Arkheth – 12 Winter Moons Comes the Witches Brew
Geleneksel metali ne kadar sevsem de, birçok zaman kimi keyfî sınırların içine saplanıp kalmışlık canımı sıkıyor. Şimdi size kalkıp burada CANDLEMASS, CANNIBAL CORPSE, ne bileyim MAYHEM falan kötüleyecek değilim elbette, ne haddime – o keyfî gözüken sınırların içinde ne kadar müthiş işler çıkabileceğini hepimiz gayet yakından biliyoruz. Biliyoruz da, o sınırları eğip, büküp, esnetip, hatta bazen parçalayıp çok acayip sonuçlar elden eden grupların da metal müziğe ne kadar çok şey kattığını inkar edemeyiz sanki. Yukarıda saydığım grupların metal müzik için yaptığı şeyler kadar değerli EMPEROR‘ın, VED BUENS ENDE‘nin, ATHEIST‘in yaptıkları da.
Şimdi yazıya böyle girince sanki ARKHETH çığırlar açacak bir grupmuş gibi oldu ama amacım o değildi aslında. Yalnızca deneysel müziğin değerini biraz ön plana çıkartmak istedim; her ne kadar bir akıma öncülük etmeyi başaramayanlarına bazen burun kıvrılsa da. Metali fazla ciddi bir oluşum olarak gören ve ‘soytarılıktan’ hoşlanmayan hatrı sayılır bir kitle var. İşin doğrusu, yanlışında değilim; fakat eğer o kitleye dahilseniz bu yazıyla daha fazla vakit kaybetmenize gerek yok gibi.
ARKHETH’in üçüncü albümü “12 Winter Moons Comes the Witches Brew“ ve tepede kocaman gördüğünüz kapağından da tahmin edeceğiniz üzere oldukça değişik bir albüm. Daha önceki iki albümünde nispeten daha güvenli bir black metal yapan grup burada tek kişilik bir proje haline dönüşüp, eee, dönüştükçe dönüşmüş.
Lo-fi olarak tanımlayabileceğimiz bir kayda sahip albüm, ve nispeten daha düz black metal çizgisinde giden anlarında bunun da etkisiyle bir çiğlik yaşatıyor. Bu anlar çok fazla değil ancak; klavyeler oldukça etkin, ve bu da göreceli çiğ anların arkasını doldurarak çizgiyi atmosferik bir yapıya doğru çekiyor. Şarkılar uzun süreli, ve arkalarını nakaratlara dayayan bir yapıya sahip değiller. Kıvamında kullanılan tekrarlı pasajlar şarkıların kendilerine ait birer karakteri olmasına yardımcı oluyorsa da, bazen bu karakterin içindeki parçaların birbirleriyle uyumları olabileceği kadar yüksek bir seviyede değil. Aynı sorundan, albümü bir bütün olarak ele almaya çalışınca da bahsedebiliriz hatta – ancak tüm bunlar albümdeki deneyselliğin dozu göz önüne alınınca göz ardı edilebilecek problemler kanımca.
“12 Winter Moons Comes the Witches Brew“u dinlerken bol bol SIGH, belki ucundan kıyısından DIMMU BORGIR lezzetleri alabilirsiniz diye tahmin ediyorum. Özellikle ilkini sevenler burada da mutlu olacak çok şey bulacaklardır. Üzerine The Fool Who Persists in His Folly‘deki temiz vokaller örneğin; inanılmaz yerinde kullanılmış ve zaman zaman fazla tekdüzeleşen gitarların odağını tam olarak olması gerektiği yere kaydırmış. Bunlar ve albümü farklılaştıran bir çok unsur bir kenara, “12 Winter Moons Comes the Witches Brew“un kesinlikle en güçlü tarafı ise düzgün kullanıldığında metal müziği en iyi tamamlayan unsurlardan biri olduğuna gönülden inandığım yüce enstrüman saksafonun müziğe yedirilişi.
İntiharsız SHINING’i dinlediyseniz, az da olsa seviyorsanız ya da sevecek gibi olup da serbest caza dönüp kopup gittiği anlarda biraz kakofoni içine düşmüş gibi hissediyorsanız ARKHETH sizi oldukça sevindirebilir. Albümün birçok yerinde, ama özellikle de son şarkı A Place under the Sun‘ın kapanışında öylesine alıp götürüyor ki kendinizi bambaşka yerlerde bulmanız işten bile değil. Evet grubun yegane elemanı Tyraenos kesinlikle alışılagelmişin dışında işler yapmış, bir şeyler denemiş – bir sürü yerde de hedefi tam onikiden vurmuş ama. Buraya saksafonların Tyraenos değil, albüme konuk olarak katılan Glen Wholohan tarafından çalındığını da ekleyeyim, hakkını yemiş olmayalım kendisinin.
Sonuç olarak “12 Winter Moons Comes the Witches Brew“ kaşları çatıp, çeneyi burna doğru büzdürüp dinlenecek bir metal albümü değil; ancak deneylerin sonunda laboratuvarı patlatmamayı başarınca ne denli etkileyici şeylerin ortaya çıkabileceğinin harika bir örneği. Metal sevmeyen insanların bile sevebileceği bir (sanki) black metal albümü.
Bu sene black metal geçen seneye göre düşüşte dedikçe güzel albümler düşüyor kucağıma ahahah totemi devam ettirmek için “bu sene güzel İzlanda black metali çıkmadı” diyorum.
Bence senenin en iyi 2.değişikli black metal albümü 1.si hala Esoctrilihum – Eternity of Shaog.
Güzel İzlanda black metali => Nexion – Seven Oracles
Ben albümü sabahtan beri 2020 çıkışlı diye düşünerek dinliyorum 🙁 bu yıl duyduklarım arasında diye değiştirelim yorumu
Haha, sanırım bir süre eskilerden gideceğim ya. Bakalım.