Harlott – Detritus of the Final Age
Merhaba.
Bu aralar hangi gruba elimi atsam altından Avustralyalılar çıkıyor. Sadece bu yıl içerisinde EARTH ROT‘tan CALIGULA’S HORSE‘a, FACELESS BURIAL‘dan WARDAEMONIAC‘a, kim bilir kaç tane kalbur üstü Avustralyalı metal grubu inceledim ve kazdıkça hala yeni cevherler bulmaya devam ediyorum. Bu defa elimde kapağından da hızlıca anlaşılacağı üzere bir thrash topluluğu olan Harlott’un yeni albümü Detritus of the Final Age var.
Baştan sona öfkesini, ateşini, çiğliğini korumayı başaran thrash albümlerinden biri Detritus of the Final Age. Bestelerde ufak değişiklikler bulunsa da sabit bir çizgide ilerliyor Harlott ve thrash metalin köklerinden pek uzaklaşmıyor. Sıkıcı veya statükocu gibi algılanmamalı gerçi; yeterince 2020 tınlamayı başarıyor Harlott şarkıları. Nasıl mı? Gürül gürül bir bas gitar ve bitmeyen bir enerji yoğunluğu sayesinde.
Sürdürdüğümüz hayatın post-apokaliptik bir tasvir ile geleceği nasıl yok edeceğini anlatan pek çok eser, bir noktada dramatik veya melankolik taraflara kayar. Bu, anlatıyı kuvvetlendirmek için iyi de bir yöntemdir zaten, fakat Harlott tamamen “yapacağınız işe sokayım!” nefretiyle hareket etmeyi tercih etmiş. Böylece paldır-küldür ilerleyen, bir an olsun durmayan bir albüm çıkmış ortaya. İlk bir-iki şarkıda saldırgan bir enerji ve yüksek tempo normaldir söz konusu thrash olduğunda, ancak bunu on şarkı boyunca sürdürmek yürek ister gerçekten. Harlott’un Detritus of the Final Age‘deki en büyük başarısı bu olmuş.
EXODUS, SLAYER, TESTAMENT, KREATOR gibi efsanevi thrash devlerinden aldığı ilhamı WARBRINGER vari şekilde, modern prodüksiyon ve beste anlayışıyla günümüze uyarlıyor Harlott. Özellikle bas gitarın yoğun kullanımı ve zaman zaman klasik thrash riflerinden daha uyumsuz notalara kaydıkları anlar enfes. Zaten albümde bir de CANNIBAL CORPSE yorumu bulunması bile Harlott’un klasik bir retro-thrash grubu olmadığının ispatı bana kalırsa. Eğer şarkıyı bilmiyorsanız ve klasik CC riflerine aşina değilseniz The Time to Kill is Now‘un Harlott parçası olmadığını anlamayabilirsiniz bile; çok kaliteli ve cesurca da bir hamle, helal olsun.
Albümün ve Harlott’un yıldızı ise gitar-vokaldeki Andrew Hudson. Özellikle Tom Araya – Mille Petrozza arası vokalleri, ağzını açtığı anda her thrash severin gruba ısınmasını sağlayacak kadar konforlu, yumuşak bir tanışma gerçekleştirmenizi sağlıyor. En uzun iki parça Nemesis ve Miserere of the Dead (ikisi de sekiz dakikaya uzanıyor) ise Andrew’ün yetenekleri görmek için en iyi örnekler. Özellikle Nemesis, şimdilik albümdeki favorim.
Tabii thrash türünde artık bütünüyle özgün bir sese, tınıya ulaşmak imkansız neredeyse ve günü sonunda Andrew de ne gitarda ne de vokalde büyük ustaların izlerini takip etmenin ötesine geçemiyor. Haliyle iki kenarı da keskin bir bıçağa dönüşüyor Andrew. Eğer özgünlük ve yaratıcılık ana kıstasınız ise Harlott müziğinden çabucak sıkılabilirsiniz, fakat thrash olsun da taştan olsun diyorsanız Harlott’ı basit bir taştan çok daha değerli bir maden olarak görmeniz mümkün. Ben ikisinin ortasında bir yerde, bir-iki grup haricine thrash türünün geleceği hakkında endişelenen bir noktadayım daha çok, o yüzden tüm bu övgülerimin altında hafif bir hüzün de yok değil. Harlott, en iyi olduğu anda bile anca 80’ler devlerinin sıradan bir gününde olduğu kadar görkemli çünkü.
Harlott’un enerjisinden yorulmazsanız albüm süresinin bir sorun olacağını sanmıyorum ama yine de elli dakikaya yakın Detritus of the Final Age. Thrash konusunda her zaman vur-kaç taktiklerini veya Blitzkrieg‘i savunan biri olarak her ne kadar albümü sevdiysem de sonlara doğru biraz yorulduğumu, konsantrasyonumu yitirdiğimi söylemem gerek yine. Yap şunu 35 dakika, tadı damaklarda bırak git işte. Tabii WARBRINGER‘ın bu yılki albümünün de elli dakika olduğunu düşününce imam – cemaat ilişkisi thrash sahnesinde de kendini belli ediyor demek ki.
Detritus of the Final Age, thrash adına gayet iyi bir yıl olan 2020’de ortalama üstü bir eser olarak akmaz, kokmaz seviyesinde gibi. Weapons of Tomorrow senenin yıldızı; Generation Antichrist dede thrash kategorisinin şimdilik lideri (SODOM ne yapacak bakalım?); The Affair of the Poisons ve The Fates biraz daha it-köpek thrash severlerin gözdesi (olmalı); Quadra ise saf thrash olmasa da senenin sürprizi gibi. Harlott ise Detritus of the Final Age ile tüm bunların arasında bir yerde ve thrash severleri tatmin edecektir mutlaka. Eğer en sevdiğiniz tür thrash değilse ama açık fikirliyseniz de saydığım diğer albümlere öncelik vermenizi öneririm.
75/100
