Wormwood – Nattarvet
Merhaba.
Folk ögeleriyle dolu, zengin bir melodik black metal icra eden İsveçli Wormwood ile beraberiz bugün. 2017’de yayımlanan ilk albüm Ghostlands – Wounds from a Bleeding Heart, birçok farklı fikrin, bu fikirlerin havada kalmasına neden olan zayıf kompozisyonlarla birleştirilmesiyle biraz dağınık ve yorucu bulduğum, fakat yine de eğlenceli ve grubun potansiyelini gösteren bir albümdü. 26 Temmuz’da yayımlanan Nattarvet‘ı epey merak ediyordum o yüzden ama doğru düzgün oturup yeni dinleyebildim.
2013 zamanı TRIBULATION‘ı anımsatan bir rif ile açılan Av lie och börda, yapı itibariyle albümü iyi özetliyor. Yavaş, gizemli ve ürkütücü rifler, yaratıcı olmasa da en azından vurucu blast-beat geçişleri, folk atmosferini pekiştiren keman melodileri ve rock tabanlı gitar soloları… Vokal departmanında ise black metal çığlıklarından hep bir ağızdan söylenen Viking ilahilerine, kadın vokalden dark/neo folk müziğin yumuşak başlı temiz vokallerine kadar uzanan, geniş bir palet… Kısacası Wormwood, cephanesinin tek albümlük olmadığını göstermiş Nattarvet ile.
İlk dinleyişlerimde Ghostlands…‘e nazaran daha olgun olduğunu düşünmüştüm ama tekrar belası gözümü boyamış meğer. Neyse, oraya geliriz.
Çoğunluğu folk tabanında ilerleyen ve son anlarında vitesi epey yükselterek enerjiyi düşürmeyen I bottenlös ävja sonrasında albüm kendini açılıyor; İngilizce olmalarının dinleyicinin ve grubun üzerinde pozitif bir etkisi var mı bilemem ama Arctic Light ve The Achromatic Road, Nattarvet‘ın en güçlü şarkılarından kesinlikle. Aynı şekilde yine İngilizce dilinde ve aynı zamanda klibi de çekilen epik kapanış The Isolationist de, önceki ikisi kadar olmasa da fena sayılmayabilecek bir şarkı yine… Komple İngilizce mi takılsanız acaba sevgili Wormwood?
Bu üçlü dışında kalanlar ve özellikle de Sunnas hädanfärd ve Tvehunger ise kompozisyonlarındaki dağınıklıklar sebebiyle pek ısınamadığım şarkılar oldular. Hali hazırda tam oturtulamayan iskeletler, grubun o kadar da sapıtmayalım, tavrından dolayı iyice sırıtıyor. Gerilimi artırıp tansiyonu yükselttiğiniz anlarda bile kontrolü elden bırakmamaya çalışmak bazen geri tepebiliyor ve Wormwood’da da genel olarak böyle bir sorun var.
Albüm bir saate yakın ve bu anlamda Ghostlands…’e kıyasla daha yayvan, daha rahat bestelerden oluşuyor. Fakat öncülü kadar dolu ve dinamik değil maalesef. Zaten haddinden uzun bir albüm, bir de düşük enerjili bölümler tekrar ettikçe konsantrasyon iyice dağılıyor. Bazı fikirler de çekiştirilip sünülürken bozuluyorlar ister istemez. Yine de Nattarvet‘ın melankolik atmosferi, buruk melodileri ve değişken vokalleri, akıcı ve görece zahmetsiz bir dinleme süreci sağlıyor. Fakat bittiğinde veya sonraki dinlemelerde etkileyici bir iz bırakıyor mu insanın üzerinde, şüphelerim var.
Wormwood iyi bir grup ve şu ana kadar yaptığı iki albümde de yaratıcı olmasa dahi keyifli, akıcı ve etkileyici bölümler var gerçekten. Fakat henüz etkileyici bir albüm yapabilmiş değiller benim gözümde. Çok dik olmayan, tehlikesiz, uzun bir yokuşu tırmanmaya benziyor Nattarvet; sağlam bir ter attırıp hormonları hareketlendiriyor ama aslında ne heyecanlı ne de sonunda etkileyici bir zirve manzarası var.