Kritik

Klasik Bir Cumartesi: Children of Bodom – Follow the Reaper

Merhaba.

2021’in ilk günlerinde, maalesef aramızdan ayrıldığını öğrendiğimiz Alexi Laiho, özellikle 90’lar sonu ve 2000’lerin ilk on yıllık döneminde metalin en önemli figürlerinden biri olarak pek çok hayata dokunmuş, hem müzisyen hem de dinleyici tarafında sektördeki birçok ismi etkilemiş, çok değerli bir müzisyendi. Arkada bıraktığı Children of Bodom (CoB) mirası üzerine zaten uzun uzun konuşacağımızı umduğum bir PozKes bölümü gelecek yakında, fakat bu köşede olmayı sonuna dek hak eden bir başka CoB albümünün incelemesiyle sitede de Alexi Laiho’yu anmak istedim bu hafta.

Henüz grup dağılıp Bodom After Midnight ve Alexi Laiho olarak bölünmemişken çıkan (2019) ve yıllardan sonra içimdeki CoB sevgisini tazeleyen Hexed ve Klasik Bir Cumartesi köşesinde incelediğim Hatebreeder sayesinde, CoB ile ilgili fikirlerim az çok belli olmuştur zaten. Grubun ilk üç (hatta dört) albümündeki melodik death/power metal kırması müziğin piyasaya nasıl yeni bir fikir sunduğunu, birçok grubun onlardan nasıl etkilendiğini ve gencecik yaşta CoB’un nasıl bir üne kavuştuğunu da tekrar tekrar, uzun uzun konuşmanın gereği yok bana kalırsa. Bilmeyenler ve merak edenler, kısacık bir araştırmayla Fin grubun 1997-2000 arasında ne kadar büyük bir sıçrama yaptığını, bugün olduğu dev fenomene dönüşme sürecini rahatça öğrenebilirler.

Hatebreeder gibi bir kural koyucu sonrasında ancak genç, gözüpek ve özgüvenli müzisyenlerin yapabildiğini yapıp, grubun bir sonraki eşiği de geçmesini sağlamak adına stüdyo değiştirme kararı alıyor CoB. Daha 90’ların ortasında, henüz INEARTHED olarak bilindikleri yıllardan beri beraber çalıştıkları Anssi Kippo yerine bugün ekstrem metal panteonundaki en muktedir tanrılardan biri kabul ettiğimiz Peter Tägtgren’i ve büyünün gerçekleştiği Abyss stüdyolarını tercih ediyorlar. Peter da prodüktör koltuğunda yer aldığı efsanevi albümler arasına (At the Heart of Winter‘dan tutun da The Great Masse kadar uzanan geniş bir katalog bu) Follow the Reaper‘ı da ekliyor. Bu arada tarihteki ilk Children of Bodom konseri de bir HYPOCRISY konseri öncesinde (ön grup olarak) gerçekleşiyor, 1998 yılında.

Hız, melodi ve virtüöz işi numaraları dengeli ve patlayıcı bir şekilde sunan müzik, Hatebreeder‘a kıyasla biraz daha düşük tempoda seyretse de Bodom Gölü etrafındaki patlayıcı melodi bombardımanı devam ediyor Follow the Reaper‘da. Alexi Laiho, iflah olmaz bir 80’ler tutkunu olarak metalin geleneksel tarafındaki dev isimlerden aldığı ilhamı 90’ların ikinci yarısında ayyuka çıkan İsveç melodik death metaliyle birleştirerek ekstrem metalin en rahat tüketebilen, en çabuk sindirilebilen işlerine imza atmaya devam ediyor genç yaşına rağmen. 17-18 yaşında yazdığı Something Wild ve 20’sinde yayımladığı Hatebreeder sonrasında beslendiği kaynağın zerre kurumadığını, aksine bu iki albümde edindiği tecrübeyle kaynağını daha da bereketli ve verimli hale getirdiğini kanıtlıyor. Bu albümleri daha sakalları çıkmamış çocukların yaptığını düşününce işin rengi de değişiyor epey bana sorarsanız. Demin bahsettiğim o ilk konserde, grubun kurucu klavyecisi Janne Warman, henüz okula gitmeye devam ettiği için yer alamıyor mesela. O derece bir çocukluk yani.

IT ve AMADEUS gibi kendi türünde klasik olmuş filmlerin ardından bu defa da THE EXORCIST serisinin 3. filminden bir alıntıyla açıyor albümü CoB. Helsinki Pop & Jazz Conservatory mezunu Janne Warman’ın kendi başına üstün bir varlık gibi takılan sağ eli, klavyenin doğru kullanıldığında ekstrem metalde ne kadar değerli olabileceğini, daha Follow the Reaper‘in hemen açılışında yer alan, ölçeği genişletip müziği büyülten dokunuşlarıyla gösteriyor. Alexi Laiho gibi bir gitar virtüözüyle aşık atmak hiç kolay olmasa gerek, fakat yıllar içinde birbirlerini daha iyi olmak için ittirdikleri aşikar tabii ama devreye girdiğinde Alexi’den rol çalacak kadar enfes işler çıkarıyor Janne. Tabii iki müzisyenin de yetenekleri iyice geliştiğinden önceki iki albüme kıyasla çok daha fazla atışma, çok daha fazla solo var artık. İlk dört parça, bir gün metal yapmak isteyen her klavyecinin açıp kurcalaması gereken şahikalar olmanın dışında, Follow the Reaper‘ı da efsane statüsüne taşıyan dörtlü olarak öne çıkıyor. Tabii bir de sözleriyle gençlik, klavyesiyle ve akor dizilimiyle tam power metal marşına dönüşen Hate Me var albümün devamında.

Tempo düşüşü ve çeşitliliğe açılan alan içerisinde zenginleşen müzik sayesinde, ilk üçlü – en güçlüleri bunlar olduğu için tüm diskografi içerisinde de tabii- en sevdiğim CoB albümü Follow the Reaper. Kaos ve gözdağı verme noktasında Hatebreeder kadar teditkar olmasa da müzik ve atmosfer açısından grubun ilk döneminin en olgun eseri benim gözümde. Kissing the Shadows gibi inanılmaz bir düellonun döndüğü (tabii ki Alexi – Janne arasında) parçada bile iki isim de bütünden rol çalmıyor ve işini suyunu çıkarmıyor mesela ki o yüzden de bahsettiğim olgunluğu görmek adına belki de albümdeki en önemli parçalardan biri. Aynı formülü bir adım öteye taşımaya çalışan ve tarihte CoB’un rakibi olmaya yaklaşabilen tek grup olarak gördüğüm KALMAH bile hiçbir zaman bu kadar dikişsiz, lehimsiz bir şekilde yediremedi mesela bu sekansları şarkılarının içine.

“…Follow the Reaper sonrasında grup çok büyüdü ve giderek yayılmaya, ilgi görmeye başladı. Japonya’da bile çaldık ve bu bizim içih hayal gibi bir şeydi. Sonra Amerika’daki insanların da bu boku beğendiğini, grubu araştırmaya başladıklarına dair söylentiler duymaya başladık. Her şey o kadar çılgıncaydı ki inanamıyorduk. Tüm bunlar 1997 ve 2000 arasında oldu; sadece üç yıldan bahsediyoruz…”

Alexi Laiho’nun bu sözleri bile hem Follow the Reaper‘ın hem de o dönem Children of Bodom’un ne kadar güçlü olduğunu anlatmaya yetiyor. O yüzden çok da uzatmadan, kendi kendime gönderme yaparak (bkz: Hatebreeder yazısı) bitireyim:

Ben çocukken CHILDREN OF BODOM inanılmaz büyük bir şeydi.

Çok üzgünüm.

100/100


Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreon’da olan bitene göz atabilirsiniz:

Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

2 thoughts on “Klasik Bir Cumartesi: Children of Bodom – Follow the Reaper

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.