Incantation – Sect of Vile Divinities
Merhaba.
Geçtiğimiz Cuma akşamı Discord’da okurlarla beraber albümü dinlerken Sect of Vile Divinities‘i sevmenin ne kadar kolay olduğu etrafında şekillenmeye fikirlerim, aynı gecenin devamında İstanbul – Çanakkale arası şehirlerarası yolda giderken şakacı şoförümüz Fehmi Bey’in solladığı tırlara göz atarken pekişmeye başlamıştı. Sonrasında pek bakamadım albüme ama dönüş yolunda birkaç tur daha döndürdüm ve o esnada da fikirlerim pek değişmedi. O nedenle zihnimde sırtındaki ağır yükle yavaş ama kararlı bir biçimde tepeleri tırmanan devasa kamyonların, tırların görüntüleri dolanırken sizlere biraz Incantation övmek istiyorum.
Incantation’ın 80’lerin sonundan beri süregelen ölüm metali neferliği, türün karanlık, gizemli ve ürkütücü tarafını besliyor daha çok. Orta tempo aşığı, kötü güçlerin yükselişine fon müziği tadındaki lanetlenmiş albümlerle death metal gibi tepede kalması zor bir türde senelerdir saygınlıklarını kaybetmeden yollarına devam ediyorlar. 2017 çıkışlı Profane Nexus ile kendilerini güncel dinleyiciye tanıtma konusunda da yeniden atağa geçtiklerini söyleyebiliriz. O nedenle çok ara vermeden yeni albüm yapmak önemliydi ve eminim Sect of Vile Divinities sayesinde birçok yeni dinleyici kazanacaklar.
30 yılı aşan kariyerindeki her albümde dinleyiciyi yeraltı dünyasına, ölülerin diyarına doğru sonu belirsiz bir yolculuğa çıkaran Incantation, Ritual Impurity ( Seven of the Sky is One)‘ın ilk anlarından yine Cehennem’in sonsuz düzlüklerinde, kulak tırmalayan çığlıklar ve feryatlar arasında ilerlemek zorunda kalacağımız bir yola sokuyor bizi. Yolun sonu Galgotha’ya çıkmıyor belki (o bir kere olur) ama John McEntee ve kurmayları, kabus gibi çöküyor tepemize.
Ürkütücü tremolo taramaları ve ağır ezici rifler arasında gidip gelen ritim gitarın yanı sıra şu an grupta bulunmasa da albüm kaydında yer almış Sonny Lombardozzi’nin hiç de olmuş olmak için gibi hissettirmeyen soloları, kötücüllük vanasını sonuna dek açıyor. Albümün ağır toplarından Propitiation, en uzun ve epik şarkı Unborn Ambrosia veya kapanıştaki Siege Hive gibi şarkılarda ise eser miktarda modern dissonant anlayışlara ve NILE gibi devlerin mistik melodilerine rastlamak mümkün. Kısacası kaya gibi bir mağara adamı death metalinin içine incelikli bir aklı da sokuyor Incantation her zamanki gibi.
Profane Nexus kadar temiz tınlamıyor 2020 model Incantation. Miks ve mastering mevzularında Dan Swanö‘nün varlığı, çoğu dinleyicinin tanıdık bulacağı bir prodüksiyon kalitesini de beraberinde getirmiş. Bu ayırt edilebilir olsa da hala kirli sınırındaki kayıt, John McEntee’nin -kimileri için – monotonluk seviyesindeki istikrarlı ve sabit böğürüşleriyle birleşince çoğu death metal severi keyiflendirecek bir prodüksiyon çıkarıyor ortaya. Hala fazla temiz olduğu eleştirisi getirilebilir belki ama şahsi fikrimi sorarsanız ben memnunum. Belki temponun düştüğü, doom atmosferinin yoğunlaştığı anların bu kadar berrak olmamasını tercih edebilirdim ama o kadar detay detay da kurcalamaya gerek yok Incantation gibi bir devi. Bu arada özellikle 2. yarıda epey düşüyor tempo ve Scribe of the Sytgian‘ın son bölümlerinde olduğu gibi tamamen death-doom türünün kucağına bırakıyor bizleri Incantation. Bolca mitolojik referans barındıran sözler de genel atmosferi besliyor fazlasıyla.
Eskisi kadar keskin, saldırgan veya ölümcül değil belki ama Incantation, birkaç özel isim ile birlikte on yıllara yayılan kariyerinde hiç tökezlememiş, hayranlarını hayal kırıklığına uğratmamış bir isim olarak saygıyı fazlasıyla hak ediyor. Özellikle eğer grubu ilk defa dinleyecekseniz Sect of Vile Divinities iyi bir başlangıç noktası olabilir; bu tür ürkütücü death metal işlerinde görmeye alıştığınız modern pratiklere de yer vermekle birlikte Incantation özünü fazlasıyla barındırıyor çünkü. Bu noktadan geçmişe doğru gitmeye başlayabilir, Incantation’ın hayvaniliğinin boyutlarını kendi gözlerinizle görebilirsiniz.
Grubun ismine yaraşır kalitede bir albüm.