Essence of Datum – Spellcrying Machine
Merhaba.
Programımıza Belarus’tan bağlanan Essence of Datum, 2011’de gitarist Dmitry Ramanouski tarafından başlatılsa da kısa bir süre sonra davulcu Pavel Vilchytski’nin katılımıyla iki kişilik bir projeye dönüşmüş. Enstrümantal ve progresif müziğin ucu bucağı olmayan sınırları içinde dilediği gibi dolaşan Essence of Datum, geçtiğimiz günlerde yayımlanan yeni albümü Spellcrying Machine ile içini kendi hayal gücüne göre doldurması için dinleyiciye post-apokaliptik bir kanvas (nasıl oluyorsa öyle bir şey) sunuyor.
Bilenler biliyor, enstrümantal metali seviyorum. Tabii bahsettiğim gerçekten hala grup müziği yapan, LONG DISTANCE CALLING‘den TEMPEL‘e, TOUNDRA‘dan PELICAN‘a bir dünya örneğini sıralayabileceğim türden bir enstrümantal metal. Yani enstrümantal metalde benim için ayrıştırıcı ve cezbedici olan şey, vokale ihtiyaç duymadan da bir hikaye anlatabiliyor olmak; üstün gitaristlerin müzik teorisindeki hakimiyetleriyle ya da enstrüman becerileriyle ilgilenmiyorum pek kısacası. Fakat Essence of Datum (EoD diyelim), hem mastürbasyona dönmeyen bir kompozisyon algısıyla gayet bütüncül ve keyifli bir anlatı inşa etmeyi başarmış hem de bu esnada adeta enstrüman şovu gerçekleştirmiş ve bu açıdan da dinleyiciyi eli boş bırakmamış.
Spellcrying Machine, farklı yönlere kaymakta sakınca görmeyen gitarlar doğrultusunda oradan oraya savrulsa da bütünlüğünü korumayı başarıyor. Synthetic Soul Extractor gibi bir isimle başka türlüsü kabul edilemezdi belki ama açılış parçası fazlasıyla modern giriyor örneğin; Vitality ise ismiyle taban tabana zıt bir şekilde akustik gitarın hakimiyetinde, gayet düşük tempolu ve sakin. Kısacası detayları kurcalayanlara bir şeyler anlatmak istiyor EoD, orası kesin.
Müzik ise dediğim gibi epey çeşitli. Çoğunlukla progresif, melodik death metal sınırında gibi dursa da Binar gibi şarkılarda dümdüz thrash metale kayıp melankolik, epik kapanış Cavum Atrum‘da daha sade bir hal alabiliyor. Dimitri Romanovsky iyi bir gitarist olmanın ötesinde iyi bir besteci kesinlikle ve farklı türleri bir araya getirme konusunda bir sıkıntı yaşamadığı çok belli. Yine de bazı İsveç’in melodik death metal devlerinden fazlasıyla etkilendiğini bazen bir tık gözümüze sokmasaymış daha iyi olabilirmiş.
Spellcrying Machine‘in bir diğer güzelliği ise şarkılarının bir yola girmek için uzun bir tünelden geçmek zorunda bırakılmamaları. Pat pat giriyor rifler ve belli ki grup ağırdan almak istememiş hiçbir şeyi. Birçok enstrümantal albümün aksine fazlasıyla yüksek tempolu, kalabalık ve güçlü anlara sahip bir albüm yazmış EoD ve buradan da puanları topluyor. En ağırdan giren Spellcryer bile kısa bir giriş sonrası resmen black metal oluyor mesela.
Eğer tam konsantre olmadan dinlerseniz zaman zaman tür geçişlerini alakasız bulabilirsiniz, zira birkaç dikkatli dinlemeden sonra arkada çalsın diye açtığımda bazı anlarda herhalde başka gruba geçti, hissi yaşadım ben de. Bunun dışında ise Spellcrying Machine ile ilgili olumlu ya da olumsuz söyleyecek bir şeyim yok açıkçası. Sevdiğim bir türde, kendi yolunu çizip iyi bir çizgi tutturmuş Essence of Datum ve kesinlikle takip listeme girmeyi başardılar bu albümle. Biraz daha odaklı bir gitar işçiliğiyle bir sonraki albüm çok daha canavar çıkabilir, heyecanla bekleyeceğim bakalım.