Klasik Bir Cumartesi: Necrophagist – Epitaph
Babanız, türlü cahillikler ve buna bağlı endişeler ile çok sevdiğiniz, aşk ile çaldığınız gitarınızı mı kırdı? Sorun değil, siz de Muhammed Suiçmez gibi bir müzik tanrısına dönüşmenin eşiğine geldiniz demektir. Bundan sonrası çok kolay; tek yapmanız gereken yanına bile yaklaşılamayacak düzeylerde, iki tane birbirinden canavar teknik/brutal death metal albümü yazmak ve tarihe geçmek!
Merhaba. Bugün yine Necrophagist övesim geldi.
İlk albüm Onset of Putrefaction hakkında bir şeyler karalarken Muhammed’in metal dünyasında ne kadar ilham verici ve etkili olduğunu konuşmuştuk zaten ve özellikle de kendisinin Türkiye bağlantısı sayesinde Necrophagist ismini bilmeyen bir metalci yok neredeyse bu topraklarda, o yüzden de hele ki Epitaph gibi bir şaheser hakkında konuşmak kolay değil pek ama zaten bu yazıda amacım tamamen anlık bir gazla ve sonsuz bir Necrophagist aşkıyla, kendi kendime biraz Epitaph övmek.
Sene 2020 olmuşken 2004’de yayımlanmış ve doğru düzgün metal dinleyen herkesin ezbere bildiği bir albüm için vay bu nasıl sweep arpej, oy babam o nasıl legato, lan olm bu kaç bpm?! diye coşmanın bir manası yok belki ama işte Epitaph‘ın güzelliği de burada aslına bakarsanız. Milyon defa da dinlenilse hala arkasındaki deha karşısında şaşırtabilen, taze hissettirebilen, zamana karşı geçerliliğini yitirmeyen bir eser Epitaph ve Muhammed Suiçmez hiç abartmadan gelmiş geçmiş en ilham verici, teknik death metale çok belirgin bir biçimde yön vermiş, muazzam bir müzik dehası.
Grubun en popüler şarkısı (eğer birilerinin YouTube’da farklı enstrümanlarla yorumlamak isteyeceği seviyede bir şarkı yapıyorsanız zaten iş bitmiş demektir) Stabwound ile başlayan işitsel havai fişek gösterisi, Symbiotic in Theory‘nin son notasına kadar devam ediyor. Grubun Epitaph‘teki en büyük başarısı, teknik/brutal death metal gibi dinleyicinin heyecanını veya müzikte yaratıcılığı korumanın kolay olmadığı bir türde devamlı yeni bir şeyler ile deneyerek insanı hayretten hayrete sürüklemesi zaten. Bir noktada (Only Ash Remains) 20. yüzyılın büyük bestecilerinden Rus SERGEI PROFOKIEV‘e kadar uzanıyor zaten Muhammed. Grubun kalanı da durmuyor tabii; özellikle Individual Thought Patterns dönemi DiGiorgio‘sundan ilham aldığı bence gayet bariz olan bas gitarı dinlemek ve bugünlerde HATE ETERNAL gibi, ALKALOID gibi, kendi adını taşıyan projesi gibi manyaklıklarla akıl alan, o sonsuza giden ruh hastası blast-beat çılgınlıklarının mümessili Hannes Grossman’ı dinlemek de her zaman için bir zevk.
Şarkıların tekrar içerdiğine dair veya solo tonunun, albümün genel prodüksiyonun temizliği ile ilgili eleştiriler ise devede kulak açıkçası. Daha progresif tınısı ve steril prodüksiyonuyla ilk albüme nazaran farklı, evet ama Epitaph‘i Muhammed’in davayı sattığı albüm olarak görmek falan hıyarlıktan ve şovdan başka bir şey değil. Biraz yükseldim ama gerçekten internette bu tip şeyler görürseniz ciddiye almayın lütfen. Aynı tayfa Metallica’nın Kill’em All‘dan sonra bozduğunu falan da düşünüyordur eminim, haha.
Aslında birkaç YouTube videosu daha sıralayıp hiçbir yazmadan da bitirebilirdim bu yazıyı ve farklı dünyalardan ne kadar çok insanın Epitapth‘i bildiğini, bir parçayı veya kısmı çalmak için ne kadar uğraştığını, albümün ne kadar çok insana ilham verdiğini anlatmaya yeterdi. Tekniğin akışı bozmadığı, üstün müzisyenliğin samimiyeti veya agresifliği (brutalliği) baltalamadığı, aynı anda hem en uç seviyelerde metal olup hem de türlerin üzerine çıkabilen bir albüm Epitaph ve bunlardan elimizde çok az olduğu için dönüp dolaşıp yine onlara geliyor, yine onları övüyoruz işte; ne yapalım?
100/100
Metalperver’den memnunsanız aşağıdaki düğmeye basın ve bize katılın.
Bu albüm aklıma geldiğinde ağzım sulanıyor tam anlamıyla bir başyapıt bu albümden sonra teknik death sularında yüzmeye başladım soloları olsun riffleri olsun akıl dolu inanılmaz bir enstrüman hakimiyeti 15 yıl geçmesine rağmen ilk günkü kadar delirtmesi… Muhammed gerçekten özel bir gitarist bu müziği tanıyor. Keşke albüm yapmaya devam etselerdi ama bu saatten sonra üzülmenin manası yok.
Tabii ki de dünyanın en iyi albümlerinden biri. Albümle aynı adı taşıyan şarkı her çaldığında ezan okunurmuş gibi ne iş yapıyorsam bırakır şarkıyı dinlerim. Albümün prodüksiyonuna laf edenler de gitsin Torsofuck, Cliteater falan dinlesin. Ne kaçırdıklarının farkında bile değiller.
Geri bildirim: Ad Nauseam – Imperative Imperceptible Impulse – Metalperver