Misþyrming – Algleymi
Merhaba.
İzlanda black metalinin son dönemde ne kadar etkin olduğu herkesin malumu. Metalperver’de haftada, bilemediniz ayda en az bir tane, İzlanda’dan çıkmış yeni black metal albümü incelemesi yayımlamanın sıradanlaşmaya başladığı bir dönemdeyiz ve bu black metalin devamlılığı adına elbette harika bir gelişme.
Ancak İzlanda black metal sahnesine karşı, kendi çevremde veya internette gözlemlediğim seviyelerde coşku duyduğumdan emin değilim. Elbette heyecan verici gruplar, muhteşem albümler çıktı ve çıkmaya da devam ediyor ama bir yandan da arada gayet ortalama şeyler de haddinden fazla övülüyor gibi geliyor bana. Kısacası İzlanda black metal sahnesini çok sevmek ve saygı duymakla beraber biraz da ayakları yere basan bir tutum sergilemeye çalışıyorum kendimce. Fakat şimdiye kadar İzlandalı olduğunu çoktan anladığınızı umduğum Misþyrming, yeni albümü Algleymi ile bu sakin tavrımı korumakta epey zorluyor beni.
Fırtınanın karşısında durmaya çalışan kuğular gibi insanlar da canları için mücadele veriyorlar. Bir seçim şansları olduğuna inanarak tahammül ediyorlar yaşamaya… Bu sözlerin sonrasında da kahkahalarla gülüyor Misþyrming elemanları, Algleymi‘nin açılışını yapan Orgia‘da. Asmayı bekleyen Dionysos’un adına düzenlenen kaotik, sermest gecelerden adını alan bu enfes açılışın ardından ise Misþyrming’in beste konusunda ne kadar güçlü olduğunu, bütünün atmosferini bozmadan duygudan duyguya nasıl kolayca geçebildiğini gösteren Með svipur á lofti ile Algleymi‘nin gücü iyiden iyiye açığa çıkmaya başlıyor.
İki yıl önce, SINMARA ile yaptıkları split için kaydettikleri Hof şarkısını saymazsak dört yıldır suskun olan Misþyrming’in bu süre boyunca grup olma, ortak karakter ve kimlik belirleme konusunda epey mesafe katettiğini görmek mümkün. İlk albüm Söngvar elds og óreiðu‘ye kıyasla çift gitarın çok daha etkin kullanımı bir yana, ilk albümdeki çiğ, kaotik yapının aksine daha melodik ve rafine beste anlayışıyla grup daha olgun bir karakter sergiliyor. Gitarı temele oturtup kırk beş dakikayı aşan süreler boyunca devamlı olarak kulak kabartmaya, takip etmeye ve kaçırmamaya teşvik edecek akıcı, ısrarcı bir işçilik çıkarınca yağ gibi akıp gidiyor tabii albüm de. Gerçekten yazdıkça yazmışlar, içlerini dökmüşler adeta; ortalama altı dakikaya ulaşan şarkılarda tek bir an bile susmuyor gitarlar.
İlk bakışta öne çıkan parçalardan Ísland, steingelda krummaskuð örneğinde görülebileceği üzere neredeyse ENSLAVED‘den duymaya alıştığımız türden orta tempo ritimler üzerinde gayet özgüvenle takılıyor Misþyrming ve anayurdundan kısır, verimsiz bir çöplük olarak bahsettiği parçanın sonlarına doğru bir anda vitesi yükseltip nihilizm ile sarmalanmış sözlerle beraber dinleyiciyi uçuşa geçirmeyi de ihmal etmiyor elbette. Gitar demişken Alsæla’daki tremolo şovunu da es geçmemek lazım; Dagur Gonzales ve CARPE NOCTEM‘den de tanıdığımız Tómas Ísdal ikilisi muhteşem gitarlarıyla albümü de dinleyiciyi de sürüklüyor kısacası.
Albümün temasına ve sözlere uygun biçimde (Dionysos ipucunu hatırlayın) zaman zaman neredeyse keyif veren, hatta bu tür için neşeli bile kabul edilebilecek melodiler, grubun çok iyi kurguladığı o beyhudelik atmosferi içerisinde öyle güzel bir biçimde sakil duruyorlar ki bunların yüce bir planın küçük parçacıkları olduğu hemen anlaşılıyor ve o sunilik/geçicilik hissi daha bile keyifli kılıyor bu küçük anları. Ayrıca baştan sona dark ambient türünde ilerleyerek albümü ikinci yarısına bağlayan Hælið örneğinde olduğu gibi grubun atmosfer üzerindeki mutlak hakimiyetinin boyutlarını net bir şekilde görebileceğiniz cesur anlar da barındırıyor Algleymi.
Grubun kaotik atmosferini hiç dağıtmadan MGŁA benzeri bir sadelik anlayışıyla çok daha melodik bir yapı benimsemiş olması, Algleymi’nin en büyük başarısı aslında. Akıcı, takip ettiren, rahatlıkla hafızada yer edebilen ve insanın içindeki karanlık, keyifsiz düşünceleri ivmelendirip duygusal açıdan harekete geçirebilen bir albüm ile Misþyrming diğer İzlandalı gruplar için çıtayı epey üst noktaya çıkardı. Grubun potansiyelini bildiğimden yine güçlü bir albüm bekliyordum ama yılın albümü adayı seviyesinde, koca bir sahnenin en iyisi olabilecek düzeydeki bu müthiş albümü beklemiyordum gerçekten. Bazılarının çok coştuğu son birkaç İzlanda black metali albümünde arayıp da bulamadığım her şeyi Algleymi‘de buldum açıkçası; ayakta alkışlıyorum.
95/100
Metalperver’de olan biten şeyleri seviyorsanız PATREON üzerinden Metalperver’e destek olabilirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürler.
Bu albüm çıkmadan önce Vehemence’in Par le Sang Verse albümü yılın black metal albümüdür, kesin dedim. Ondan önce de İmha Tarikat’ın Kara İhlas’ı için aynı şeyi düşünmüştüm. Sonra bu albüm geldi. Yıl Black Metal’in yılı. Şimdi asıl mevzu benim için şu ki 2019 bitmeden Kriegsmaschine ile yaptığı gibi Mgla ile de sessiz sedasız bombayı bırakıp kaçabilecek iki adam var.
Tabii bunlar sadece benim için en ön plana çıkanlar. Doyduk, bu sene doyduk.
Bu sene gerçekten acayip black metal konusunda. Batushka (yeteri kadar dinlemedim ama sanki zorlayamayacak gibi Algleymi’yi), Deus Mortem, Vehemence, Funeral Presence, Kampfar, Dim Aura derken sonsuza gidiyor benim listem de. İmha Tarikat çıktığı dönem çok övülmüştü ama bir-iki defa anca dinleyebildim, sakin geçen bir haftada döneyim onlara mutlaka.
Yarın yarı yıl değerlendirmesi tadında bir başlık açmayı planlıyordum, ona hazırlık gibi oldu bu muhabbet, yorum için teşekkürler. \m/
Drastus’u da unutmayalım. Wachenfeldt de var. Daha Mayhem de gelecek. Of ki ne of…
Albüm de yılın albümlerinden. Cidden bu kadar iyisini beklemiyordum. Hele 2. şarkının sonlarına doğru çıkan eğlenceli melodi beni benden alıyor her dinlediğimde. Son iki şarkı, özellikle son şarkı başyapıt.
Drastus’u dinlemedim henüz ve Mayhem’den biraz çekiniyorum açıkçası ama Haziran’dayız daha tabii, neler neler gelecek kim bilir. Bu düşünceyle/beklentiyle heyecanlanmak bile hoşuma gidiyor ahah.
Nefis albüm bu tamam da, ben ilk albümdeki havayı, pisliği, kaosu buna tercih ederim fazlasıyla. İzlanda’nın bu sahnede bu kadar hızlı bir şekilde bu kadar yükselebilmesinin en büyük sebebi kendine has bir atmosfer ile ortaya çıkmasıydı ve bu albüm (hatta yeni SINMARA da) o kendine haslıktan uzaklaşan epey büyük bir adım. Yazıda senin de belirttiğin gibi ENSLAVED’i, hatta zaman zaman TÝR’i falan anımsatan müzikleri yapan gruplar var zaten ortalıkta – ama kaos üzerinden beslenen ve bunu iyi yapan çok fazla yok. Umarım yeni WORMLUST da bu trendi sürdürmez. Eğer SKÁPHE ile ortaklaşa yayınladıkları kayıt bir gösterge ise sürdürecek gibi değiller pek neyse ki.
TL;DR Uygulama harika ama orijinallik yok. İlk albümü tercih ederim.
Peki o zaman sitedeki İzlanda sevicilerine şöyle bir soru sorsam: En sevdiğiniz İzlanda albümü hangisi? Benimki sanırım Sinmara – Aphotic Womb.
Zor soruymuş. Sanırım WORMLUST – The Feral Wisdom.
Svartidauthi – Flesh Cathedral de olabilir benimki, o da çok gaddar bir albüm.
Ahah önce onu yazmıştım ben de, sonra değiştirdim.
Benim ya bu albüm ya da Zhrine – Unortheta sanırım.
Ben Svartidauði’nin son albumunu secerim.
Unutmayalım, Unutturmayalım
Yaşlanıp da toruna torbaya anlatmalık bir albüm. Hey gidinin hey.
Yine düştüm. Tüm İzlanda’da bundan iyi albüm yok ya.
Katılmamak elde değil. Dinlediğin sırada ne hissediyorsan etkisini 1000 katına çıkaran bir sanat eseri.