskiden de olduğu gibi her gün yeni gruplar ve albümler keşfetmeye devam ediyorum.
Korhan: Salgının konser izleme alışkanlıklarını değiştireceğini düşünüyor musunuz? Patlama bekleniyor ama yerleşmiş bir tedirginlik de var. Tırsacak mıyız, yoksa eskisinden de kuduruk bir kitleye mi dönüşeceğiz?
Batu: Tam olarak nasıl olacağını bilemiyorum ama insanlar evlere kapanmaktan çok sıkıldılar, buna bağlı olarak konser ve etkinlik patlamasının yaşanacağını düşünüyorum normale döndüğümüzde.
Korhan: Çevrimiçi konser veya diğer interaktif fikirler hakkında neler söylemek istersiniz? Hiç katıldınız mı? Kendi grubunuzla böyle bir şey yaptınız mı?
Batu: Hiçbir zaman konser ortamının etkisini vermiyor bence. Bizim de bu yönde bir planımız yok zaten. Kasım – 2020’de Rusya’da iki konserlik mini bir tur yaptık CENOTAPH ve MOLESTED DIVINITY olarak. Hayat eskisi gibiydi Rusya’da. Kısıtlamalar kalktığı zaman ülkemizde de birçok konser vermek istiyoruz.
Korhan: Grubunuz, müziğiniz hakkında yakın gelecekteki planlarınız var mı?
Batu: Şu an CENOTAPH albüm kayıtları başladığını söyleyebilirim. Bu sene içerisinde, bahar aylarında yeni albümü yayınlamak istiyoruz.
Korhan: Bandcamp gibi sayfalar, belirli günlerde kendi alacaklarından feragat edip gruplara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte ülkemizin hali ortada. Merchandise (grup ürünleri) konusunda ülkedeki alım/tüketim durumu nasıl, bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Batu: Yurt içinde kolleksiyoncu tayfa alıp destek veriyor ama belli bir kesim o da sadece. Yurt dışı albüm ve merch. siparişlerimiz daha fazla yerli siparişlere kıyasla. İnsanlarda albüm veya merch. alayım, dinlediğim grubu destekleyim kafası pek yok maalesef bizim piyasamızda.
Korhan: Salgın olmasaydı hayatta şunu yapmazdım/öğrenmezdim/tüketmezdim dediğiniz bir şey oldu mu?
Batu: Yemek yapma konusunda ve mutfak becerilerinde beklediğimden çok daha fazla gelişmiş olabilirim…
Korhan: Hazırlayacağım özel Spotify listesi için salgını anlatan bir şarkı seçsen bu ne olurdu?
Batu: Cenotaph – Paroxysmal Mutation
Dinleyicilere, organizasyonlara veya herhangi birine/kuruma bir mesajınız var mı?
Batu Çetin: En kısa sürede yine konserlerde, etkinliklerde, sağlıklı günlerde görüşmek üzere. Cenoptaph yeni albüm bu sene geliyor takipte kalın. Stay Brutal!
BAŞER ÇELEBİ (Furtherial, Razor Inc.)
Korhan: Tek işiniz müzik mi? Öyleyse de, değilse de salgın sürecini nasıl idare ediyorsunuz? Kimse sormuyor müzisyenlere, kabaca nasılsınız?
Başer: Evet, tek mesleğim ve sanırım yapmayı bildiğim tek şey müzik. Elimden geldiğince iyi olmaya çalışıyorum. İnsanları ve müziğin olduğu ortamları çok özlüyorum. Kendimi bu süreçte kitaplara ve yazıya verdim. Yakın olduğum birkaç dostumla elimden geldiğince iletişimde kalmaya çalışıyorum. Fena sayılmam ama kendimi epey eksik hissetmekteyim.
Korhan: Salgın yüzünden grubu dağıtmayı, müziği bırakmayı düşündünüz mü? Beste üretimi konusunda sizi nasıl etkiledi? Zaman fazlalığından müziğe ilginiz arttı mı, yoksa ilham eksikliğinden azaldı mı?
Başer: Müziği bırakmayı kesinlikle düşünmedim ama ara sıra yanlış bir meslek seçmiş olduğumu düşündüğüm oldu. Geçen sene ilk karantina dönemi başladığında beste konusunda oldukça üretkendim. Fakat son dört aydır içime kapanmış haldeyim. Eldeki işleri yoluna koymak için birtakım yöntemler geliştirmeye çalışıyoruz. Mutlaka buradan da bir çıkış yolu bulacağımızı ümit ediyorum.
Korhan: Salgının konser izleme alışkanlıklarını değiştireceğini düşünüyor musunuz? Patlama bekleniyor ama yerleşmiş bir tedirginlik de var. Tırsacak mıyız, yoksa eskisinden de kuduruk bir kitleye mi dönüşeceğiz?
Başer: Tırsan da olacak elbet ama hiçbir şeyi takmayan da büyük bir kitle olacak gibi geliyor bana. İnsanın insana ne denli muhtaç olduğunu birbirimizden mecburen uzak kaldığımız bu dönemde yaşayarak tecrübe ettik. Müziğin birleştiriciliği ve insanların bu hasreti, yapılması beklenen ilk konserlerde kendini kudurukluk şeklinde gösterebilir. Ne yalan söyleyeyim, olsa da kudursak hep beraber.
Korhan: Çevrimiçi konser veya diğer interaktif fikirler hakkında neler söylemek istersiniz? Hiç katıldınız mı? Kendi grubunuzla böyle bir şey yaptınız mı?
Başer: Razor Inc. olarak online konser işine ilk girişenlerdeniz. Twitch üzerinden The Wall Kadıköy sahnesinde epey bir online konser verdik. Sonrasında bunun biletli versiyonunu My Open Stage üzerinden ve daha sonra Facebook üzerinden yaptık. Geçtiğimiz aylarda Özgür Özkan ile Musixen üzerinden de onun evinde bir akustik online konser verdik. Tabii ki hiçbir şey yapmamaktan iyidir ancak çevrimiçi konser işi oldukça yeni ve geliştirilmesi gereken bir kavram ve gerek izleyenler, gerekse bizim açımızdan pek tatmin edici bir şey değil. Ayrıca hangi platformda ne şekilde yer almamız daha verimli, ben kendi adıma onu da pek çözebilmiş sayılmam.
Korhan: Grubunuz, müziğiniz hakkında yakın gelecekteki planlarınız var mı?
Başer: 1 Ocak 2021 tarihinde Furtherial ile 3. albümümüz Liberation Path ortamlara salındı. Onun dışında kaydetmekte olduğumuz biri akustik, biri elektrik iki adet Razor Inc. albümü mevcut.
Korhan: Bandcamp gibi sayfalar, belirli günlerde kendi alacaklarından feragat edip gruplara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte ülkemizin hali ortada. Merchandise konusunda ülkedeki alım/tüketim durumu nasıl, bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Başer: Bence çoğu insan bireysel anlamda elinden geleni yapıyor. En azından bizim çevremizdeki insanların bu konuda bize ve müziğe destek olmaya çalıştıkarını gözlemliyorum. Furtherial albümü CD olarak da basıldı ancak grupların merch işine girebilmeleri için bunun finansal kısmını kendileri üstlenmeleri gerekiyor ve gelir düzeyi sıfıra inmiş, mesleklerini yapamayan insanlardan bahsetmekteyiz. Merch konusu bu bağlamda yine bana romantizm olarak görünüyor. Ama daha önce de dediğim gibi hiçbir şey olmamasındansa azar azar bir şeylerin olması da bir şekilde bir şeylere tutunmamızı ve varlık göstermemizi sağlıyor.
Korhan: Salgın döneminde en çok dinlediğin albüm hangisi oldu?
Başer: Albüm demeyeyim de “Amenra – Live At AB, Ancienne Belgique” konserini bir haftadır hatim etmekteyim.
Korhan: Salgın olmasaydı hayatta şunu yapmazdım/öğrenmezdim/tüketmezdim dediğiniz bir şey oldu mu?
Başer: Kendimi kaydetmeyi öğrenmezdim kesinlikle. Hala daha tam anlamıyla işin detaylarını öğrenebilmiş değilim ama yeni bir beste yaptığımda en azından bilgisayardan Reaper’ı açıp kendi kendimi kaydedebilir hale geldim. Onun dışında YouTube üzerinden psikoloji eğitimi veren bir kanalı takip etmekteyim, defter tuta tuta çalışıyorum. Amacım elbette önce kendimi tamir etmek ahah. Hikaye yazmaya başladım, birkaç aydır onun üzerinde çalışıyorum. Bir de bu sayılır mı bilmem ama v60 ile kahve demlemeyi öğrendim. Kayıt işi haricinde sanırım bu diğer dediklerimi salgın olmasa bile öğrenmeye ve yapmaya çalışırdım herhalde.
Hazırlayacağım özel Spotify listesi için salgını anlatan bir şarkı seçsen bu ne olurdu?
Başer: Amenra – A Solitary Reign
Dinleyicilere, organizasyonlara veya herhangi birine/kuruma bir mesajınız var mı?
Başer: Bize alaka gösterdiğiniz için kendi adıma çok teşekkür ederim. En son salgın öncesi Ankara’da Furtherial olarak Metalperver etkinliğinde yer almıştık, bundan dolayı kendimi çok şanslı hissediyorum. Umarım ilerde yeniden bir araya gelip olabildiğince güzel vakit geçirebiliriz.
BURAK SÜMER (The Sarcophagus)
Korhan: Tek işiniz müzik mi? Öyleyse de, değilse de salgın sürecini nasıl idare ediyorsunuz? Kimse sormuyor müzisyenlere, kabaca nasılsınız?
Burak: Öncelikle sorduğunuz için teşekkür ederim. Şahsen benim tek işim müzik değil. Müzik dışında bir firmada satış pazarlama sorumlusuyum. Bunun yanında profesyonel olarak fotoğrafçılık ile de ilgileniyorum. Yapmış olduğumuz tarz zaten Türkiye’de para kazanmaya yönelik bir tarz olmadığından tek başına müzikle uğraşmayı hiç düşünmedim. Bu süreç içerisinde en çok etkilendiğimiz durum kaydına başlamak üzere olduğumuz yeni albümün bir yıl gecikmesi oldu. Daha hala da ne zaman yapacağımız belli değil. Bunun dışında stüdyosu olan, barlarda müzik yapan, konser düzenleyen, turlamayı planlayan dostlarımın zor zamanlardan geçtiğini biliyorum ve sürecin bir an önce biterek eski günlerin kaldığımız yerden devam etmesini umuyorum.
Korhan: Salgın yüzünden grubu dağıtmayı, müziği bırakmayı düşündünüz mü? Beste üretimi konusunda sizi nasıl etkiledi? Zaman fazlalığından müziğe ilginiz arttı mı, yoksa ilham eksikliğinden azaldı mı?
Burak: Kayıtlar dışında sürekli bir araya gelerek bir şey yapan aktif bir yapımız olmadığı için salgın yüzünden dağılma gibi bir şey en azından bizim grubumuz için söz konusu olmadı. Bu süreç müzik verimliliği açısından ise çok olumlu geçti. Tam zamanlı çalışma durumum olduğu için parçalarla ancak mesai bitiminde, eve gelince ve yorgun bir şekilde, o da zaman kalırsa uğraşabiliyordum. Salgın döneminde zamansal olarak parçaları düzenlesem de ister istemez ilham eksikliği ile mücadele ettiğim çok zaman da oldu.
Korhan: Salgının konser izleme alışkanlıklarını değiştireceğini düşünüyor musunuz? Patlama bekleniyor ama yerleşmiş bir tedirginlik de var. Tırsacak mıyız, yoksa eskisinden de kuduruk bir kitleye mi dönüşeceğiz?
Burak: Virüsün mutasyona uğrayacağı konusunda görüşler var. Zaman ne getirecek ve götürecek bilmek epey güç… 2020 senesinde bunların olacağını birisi söylese kesinlikle inanmazdık, bu gerçek. Her şey yolunda giderse en azından açık hava konserlerinin olabileceğini düşünüyorum. Sayılar kontrol altına alınınca belli kısıtlamalar dahilinde yavaş yavaş normale dönüşün başlaması ortak beklentimiz. Herkes epeyce enerji biriktirdi ve artık tahammül de kalmadı sanırım. Herkes bu durumun bir an önce bitmesini dört gözle bekliyor, ancak dikkatli olunmazsa en başa dönmek kaçınılmaz olur.
Korhan: Çevrimiçi konser veya diğer interaktif fikirler hakkında neler söylemek istersiniz? Hiç katıldınız mı? Kendi grubunuzla böyle bir şey yaptınız mı?
Burak: Açıkçası böyle bir şeyi pek düşünmedim kendi grubum için. Bunlar ne kadar keyifli ve bu dönemde moral yükseltici olsa da konserleri keyifli yapan ortamın hissiyatı ve gerçekliğidir. Öteki türlü Netflix’den bir şeyler izlemekten öteye gitmiyor benim için.
Korhan: Grubunuz, müziğiniz hakkında yakın gelecekteki planlarınız var mı?
Burak: Pandeminin bitmesiyle birlikte bir an önce ertelediğimiz albüm kaydına girmeyi umuyoruz.
Korhan: Bandcamp gibi sayfalar, belirli günlerde kendi alacaklarından feragat edip gruplara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bununla birlikte ülkemizin hali ortada. Merchandise (grup ürünleri) konusunda ülkedeki alım/tüketim durumu nasıl, bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Burak: Açıkçası merch. olayı Türkiye’nin kanayan yarası. Koleksiyoncular mutlaka ne yapıp edip istedikleri şeyleri buluyorlar, ya da yurtdışından bir şekilde getirtiyorlar ancak kurlardaki dengesiz yükseliş genel olarak insanları soğuttu. Örnek vermek gerekirse 10 euro değerinde bir patch (yama) bakıyorsunuz; kardo da 10 euro olunca toplamda 20 euro’ya geliyor.Dolayısıyla bir patch için 180-200 TL vermek pek mantıklı bir şey olmuyor. Bunu ticaret olarak yapan kişilerse haklı olarak ürün getirip zarar etmek istemiyor. Özellikle salgın döneminde dövizin de artmasıyla insanlar ellerindeki parayı tutmak niyetiyle iyice müzikal alışverişi azalttı diye düşünüyorum. Yani bu çevremde konuştuğum görüştüğüm kişilerden aldığım geri bildirimler. Bir kesim bunun için ciddi harcamalar yapsa da bence ne yazık ki hala yeterli değil.
Korhan: Salgın döneminde en çok dinlediğiniz albüm hangisi oldu?
Burak: Salgın döneminde baya bir şeyler dinledim ama sanırım albüm provası olan kendi deneme kayıtlarımızı dinledim.
Korhan: Salgın olmasaydı hayatta şunu yapmazdım/öğrenmezdim/tüketmezdim dediğiniz bir şey oldu mu?
Burak: Çin yemeklerine sardım biraz. Normalde çok zahmetli işler ancak zaman bol olunca denemekten kendimi alamadım.
Korhan: Hazırlayacağım özel Spotify listesi için salgını anlatan bir şarkı seçsen bu ne olurdu?
Burak: Sanırım Marduk – Plague Angel albümü başlı başına tüm parçalarıyla salgının soundtrack’i olmaya aday.
Korhan: Dinleyicilere, organizasyonlara veya herhangi birine/kuruma bir mesajınız var mı?
Burak: Salgında müzisyenler ne yaptı bir ses olalım düşüncesiyle bir röportajı bizlere ileten Metalperver’e teşekkür ederim öncelikle. Türkiye’deki metal müzik oluşumunda emeği geçen herkesi destekleyen dinleyiciler ile en kısa zamanda buluşmayı umuyoruz. Umarım, yakında her şey çok gürültülü olacak…
İlk bölümün sonuna geldik böylece. Arayı çok açmadan 2. bölümü de yayına hazırlamaya çalışacağım kısa sürede. Kültür de dahil olmak üzere birçok şeyin değiştirilip dönüştürülmeye çalışıldığı ülkemizde, hiç de güllük gülistanlık olmadığını şu kısacık röportajlardan bile anlayabileceğiniz durumların içerisinde, metal kültürüne sahip çıkıp bu haltı yaşatmaya çalışan tüm müzisyenlere tekrar tekrar teşekkürler. Metalin binbir çeşidi var belki ama hepimiz aynı bokun içindeyiz işte günün sonunda… Salgında Vaziyet’in bir sonraki bölümünde görüşmek üzere!
Patreon’da hedef: 21/25
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp bir göz atabilirsiniz:
Röportaja katılan insanların içine oturan karamsarlık, umutsuzluk her bir kelimede kendini belli ediyor. Gerçekten vaziyetler çok kötü. Zaten ülkede metal piyasasının ekonomik büyüklüğü üretim yapabilen belli başlı insanların ortaya çıkardığı ve bu insanlara duygusal bağı olan, rafine zevklere sahip bir avuç insan kadar. Ülkede sanatın herhangi bir alanında yer edinmeye çalışan insana olan bakış açısı bu işin bir meslek olarak yapılabilmesine büyük bir engel. Hem devletin hem de ortalama vatandaşın algısı insanın bir sanatı meslek edinemeyeceği, bundan para kazanılmasının rahat ve kolay kazanılan bir edinim olduğu yönünde. ” bunlar da şarkıcı”, ” hayat bunlara güzel”, ” oh ne güzel çal söyle paraya para deme”, ” ne yapıyorsun ki”… hal böyle olunca, kitlesel kabul görmüş türlerin ve sanatçılarının bile zorda olduğu bu süreçte; ülkemiz metal sahnesi ciddi bir yara almış. Müzisyenlerin kariyer tercihleri hakkında kendini sorgulamış olmaları bile her şeyi özetleyen acı bir sonuçtur. Bu sonuç, devletin ekonomik ve kültürel alanda tutunduğu/dayattığı zihniyetin tabaka tabaka topluma işlemesi ve günün sonunda bireyde hem bir çaresizliğe hem de bir yaşam alışkanlığı haline gelmesinin sonucudur. Ülkede size ayrılan ufacık, daracık bu alanda metal sahnesini ayakta tutmayı başardığınız için teşekkür ederiz.