Memoriam – Requiem for Mankind
Merhaba.
Eski BOLT THROWER davulcusu Martin Kearns’in 2015’teki vefatının ardından, bir anlamda da onun anısını yüceltmek adına kurulan Memoriam, 2017 ve 2018’de yayımladığı iki albümle İngiliz usülü death metal sevenlerin isminden bahsetmeye başladığı bir gruba dönüştü. Kadrosunda BENEDICTION, SACRILEGE gibi önemli gruplarda çalmış elemanlar da barındıran Memoriam, Karl Willets önderliğinde hız kesecekmiş gibi durmuyor, zira son üç yıldaki üçüncü albümü Requiem for Mankind ile bir kez daha karşımızdalar.
İlk albüm For the Fallen‘daki Benediction tarzı karamsar bir atmosfer sayesinde gönlümü fethetmişti Memoriam ve hemen bir yıl sonrasında yeni albüm yayımlayacakları haberine çok coşmuştum ama The Silent Vigil o kadar donuk ve mekanik hissettirmişti ki 2018’de ağzımdan bir defa bile çıkmadı sanırım Memoriam lafı. İkinci albümün ilkini arattığı bir ortamda böylesine hızlı bir üretime girmişken Requiem for Mankind biraz temkinli yaklaştığım, beklentiyi düşük tuttuğum bir albüm oldu.
Karl ve dostları artık Bolt Thrower’daki kadar coşkulu, yaratıcı veya gaddar olmasalar da son yıllarda Bolt Thrower’a en yakın işler Memoriam’dan geliyor kesinlikle ve Requiem for Mankind, şimdiye kadar grubun yaptığı en heavy iş. Gitarlar her zamanki gibi alabildiğinde sade bir yaklaşım benimseyip melodik, kaotik ve karamsar notalar basarken Karl Willets, almak isteyene mesajlarla dolu olan sözlerini tane tane, özgüvenle haykırıyor boru gibi sesiyle. Ayrıca kısa, ani patlamalar haricinde başından sonuna kadar orta tempodan taviz vermiyor Memoriam ve tüm bu özellikler de Requiem for Mankind‘ı çok daha heavy bir karaktere büründürüyor.
İlk dikkatimi çeken şarkı ise Undefeated oldu. Özellikle son demlerindeki GOREFEST‘i sevenlerin çabucak ısınabilecekleri bir şarkı. Açılış parçası Shell Shock, kesik palm mute ve ani tremolo gitarlarıyla akıl alan Refuse to Be Led ve orta tempo canavarlığı The Veteran da yine ağır toplardan. Ayrıca genele hakim bir tavır olmasa da In the Midst of Desolation veya kapanışı yapan enstrümantal Interment gibi şarkılarda Memoriam ölçütlerinde küçük deneysellikler de bulmak mümkün.
Fakat şunu da kabul etmek gerek ki Memoriam’ın sunup sunabileceği şey de bu kadar; düz İngiliz karamsar death metalciliğine yoksanız Requiem for Mankind akılda kalıcılıktan uzak bestelerle dolu düz bir death metal albümü gibi gelebilir kulağınıza. Ancak hem grubun orte tempodaki o tane tane yaklaşımı hem de çok daha temiz, güçlü – özellikle de bir önceki albüme göre – ve hatta death metalden biraz uzaklaşan prodüksiyonun da etkisiyle kolayca içine girilebilecek bir albüm aynı zamanda. Dan Seagrave’in kapağı ise her zamanki gibi hayal gücünü tetikliyor ve grubun önceki albümlerindeki konsepti bir adım ileri taşımayı başarıyor.
Memoriam’dan optimum zevki alabilmek için biraz Bolt Thrower, biraz Benediction sevmek ve şöyle 90’ların ilk yarısında Birmingham’da olan bitene kulak kabartmış olmak gerekiyor belki ama Requiem for Mankind bu konuda çok daha ön koşulsuz, dostane bir tavra sahip. Biraz eski kafalı death metal ile aranız iyiyse ve orta tempolu, insanı yormayan, çıtır-çerez niyetine tüketebileceğiniz bir şeyler arıyorsanız Requiem for Mankind iyi bir alternatif olabilir… Fakat bir For the Fallen da değil ne yazık ki.