Batushka – Panihida
Merhaba.
Litourgiya ile geleneksel ve modern black metal düşüncesinin dışına çıkmayı başararak daha önce bu seviyede örneklerine şahit olamadığımız bir vizyonla black metali Doğu Ortodoks kilisesinin merkezine oturtarak son yılların en farklı işlerinden birine imza atan Krzysztof Drabikowski’nin Batushka’sı için son dönemde yaşanan olaylardan bağımsız bir yazı yazmak biraz zor.
Ne oldu peki bu kadar? İlk albümün başarısının ardından grubun vizyoneri Krzystof ile vokalist Bart arasında Batushka’nın geleceğine yönelik atılacak adımlara dair bir uyuşmazlık çıkıyor ve sonrası çeşit çeşit, detaylarında kaybolmaya lüzum görmediğim bir drama silsilesi. Bart paralel bir Batushka ile Metal Blade bünyesinde şu an ve Kryzstof ise gerilla şekilde yayımladığı Панихида (Panihida) ile bir yandan yasal mücadelesini sürdürürken bir yandan da Batushka adı altında üretimini sürdürdüğünü gösterek hayranların doğru seçimi yapması için çabalıyor. Birinden biri bir noktada Batushka A.D. vs. gibi bir şey olur herhalde (hatta Kryzstof Батюшка şeklinde kullanıyor ismi; başlığın sebebi de bu) ama şu an resmen iki ayrı Batushka, aynı konsept ve fikirle aynı müziği birbirinden daha iyi yaptığını kanıtlama peşinde. Ne güzel işte, aynı kafada iki ayrı albüm dinleyeceğiz, gibi şeyler düşünenler vardır mutlaka ama ben bu kadar gevşek bakamıyorum konuya, o nedenle uzatmayalım.
Kryzstof tüm albümü kendi yazıp kaydettiği ve artık bir vokalisti olmadığı için, Panihida‘da ilk dikkat çeken şey de vokaller. Litourgiya‘daki gibi kilise koroları duruyor elbette, ancak hem bu bölümler hem de black metal çığlıkları hem müziğin kurgusunda hem de prodüksiyonda biraz daha geri planda. Bu Kryzstof’un çekingenliğinden mi, yoksa bilerek üzerine uğraşmayarak mesaj kaygısı taşıyan bilinçli bir tercih mi bilemiyorum ama doğrusu zaten Batushka’nın gücünün vokalistin maharetinden ziyade karakterinde olduğuna inandığım için Panihida‘daki bu değişiklik bana pek batmadı ve elinden geldiğince seviyesindeki Kryzstof çığlıkları, yıllardır üç kişinin bildiği it-köpek müziklerini dinleyip ciyak ciyak bağıran adamları öven biri olarak gayet yeterli geldi, haha. Üstelik Kryzstof’un black metal vokalinin albümdeki melankoli hissini arttırdığı da bir gerçek ve hoş bir değişiklik bu.
Fakat Litourgiya‘nın belirleyici özelliği olan ayin kısımlarındaki baskın vokal karakterini görememek ve benzer etki yaratması için tasarlanan koro bölümlerin Litourgiya‘daki kadar hatırda kalıcı olmamaları, Panihida için eksi yazıyor kesinlikle. Bu durum, Batushka müziğini daha standart bir çizgiye kaydırıyor ve müziği beğenip beğenmemek bir yana, Batushka’nın genlerinde bir bozulma olduğuna işaret ediyor ki esas tehlike de bu bana kalırsa.
Bazı gruplar devamlı değişip dönüşürler ve onları bu yönleriyle takdir ederiz ama Batushka öyle bir grup değil. Binlerce grubun arasından sıyrılıp bir anda son yılların en önemli black metal oluşumlarından birine dönüşmesini sağlayan karakterini kaybettiği takdirde denizdeki diğer balıklardan bir farkı kalmaz gibi geliyor bana. Tabii Kryzstof’un artık farklılaşmak adına mutlaka Litourgiya‘dan uzaklaşacağını tahmin ediyordum ama seçimine kesinlikle saygı duymakla beraber (top onun, istediği gibi oynar) bu kararın hayırlı olup olmayacağından emin değilim pek. Basit melodiler ve biraz da paldır küldür gitarlarla, ayin kısımlarda geride kalan bir vokal karakteriyle Panihida, her ne kadar hala taş biri Batushka albümü olsa da, bir tık zayıf kalıyor. Ayrıca müzikten bağımsız ayrı bir tabaka gibi havada salınan, neredeyse her şarkıda farklı duyulan garip vokal kaydının da pek yardımcı olduğu söylenemez. Belki de tüm bu eleştiriler albümün kaydı yüzündendir bu arada; bu kapıyı açık bırakmak istiyorum kendime, çünkü biraz daha düzgün bir kayıt/miksle başka bir seviyede olabileceğini de hayal ettiriyor Panihida. Mesela zilleri duyabilsem belki de çok seveceğim ama…
Salt müziğe bakınca Batushka adına henüz bu kadar enseyi karartmaya ve somurtmaya gerek de yok. Çünkü Kryzstof her ne kadar Bart’tan ve Metal Blade’den önce bir albüm yayımlama güdüsüyle belki biraz aceleci davranmış olsa da ve öyle duyulmuyor olsalar dahi Litourgiya‘daki gibi bir olgun tasarı hissini taşıyan besteler yazmayı başarmış. Atmosferi biraz daha uçucu belki ama daha net ve keskin bir Batushka var bu albümde. Ancak aynı şekilde kompozisyon konusunda da Litourgiya karakteristiğinden uzaklaşmayı tercih etmiş Kyrzstof. Özellikle Ortodoks sosunun epey eksik kaldığı Песнь 4, bu konuda iyi bir örnek. Biraz Alman post-black işleri anımsattı bu şarkı; yoklayın hafızaları bakalım.
Песнь 2, drama öncesi Batushka’sının sahneye çıkarken (2017-Brutal Assault performansına bakabilirsiniz mesela) kullandığı bazı kısımların yedirilmesiyle ilginç bir hale gelmiş. Sonlarındaki çığlıklarla melankolik Песнь 5 ve Песнь 6, albümün en zayıf anlarını yaşatsalar da son iki şarkıda toparlıyor ve özellikle de Песнь 8, Batushka’nın alamet-i farikasını en iyi gösteren şarkı herhalde; koroyla black metal çığlıklarının iç içe geçtiği bu yüksek tempolu enfes kapanış parçası, melankoli hissini kökleyip acı tatlı bir atmosferde bitiriyor albümü.
Aklıma gelenleri yazdıkça yazdım ve Pinahida‘nın genel halini iyi yansıtan, biraz karmaşık ve fazla uzun bir yazı oldu galiba ama açıkçası bunca lafa rağmen Pinahida hakkında kesin bir karar vermekte zorlanıyorum hala. Vasat korolar, Ortodoks melodilerinin eksikliği ve tutarsız prodüksiyon Pinahida‘yı zayıf gösterse de aslında bu şartlar altında Litourgiya gibi bir başyapıt beklemenin ne manası var ki?
Böyle düşünce Pinahida, olabileceğinin en iyisi belki de, çünkü elimizde bu var. Ağıt anlamına gelen albüm ismi, bildiğimiz Batushka’nın ölümü, Krzysztof Drabikowski’nin tüm bu olan bitene isyanı ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bilmesi gibi şeyleri düşününce… Ağıt yakan birini detone olduğu için eleştirebilir miyiz gerçekten?
keske batushka’nin bölünmüş olmasıyla alakalı bir şeyler karalasan korhan. şimdi burdan eksiye gidicem orda belki vardır birşeyler ama senin ağzından da olan biteni öğrenmek isterdim.
Bütün konuya hakim olduğumu iddia edemem ama bildiğim kadarıyla;
Litourgiya’yı yazan, bestelerin, grubun konseptinin vs. sahibi olan Kryzstof Drabikowski, Batushka’yı biraz daha geri planda, stüdyo grubu gibi bir proje olarak görürken vokalist Bart, özellikle Litourgiya’nın başarısından sonra işi daha ticari bir noktaya çekmeye çalışıyor. Zaten şirketler yapışıyor grubun peşinde Litourgiya sonrasında ve bu uyuşmazlık sonrası Bart gidip arkadan iş çevirerek Metal Blade ile anlaşıyor ve grubun sosyal medyasını falan ele geçirip paralel bir Batushka kuruyor tabiri caizse. Kryzs ise isim haklarının kullanımı için yasal yollara başvuruyor ve sosyal medya üzerinden vokalistinin grubu ele geçirmeye çalıştığını iddia ediyor. Bart’ın Batushka’sı festivallere dahil olur, Metal Blade üzerinden klipler falan yayımlamaya başlarken Panihida’yı yayımlayarak Batushka fanlarını kendi etrafında toplamaya çalışıyor. Olayların kısa özeti bu şekilde ve büyük bir çoğunluk Kris’in yanında şu an.
İki ayrı vizyon çatışıyor bence bu konuda ve yöntemleri, çözümleri çok yanlış olsa da ben bir noktada Bart’a da hak veriyorum eğer gerçekten Kris bu kadar pasif kaldıysa. Fakat nihayetinde grubun, projenin beyni olan adam Kris olduğu için de ancak saygı duyabiliriz adam eğer konser vermek istemiyor, büyük şirketlerle anlaşıp pazarlama dünyasına girmek istemiyorsa; o da gayet haklı yani. Metal Blade’in “drama ekmektir qanqa ;)” deiye hemen Bart’la anlaşması tüm yaşananlar içindeki en büyük hayvanlık bence.
Geri bildirim: Batushka – Hospodi – Metalperver