Implore – Alienated Despair
Merhaba.
Bu aralar haftada bir defa mutlaka kendini konuk ettirip konukluk kavramını sorgulamamızı sağlayan okur ve PATREON destekçimiz Duodenum, death metal, grindcore ve crust punk gibi türlerle iştigal eden Alman topluluk Implore’un 2019’da yayımlanan -şimdilik- son albümü Alineated Despair‘i inceledi. Buyursunlar:
Kendimi bildim bileli içime kapanık bir insanım. İnsanlarlayken canım sıkıldığında kafamda oyunlar kurup oynuyorum. Küçükken bu oyunlar daha fantastik ve kurgusaldı, şimdilerde ise favori oyunum “Bunun Sorumlusu Kapitalizm Mi (BSKM)” adını verdiğim bir oyun. Hayatımdaki herhangi bir problemi belirliyorum ve sorumluluğunu kapitalizme yıkabilir miyim diye düşünüyorum. Her seferinde yıkabildim. Neoliberal postfordist teknik atmosferik brutal kapitalizmin en büyük başarısı kendi eksikliklerini sıradan insanların üzerine yıkması olabilir. Hayatta kalması kesintisiz tüketime bağlı olan bir ekonomik modelin küresel bir çevre felaketi yaratması yan etki değil doğal sonuçken, neoliberal politikalarla majör depresif bozukluk arasında korelasyon varken, 5-10 yılda bir tekrar eden ekonomik krizler devletlerin bana değil zenginlere vergi indirimi/hibeler yapmasıyla çözülüyorken ne israf ettiğim tek damla su için, ne yıllarca kullanmak zorunda kaldığım envai çeşit psikiyatrik ilaç için, ne de ekonomik durumum için şu kadarcık bile sorumluluk kabul etmem, suçluluk duymam. Çünkü fabrikam yok. İçerik/Yiyecek/Hızlı mesajlaşmadan oluşan haz üçgeninin eylemsel olarak kısırlaştırdığı bizleri olumsuz bütün duygulardan arınıp hayatımızın sorumluluğunu almamızı söyleyerek düşünsel olarak kısırlaştırmaya çalışan new age vaizi yaşam koçlarına ise hayırlı işler diliyorum. Önce dünyaya sonra da kendime farkında olmadan yabancılaşıp bir saatli bombaya dönüşeceğim sürecin önüne olumsuz duygularım sayesinde geçtim.
Ne anlatıyor bu adam diyecek olursanız Alienated Despair’i anlatıyorum aslında. Türlü türlü olumsuz duygunun benzini olan Alienated Despair, çıktığı 2019’dan beri en çok dinlediğim albümlerden biri ve metalden beklediğim her şeyi ve daha fazlasını veriyor. Ana hatlarıyla özetlemek gerekirse oldukça öfkeli bir grindcore tabanının üzerine kaliteden ödün vermeyen ve bazen olumlu anlamda saçmalaşan punk ve death metal rifleriyle kat çıkıyor Implore. Bununla kalmıyor, değişken zaman ölçülerinden faydalanıyor. O da yetmiyor, uyumsuz akorları ve arpejleri müziğe yediriyor. Bunların hepsini alabildiğine çirkin bir şekilde yapıyor. Let The Pleasure Destroy Me’nin girişindeki rahatsız edici çığlıklardan zaman zaman Tompa’yı andıran haykırmalara kadar envai çeşit vokal tiplemesi kullanıyor. Bu da yetmez diyene albümün en iyisi olduğunu düşündüğüm Never Again şarkısında bizatihi Tompa’yı konuk ediyor.
Albümün ilk dikkat çekici özelliği prodüksiyonun kusursuzluğu. Grup ne yaptığı müziği çirkin bir prodüksiyonun arkasına saklıyor ne de düz bir müziği prodüksiyonla çirkinleştirip buradan dinleyiciyi tavlamaya çalışıyor. Her bas davul vuruşundan bas gitarın longurtularına, gitaristin elini tellerde gezdirmesine bağlı seslerden pena cıncırısına kadar her şey kusursuz duyuluyor. Bunu fırsat bilen basçı Carol Lieb de yaratıcılığını konuşturuyor ve kök notaları takip etmenin yanında müziğin seviyesini yükselten bir yaratıcılık sergiliyor. Davulcu Matzinger ise sık sık değişen ölçülere groove hissini yedirmenin yanında müziğin hızlandığı anlarda adeta yırtınıyor, koparıyor, parçalıyor.
Albüme dair çok sevdiğim bir detay bir fikrin şarkının içinde yavaş yavaş geliştirilmesi. Örneğin şarkının başında 3 farklı varyasyonla farklı riflerin içine yedirilen bir motif şarkının ilerisinde dört başı mahmur bir rif olarak karşımıza çıkıyor. Bu gibi zeka dolu fikirler harika sözlerle birleşip Alienated Despair’i türdaşlarının üzerine koyuyor.
Yazının başından beri ağzımda dolandırdığım baklayı çıkarayım hadi: Alienated Despair’de hiçbir kusur bulamıyor, hatta ait olduğu müzik türüne katkılar yaptığına inanıyorum. Bu özellikleriyle Time Waits For No Slave gibi, Crown Feral gibi modern bir deathgrind klasiği olarak görüyorum. Bundan sonra ne yapacaklar zaman gösterecek, albümü kapatan Despondency’deki gibi farklı efektler ve build-up tekniklerini daha sık kullanarak müziklerini daha da mı zenginleştirirler, düz ve çok daha öfkeli bir müziğe mi yönelirler yoksa Alienated Despair’in anlayışı üzerinden mi devam ederler bilmiyorum fakat çok merak ediyorum. Daha iyi bir albüme ise bünyem hazır değil. O zamana kadar Alienated Despair’i çevirmeye devam edip bir şeylere sinirleneceğim.
Mukemmel bir sistem elestirisi ve album kritigi 😉
Kapitalizm* dışında hiçbir farklı sebebi olmadan sırf salaklığımdan albümü yeni dinliyorum. Üstüne “Türkiye’de Anarşizm” diye bir kitap okuyor olunca iyice içim kıpır kıpır oldu. Sabah kalkıp belediye başkanına bağırıp çağırmak istiyorum
*Kapitalizm müzik sektöründeki üretimi orantısız arttırdığı için sevdiğim türlerdeki yeni albümlere vakit ayırıyorum. Bu albümü dinlemememde kapitalizmin sorumluluğu da bu.
Çıktığı dönem epey bir döndürmüştüm, şimdi hatırlamak güzel oldu. Kritikte güzel aktarılmış detayları. 2010’lu yılların ayrı bir yer etmiş albümlerinden sayılabilir.
Keşke 100 verseydim. Yeni albüm bunu geçerse ona da 120 veririz.