Blasphemer – The Sixth Hour
Merhaba.
Sakin olmak önemli bir insan özelliği ve ekstrem durumlarda sakin ve soğukkanlı davranabilmek, yeri geldiğinde hayati önem arz edebilir. Fakat duyguları bastırmamak, hissettiğin gibi konuşabilmek ve olanı olduğu anda yaşamak da insanın akıl ve ruh sağlığı açısından aynı derecede elzem. O yüzden de bazen biraz brutalite, iyidir.
Teknik brutal death metalin İtalya temsilcisi Blasphemer, 1998 yılında kurulmuş eski bir isim olmasına rağmen diskografisinde bugün konuşacağımız The Sixth Hour haricinde yalnızca iki albüm var. İlk albümünü 2008’de, ikincisini de 2016’da yayımlayan ekibin birkaç gün önce ortamlara saldığı The Sixth Hour, her dinleyişte grubun bu kadar az üretmiş olmasına hayıflanmamı sağlayacak kadar güçlü.
İlhamını Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden hemen önceki son anlarından alan The Sixth Hour, tüm özellikleriyle stilistik açıdan habis bir iş. Tabii stilistik dediysem öyle estetik kaygılı, alt-metinli hassas bir şeyler beklemeyin; önüne çıkanı ezip geçmeye kafayı koymuş, gürbüzlüğüyle mahalle maçında herkesi tokatlayan ekmek irisi çocuklar gibi azman bir albüm The Sixth Hour.
Grubun nefes aldırmayan bestelerinde davul-bas ikilisinin amansızlığı büyük etken. Şimşek hızında blast-beat davulculuğunun üzerine vokale ayrıca değinmeyi gerektiren gürül gürül bir bas sayesinde Treebeard ve diğer entler barajı yıkıp suyu serbest bırakmış gibi, sonu gelmeyecekmiş gibi bir akış yaratmışlar. İki gitarın testere rifleri ve derinlerden gelen pes tonlardaki vokali de ekleyince Blasphemer’ın ve bu albümün son zamanlardaki en iyi keşiflerimden biri olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla.
Öne çıkan parça Lord of Lies kesinlikle ama (bu şarkıya kesin bakın) ben albümün kalanına nazaran daha orta tempoda ilerleyen, daha ağırbaşlı isim şarkısı The Sixth Hour‘u da çok tuttum. Ayrıca Hail, King of the Jews! ve The Deposition da yine paçalarından kötülük akan, tatlış mı tatlış parçalardan bazıları. Bu arada gerçekten dinlerken bu adamlar hayırlı bir şeylerden bahsediyor olamaz hissi veren bir albüm bu. İlhamını nereden aldığını söyledim zaten ama hem şarkıların vahşet düzeyi hem de konsepti ile gerçekten belirli bir yaş altının ebeveyn kontrolünde tüketmesi lazım The Sixth Hour‘u, haha.
IMMOLATION ayarında, teknik veya brutal olmak için hiçbir çaba sarf etmiyor gibi görünerek teknik ve brutal olmayı başarabilen bir albüm The Sixth Hour ve en az onlar kadar kötü de üstelik. Candlelight Records’a geçmenin ekmeğini yiyerek prodüksiyon açısından da harika bir iş çıkarmış Blasphemer (özellikle vokal) ve bundan sonra grubun ismini biraz daha fazla duyabiliriz. Siz şimdiden bu İtalyan günahkarların dünyasını bir göz atın ve The Sixth Hour‘u mutlaka bir şans verin.
Yılın ilk ayının en iyi albümü bence. Kendisini müthiş bir keyifle dinletiyor. Özellikle beste kalitesi çok yüksek. Ona keza söylediğin gibi prodüksiyon kalitesi de perfecto.