Draconian – Under a Godless Veil
Merhaba.
90’ların ortasında hayatlarımıza giren gotik doom/death metal türünde çizgisini bozmadan devam eden grup sayısı, sağlam bir elin parmaklarını geçemiyor günümüzde. Türün yaratıcısı isimlerin büyük bölümü çoktan yeni sulara yelken açıp gözden kayboldu bile. Etkisi hızla azalmış formülleri uygulamaya devam eden, üniversitelerin rock müzik topluluklarında tanışmış olmaları kuvvetle muhtemel gruplardaki kızıl saçlı bazı kızlar, dantel işleme detaylı kıyafetleriyle kollarını aça aça dertli Tarja Turunen’cilik oynamaya, seyrek sakalını uzatmaya çalışan iri kıyım gitaristler oturmamış sesleriyle böğürmeye devam ediyorlar tabii ama birkaç özel istisna haricinde bitti, gitti bu tür artık.
O istisnaların belki de en özeli ise 1994’ten günümüze ulaşırken yaptığı albümlerin tümünde ilk günkü kalitesini korumayı başarabilen İsveçli Draconian. 2003-2015 arasına sıkıştırdığı altı albümün beşi de suyun akışını değiştirecek, kitleleri peşinden sürükleyecek işler değildi belki ama gotik doom/death türüne gönül verenler için baş tacı etmesi gayet kolay ve başarılı albümlerdi. Lisa Johansson güçlü bir vokalistti ve uzun yıllar Draconian’ı hem vokaliyle hem de imaj anlamında taşıdı tabii ama onun ayrılışı bile Draconian’ı bildiği yoldan saptıramadı. Kısa sürede Alman vokal Heike Langhans gibi insanın kalbine baskı uygulamakta hiç güçlük çekmeyen kederli bir vokalist bulmaları da büyük şans elbette ama günün sonunda ne eleman değişiklikleri ne de değişen eğilimler, Draconian’ı değiştiremedi. Haliyle grubun 7. albümüyle, 2020 senesinde, tür açısından bakınca böylesi antika bir müzik ile ilk günkü kadar tutkulu, güçlü ve kaliteli tınlıyor olmasına çok saygı duyduğumu belirterek girmek istiyorum Under a Godless Veil incelemesine.
Heike Langhans’ın vokali, bu türde ancak TRISTANIA gibi (bir ara büyük patlamıştı ama maalesef kısa ömürlü bir gruptu) isimlerin, kısa bölümler halinde becerebildiği bir şekilde, müzikle tümleşik. Senaryo yazar gibi yazılmış, dramatik olması için ekstra uğraşılmış vokaller bu türden beni hızla soğuturken Under a Godless Veil, güzel ve çirkin şeklinde tanımladığım temiz kadın vokal – brutal erkek vokal geçişlerinde de çok organik tınlıyor. Bir önceki Sovran albümünde de benzer bir organikliği yakalamıştı grup zaten ve bunu sürdürmelerini görmek sevindirdi doğrusu.
Düzenlemeler konusunda ufak bir parantezi açıp kapayıvermek istedim ama Heike – Anders’in vokalleri hakkında konuşmaya devam etmek gerekiyor, çünkü albümün ve grubun yıldızı tartışmasız bu ikilinin vokal performansı. Hali hazırda puslu bir ses sahip Heike’nin duru, durgun bir yorum ile melankolik ve vur, bir damla kanı akmaz minvalindeki uyuşukluk hali o kadar belirleyici ki açıp sevdiği birine bir şey mi olmuş kayıt öncesinde diye bakma gereği duydum. Türe kadın sopranoyu ilk kez sokup yeni br yol açan THEATRE OF TRAGEDY‘den günümüze, gotik doom/death türünde kadın vokalin ne noktaya geldiğini görmek için Heike’nin bu albümdeki performansına bakmak yeterli. Heike’nin meleksi sesiyle kontrast yaratan Anders’in death metal kükremeleri ise Heike’nin kırılganlığını daha da öne çıkarıyor. Zaman zaman bir dönemin görkemli OPETH kükreyişlerini anımsatan bu vokalin de tadı ayrı ama Heike, albümün ruhunu belirleyen ana unsur olarak her şarkıda ışıl ışıl parlıyor. The Sacrificial Flame ve albümün zirvesi Claw Marks on the Throne, çift vokalin ayrı ayrı en yüksek performansını sergilediği, uyumun tavan yaptığı enfes parçalar olarak öne çıkıyor.
Türü seven için zaten sorun yok ama yeni, önyargılı ve favori türü gotik doom/death olmayanlar için en büyük eleştiri noktası elbette tempo ve dinamizm. Under a Godless Veil‘in özellikle ilk yarısı, bu konuda çok başarılı değil aslında. Neredeyse sabit denilebilecek tempo, ancak ikinci yarı itibariyle kımıldanır gibi olsa da ağır, dramatik ve yavaş bir albüm bu. Haliyle hız çarpı zaman üzerinden yola ulaşmak isteyenler için fazla yavaş ve boğucu gelebilir. Buna karşın albüm dinleyicisi olanların ve dikkatli kulakların şarkı yazımında nefes aldıran bölümleri rahatlıkla seçebileceğini düşünüyorum. Ascend into Darkness‘ın 2. dakikasındaki davullar, Burial Fields gibi neredeyse MYRKUR havaları estiren folk vari bestenin üzerine bam-güm girerek şöyle bir silkelenip kendimize gelmemizi sağlayan, verse bölümünde de tom gezgini davullarla devinimini sürdüren The Sethian ve çoğaltılabilecek örneklerle grubun besteciliğindeki aklı övmek mümkün fazlasıyla.
Ayrıca bütünde sabit bir melankoli atmosferiyle çevrelenmiş olsalar da tek tek şarkıların her birinin farklı yollardan ilerlemeye çalıştığını, bu nedenle de bir saati aşan süreye rağmen albümün tekrar veya monotonluk yüzünden baymadığını da belirtmek gerek. Bu tip albümlerde bazen kimi parçalar bütüne hizmet eden geçiş besteleri şeklinde kurgulanır ve tekil olarak pek bir anlam ifade etmez ama Draconian her şarkıyı hem albüme hem de kendisine hizmet edebilecek şekilde yazmayı başarmış. Enfes gitar soloları, Heike’nin yorumundaki nüans farkları ve melankoli-agresiflik dağılımındaki denge, Under A Godless Veil‘i sadece melankolik zamanlarda, arka plan müziği olarak dinlemenin ötesine taşıyor. Bu anlamda eminim albümü seven herkesin favorisi başka bir parça olacaktır. Üstelik şarkı isimlerindeki ipuçlarını takip edenler, albümün Yunan mitolojisi merkezinde iyi bir hikayeye sahip olduğunu fark edecektir.
Hem bestecilik hem de atmosfer bakımından aralarında dağlar kadar fark var elbette, ancak temel anlamda bu yıl içerisinde karşılaştırabileceğim tek iş PARADISE LOST‘un yeni albümü Obsidian ki Under a Godless Veil‘in insanı nasıl 90’lar sonu 2000’ler başına, yani bu türün zirvesine götürebildiğini düşününce, Draconian’ın 2020’nin kazananı olduğunu iddia ederken ortaya bir iddia atıyormuşum gibi gelmiyor açıkçası. İsveçli ekip sadece türün takipçileri arasında değil, global metal basını tarafında da tümüyle olumlu karşılanan bir albüm çıkarıp kendi zirvesine ulaştı nihayet. Grubu ilk defa dinleyecekseniz işe bu son albümden başlayabilirsiniz, çünkü Under a Godless Veil, bugüne kadar yapılmış en iyi Draconian albümü. Hatta türe yeni başlıyorsanız da Under a Godless Veil‘den girin, çünkü bu türdeki en iyi albümlerinden biri aynı zamanda.
Hocam ciddi misin ya? Sovran pek sarmadığından, grubu da pek bilmediğimden buna hiç bakmamıştım. Dinleyip döneceğim, son paragrafa bakılırsa yıl sonu listeme girebilirmiş haha. Sağ olasın.
Ben de hiç beklemiyordum açıkçası. Globalde bu kadar konuşulmasaydı önceliğim başka albümlerdi aslında ama iyi ki dinlemişim.
Draconian Kesinlikle Favori Gotik Gruplarimdan Iskandinav Folk unu Left Hand Path mistisizmini cok iyi bir melankolikle yansitiyor ayni zamandada sert ve vurucu olmayi basariyor Yalnizzzzz… En iyi Draconian albumu mu ?Turun en iyi albumlerinden biri mi ? Hemen acip dinliyorum asiri hypelandim
Haha yüzünü kara çıkaracağını sanmıyorum bu albümün.
Dinledim ve cidden olumcul olmus 👌👿
“Sovran” cok uzun zamandir en sevdigim doom/death albumu oldugu icin (uzerime gelmeyin) bunu da buyuk bir hevesle bekliyordum ve hayal kirikligina ugratmadi. Heike zaten kesinlikle ozel bir vokal; iki albumdur de o kadar guzel melodiler yaziyorlar ki kendisine, iyice parliyor.
Her seyiyle cok iyi “Under a Godless Veil” ama bir “Sovran” degil benim icin, muzikal olarak aslinda ondan daha zengin olsa da.