Haken – Virus
Merhaba.
Pek çok tür gibi progresif metal de zamanla değişiyor. Artık progresif metal denilince genç dinleyiciler THE OCEAN, BETWEEN THE BURIED AND ME, CALIGULA’S HORSE, LEPROUS gibi isimleri canlandırıyorlar zihinlerinde. Üstelik inanılmaz bir müzisyenlikle kompleks yapılar kurmalarına rağmen bu gruplar, 80’ler ve 90’larda enfes işlere imza atan bazı ağabeyleri kadar kibirli de tınlamıyorlar hiçbir zaman. Tabii burada progresif metal kavgası çıkartmaya niyetim yok ama hepimiz biliyoruz o gruplara nasıl bakıldığını ve onların diğer gruplara nasıl baktığını; birbirimizi kandırmayalım. Bir ara icracısıyla, dinleyicisiyle, her şeyiyle en itici türe dönüşmüştü progresif metal. Neyse ki birbirinden canavar gruplarla kırılıyor bu algı yavaş yavaş.
Neyse, İngiliz topluluk Haken ise modern progresif metalin en büyük isimlerinden birine dönüştü son on yıl içerisinde. 2010’da çıkan Aquarius‘tan beri üzerine koyarak ilerliyorlar ve 2013’ten beri de sabit bir kadroya sahipler. Progresif metal gibi kimyanın çok önemli olduğu bir türde kadroyu sabitlemenin önemli olduğunu düşünmüşümdür hep. Son olarak Vector ile kimilerine göre kendi zirvesini yaşayna grup, bir süredir yeni albümü Virus‘ü çıkarmaya çalışmakla meşguldü hatırlarsanız. Çıkarmaya çalışmak diyorum, çünkü salgın nedeniyle birkaç defa ertelendi albümün çıkışı. Tabii bir de talihsiz bir tesadüf ile albüm isminin Virus olması var ama Discord etkinlikleri planlarken bizi bile tufaya düşürdüler bir kere. Neyse ki bu defa kesin olarak çıktı albüm ve ben de defalarca dinledim ve sizler için masaya yatırıyorum:
Açılış parçası Prosthetic, biraz daha hacimsiz bir Train of Thought gibi giriyor adeta. Bilirsiniz, DREAM THEATER‘ın en metal albümüdür ve Prosthetic de Haken’den duyduğum en sert tınlayan şarkılardan biri kesinlikle. Vector de rif odaklı bir albümdü ama Prosthetic, oradaki çıtayı bile yükseltiyor. Tabii bu yanlış bir beklenti doğmasına da neden olmuyor değil, çünkü devamında bir daha bu derece coşmuyor pek grup. TOOL vari bir ritim yapısında başlayan Invasion ise gövdesindeki enfes işlerden sonra yeniden başa dönüyor. Carousel‘e geldiğimizde ise Richard Henshall ve Charlie Griffiths ikilisinin OPETH‘ten ne kadar etkilendiklerini görüyoruz. Özellikle Ghost Reveries diye bağırıyor adeta Carousel‘ilk anları. Bu arada Ross parçanın hemen başında “I’m sinking in the mire.” diyor ki… Ha, kurdunuz mu bağlantıyı? Kıps. Birbirine bağlanan The Strain & Canary Yellow ise atmosferi ve geçişleriyle tam Steven Wilson işi gibi duruyor ilk bakışta…
Bunları söylüyorum peş peşe, çünkü dört parçadan bile Haken’in zengin paletini, rehber edindiği isimleri anlamak mümkün. İşin önemli ve olması gerekeni ise bu rehberlerin öncülüğünde kendi müziğini yapabilmek ki orada da Haken’in ne kadar mahir olduğunu biliyoruz. Ross’un vokalleri bile tek başına müziğin karakterini değiştirmeye yetiyor gerçi. Kimi dinleyiciler için grubun zayıf karnı ama bana kalırsa Ross’un zahmetsiz, yormayan vokalleri Haken müziğine cuk oturuyor.
Toplamı on yedi dakikaya ulaşan, beş kısımdan oluşan Messiah Complex ise Haken’in devler ligindeki yerini garantileyen, grubun büyüklüğünün öz beyanı gibi bir eser. Baştan sona nefes almadan dinledim ilk seferinde ve sonraki onlarca dinleyişte de her seferinde şaşırdım Haken’in ustalığına. Özellikle Diego Tejeida’nın neredeyse nintendocore tarafına kayan klavyesi ve canavar blast-beat davullar ile geçilen The Sect‘e bayıldım ama A Glutton for Punishment‘ın dinamik zekası, Marigold‘un ritim yapısı falan derken uçup gidiyor Messiah Complex. AyrıcaThe Mountain‘a da birçok göndermede bulunulmuş ve kimi bölümler, The Mountain‘daki bazı fikirlere fazlasıyla benziyor. Bu arada bilmeyenler oradaki Cockroach King parçası üzerinden başlayan bir konsept üzerinden devam ediyor Haken iki albümdür. Zaten kliplerde, şarkı sözlerinde ve dediğim gibi bazı parçaların kimi bölümlerinde bu devamlılığı görebilirsiniz. Hikaye kısmını hardcore hayranlara bırakıyorum ben.
Haken’in adım adım büyüyüp dev bir gruba evrildiğini görmek müthiş bir keyif. Virus bazen öyle görkemli ki Haken artık sorgulamanın anlamsızlaşacağı derecede büyük ve kendini kanıtlamış gibi hissettiriyor. Grubun bugüne kadar yaptığı en iyi albüm bence ve ileride neler yapacaklarını artık daha da ilgiyle, daha da merakla takip ediyor olacağım. Kabul, Palimpsest de çok güçlüydü ama Virus‘un olgunluğu, Haken’in ustalığını hissettirişi çok başka. Progresif metalde bu albümü geçen olacak mı bu yıl içerisinde, gerçekten merak ediyorum.
90/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayabilir, patronumuz olmayı düşünebilirsiniz: