Kritik

Drastus – La Croix de Sang

Merhaba.

İçine fırlattığı dehşet kuyusundaki sonsuz düşüşüm esnasında derinlerden yükselen ebedi bir çığlığın çıldırtan dehşetini anlatmak için büyük büyük cümleler kurmak ile tamamen uzaktan bakıp olanın fotoğrafını çekmeye çalışmak arasında gidip geldiğim La Croix de Sang yüzünden Mart ayının başından beri birçok zavallı ruh gibi ben de avuntusu olmayan acılar içerisindeyim.

Ordo ab Chao, yani Kaos’tan Düzen’e mottosunu benimseyip uyumsuzluğun hakimiyetinden yeni bir düzen kurmayı başaran Fransız black metal sahnesi, filizlendiği yeraltından çıkıp dünyaya yeni bir bakış açısı kazandıralı uzun zaman oluyor belki ama o zamanın başlangıcında Fransız müzisiyen Drastus, orada olan isimlerden biriydi. İlk fenalığı Roars from the Old Serpent’s Paradise‘ın üzerinden tam on dört yıl geçti ve on yıl önce Serpent’s Chalice – Materia Prima adında yeni bir kötülüğün haberi geldiyse de irfan sahibi olanlar dışında bu şerrin varlığı görmezden gelindi ve unutulmaması icap eden şeyler yitip gitti. Fakat Drastus oradaydı, doğru anı bekliyordu ve umudun yeşermeye başladığını gördüğünde La Croix de Sang ile bir kez daha insanlığın kalbinin derinliklerine sapladı zehirli hançerini.

Yüzüklerin Efendisi alegorilerini bir kenara bırakıp değerlendirmeye dönersek stilistik açıdan Fransa ile İzlanda black metalinin karışımı gibi görebiliriz Drastus’u. Bir yandan farklı tekniklerden pek çok fikirle doluyken bir yandan da dinleyiciye küçük boşluklar bırakıp suni bir rahatlık sağlamayı da ihmal etmeyen gitarlar, DEATHSPELL OMEGA kadar insana gerçekliğini sorgulatan bir boyutta olmasa da yaratıcılığını konuşturup çeşitlilik sağlayan davullarla birleşiyor ve hepsinin önündeki kesik kesik, zaman zaman neredeyse BETHLEHEM‘i hatırlatan (Crawling Fire ve Crown of Death) garip temiz vokaller devreye girdiğinde La Croix de Sang, tabiri caizse kurbanı işkencecisine aşık ettiriyor.

Tıpkı günlerce işkence görmüş, kasılmaktan ve kanamaktan perişan olmuş deforme bir beden gibi dışarıdan yıkıcı ve kontrolsüz gibi görünüyor La Croix de Sang ama tıpkı esirini günlerce hayatta tutmayı başaran işkenceci gibi Drastus da aslında soğuk, planlı ve disiplinli. Her anındaki tasarıyı görebildiğimiz bir black metal bu ve La Croix de Sang‘i bu yıl çıkan birçok black metal albümüne nazaran daha olgun, bilinçli ve güçlü kılıyor. Tek bir hadi burası da böyle oluversin işte anına rastlamamak, albümün en ürkütücü ve heyecan verici tarafı. Her şey bir yana bir rifi tekrar ettiğinde de, aniden vites değiştirdiğinde de, o ana kadar karşılaşmadığımız bir vokale geçtiğinde de tüm bunların bir şeylere hizmet ettiğini görebiliyor olmak büyük bir keyif. Drastus bu albümü öylesine yapmamış, orası çok belli.

FUNERAL MIST, MISÞYRMING, ANTAEUS ve DEATHSPELL OMEGA gibi gruplara ev sahipliği yapan NoEvDia (Norma Evangelium Diaboli), yayımladığı her yeni eserle black metal severin sene sonu listelerini yeniden düzenlemesini sağlıyor ve La Croix de Sang da bir istisna değil. Acizin suratında patlayan dolambaçsız sözleri ve genel yapının yarattığı ezici etkisi bir yana, incelikli gitar işçiliğini ve kafa açan davulları takip etmek için bile defalarca dinlenebilir. Tıpkı Algleymi gibi hem rahatlıkla akılda kalan hem de keşfedilmeyi bekleyen katman katman karanlığıyla yılın üst düzey black metal albümlerinden bir tanesi.

92/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

3 thoughts on “Drastus – La Croix de Sang

  • duodenum

    Mükemmel albüme mükemmel yazı. Albümün ruhunu çok iyi yakalamış, nice 500’lere!

    Constrictor Torrents de hayatımda dinlediğim en ruhani şarkılardan biri.

    Yanıtla
  • preddestine

    The Crown of Death, Hermetic Silence ve Constrictor Torrents’i art arda yüzlerce kez dinlememin ardından, evvelsi gün Serpent’s Chalice – Materia Prima’ya baktım. “0” öyle kusursuz bir karanlık ki… Ahir an geldiğinde dinlemek isterdim.

    Müzik insanın ruh hâlini etkiler mi, açıkçası bilmiyorum; çünkü mutlu, coşkulu bir parça dinlediğimde üstümdeki karanlıkta herhangi bir değişiklik olmuyor. Bana kalırsa, kişi hâletiruhiyesi doğrultusunda müzik dinlemesi sonucunda ondan etkilenebilir, müziğin bıçak gibi keskin bir etkisi olamaz. Ama yok, eğer sizde böyle bir şey oluyorsa, oluyorsa burada ne işiniz var?, Drastus adını duyduğunuz yerden koşa koşa, arkanıza bile bakmadan kaçın; zira diğer black gruplarının künhüne varmak bir parça da olsa emek isterken, Drastus’ta, en azından dinlediğim iki eseri nezdinde, böyle bir şey bulunmuyor. Eğer sanatı duyumsama lanetine sahip biriyseniz, ilk notalarının ardından buharlaşmaya başlayacaksınız demektir.

    Yanıtla
  • duodenum

    Bu albümü çok fazla seviyorum.

    Yanıtla

duodenum için bir cevap yazınCevabı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.