Kataklysm – Unconquered
Merhaba.
Müziğin elle tutulabilirliğini sağlayan enstrüman, aynı zamanda ortaya çıkan şeyin ruhunu da etkilediği için hem soyut hem de somut bir obje aslında. İnsanın duygu dünyasında ufacık ton farklarının ne denli farklı etkilere yol açabildiğini düşünmeyi pazarlamacılara kaptırmış olabiliriz ama kimi maceracı müzisyenlerin yeni sulara açtığı yelkenleri şişiren havayı içinize çekmemize kimse engel olamaz, değil mi?
Yeni Kataklysm albümü Unconquered‘ün ilk parçası Killshot, aynı zamanda albüm yayımlanmadan önce paylaşılan ilk şarkıydı. Temmuz başında klibi çıktığında, grupta bir değişiklik olduğunu fark ettim, çünkü bir önceki Meditations‘ı inceledikten sonra Kanadalı death metal cengaverlerine daha fazla dikkat etmem gerektiğini düşünüyordum. Gerçi ister ilk günden beri takipçisi olun ister ilk defa Kataklysm’i dinleyecek olun fark etmez; o gitar tonunu fark etmemek için sağır olmak gerek.
Kurucu gitarist Jean-François Dagenais, Unconquered ile yedi telli gitara geçiş yapmış ve bu tercih, Kataklysm müziğini dramatik bir biçimde değiştirmiş. Zaten bir süredir daha groove odaklı, melodik ve ritmik yapılar üzerinden enerjisi yüksek besteler yapmaya çalışıyorlardı ama standard B veya bizdeki karşılığıyla Si notasına çekilen yedi telli gitarlar, gruba bambaşka bir hava vermiş. Unconquered, kırk dakikanın biraz altındaki süresiyle orta uzunlukta diyebileceğimiz bir adrenalin bombası adeta.
Böylece artık melez, ilginç bir Kataklysm var elimizde. Grubun geçmişinden gelen o karanlık melodiler zaman zaman kendini gösterir gibi oluyor ama ağırlık deathcore gruplarını aratmayacak ölçüdeki break-down bölümleri ve DECAPITATED gibi isimleri akla getiren hızlı groove bestelerden oluşuyor. Gitar işçiliğinin tabiatı sayesinde de akıp gidiyor albüm. Akıyor akmasına da Cut Me Down gibi melodik death metalin olmazsa olmazı bir rif kalıbıyla Underneath the Scars‘ın sonundaki, artık ancak lise çocuklarının kurdukları core gruplarında görebildğimiz kadar yavan cıncırılar, “Lets go!” naraları biraz kafa karıştırıyor gerçekten. Hele ki Stitches‘de, Defiant‘ta ne yapmak istemiş Jean-François Bey, ben anlayamadım doğrusu. Eğer djent yapacaksanız söyleyin de Kataklysm adı altında death metal beklemeyelim sizden boşuna.
Ton tercihi ve devinim arzusunun ele geçirdiği bir albüm olarak Unconquered hakkında söyleyecek çok bir şeyim yok sanırım. Haksızlık edip de grubun zayıf bir iş çıkardığını söylemeyeceğim; neredeyse her parçada gazdan yüzümü buruş buruş edecek bir manevrası var Kataklysm’in. Fakat parçalar, dinledikten bir süre sonra sabun köpüğü gibi dağılıyor zihnimde. Metalin doğrusunu, insanı nasıl coşturacağını çözmüş bir müzisyen topluluğunun zahmetsiz, hatta tutkudan ziyade teknik tarafıyla öne çıktığı için bazen biraz samimiyetsiz gelen, standart bir iş gibi hissettiriyor bana Unconquered. Şalteri kapatıp dinleyince keyif verecektir ve bir festivalde, mosh-pit içinde savrulurken bu şarkılar çalsa aklımı yerim ama evde oturduğum yerde, yolda vb. ortamda pek de tat vermedi bana. Canavar vokal ve azman davul hatrına çevirdim birkaç tur; bir daha döner miyim, emin değilim.