The Pineapple Thief – Dissolution
Merhaba.
PATREON abonelerimizden Eren Cansunar’ın isteğiyle incelemeye karar verdiğim The Pineapple Thief’in 2018 çıkışlı Dissolution’ı, 2018’in önemli işlerinden biri olmasına rağmen yıl içerisinde pek ilgilenemediğim, incelemeye fırsat bulamadığım bir albümdü ama aklımın bir köşesinde de duruyordu. Nitekim özellikle 2016’da yayımlanan, o dönem için konuk davulcu statüsündeki Gavin Harrison Hazretleri’nin müthiş katkısıyla daha da ön plana çıkan Your Wilderness sonrası The Pineapple Thief ismine uzak durmak giderek daha da zor bir hale geliyordu. Steven Wilson’ın PORCUPINE TREE‘si ile olan benzerlikleri, yormayan progresifliği ve melankolik tarafı ile progresif/art rock severlerin yüzünü güldürecek bu inceleme isteği ve PATREON‘daki desteği için Eren’e teşekkürleri sunup Dissolution‘a dalalım haydi.
Melankoli ile deneyselliği zahmetsizce ve iki kavramdan birinin suyunu çıkarmadan, zorlamadan müziği kurgulamak zor bir iş ama Bruce Soord ve arkadaşları on iki albümdür bunu basit bir şeymiş gibi göstererek aklımızla, duygularımızla oynamaya devam ediyorlar. Dissolution, Gavin Harrison’ın şarkı yazımına doğrudan katkısıyla The Pineapple Thief için bile taze sayılabilecek fikirler barındıran, hatta Bruce Soord’un kendi sözleriyle yepyeni bir grubun elinden çıkmış gibi duran bir albüm diskografi içerisinde. Ancak yeni grupların yaşadığı o birbirine alışma sürecini, o küçük tutuklukları da hissettiriyor ufak ufak.
Melankoli ile sarmalanmış bir albüm Dissolution ve son şarkı Shed a Light‘a kadar aslında pek de umutlu, iyimser bir ruh halini yansıttığı söylenemez. Buna karşın teknoloji ve insan ilişkileri gibi üzerine tartışması keyifli bir konu üzerinden, sosyal medyanın ve teknolojinin insan benliğini nasıl körelttiğini anlatan enfes sözler, grubun her zaman taze hissettiren müzikal fikirleriyle birleşiyor ve her anlamda modern, yeni bir albüm gibi tınlıyor Dissolution. Tabii Gavin Harrison’ın tempoyu tutmaktan ziyade doğrudan şarkıyı yönlendiren, çoğu zaman davul ile melodi mi çalıyor ulan bu adam soruları sorduran, hayalet nota şovu müthiş davulları da albümü ilerici bir kimliğe büründüren, çok değerli bir unsur.
Dokuz şarkıyla kırk beş dakikaya yaklaşan albümde yalnızca bir tane on dakikanın üzerine çıkan – White Mist – beste var ve o bile öyle akılda kalıcı melodilerle bezeli ve epiklik zorlamacılığından uzak ki hiçbir anında insanı yormuyor grubun besteleri. Arka planda enfes işler dönse de direksiyonun vokalde kalması da sürükleyiciliği arttırıyor ve daha kolay dinlenebilir kılıyor albümü.
Buna karşın Dissolution‘ın deneysel tarafının Gavin Harrison’ın davullarıyla kısıtlı olması, beklentiye göre albümün değerini düşürebilecek bir sorun olabilir. Bruce Soord’un sınırları pek de zorlamayan gitarları, on yılı aşkın süredir beraber çalan bas-klavye ikilisi Jon Sykes ve Steve Kitsch’in biraz daha görev adamlığı seviyesindeki rolleri, müziğin deneysel ve progresif tarafıyla ilgilenen dinleyiciyi Gavin Harrison ile baş başa bırakıyor. Gerçi tek başına sırtlıyor adam albümü, o da ayrı. Fakat bestelerin benzer yapıları ve tempo sorunu, dalgalanma konusunda biraz can sıkabilir. Dissolution pek de öyle iniş-çıkışlı bir albüm değil, onu belirtmek gerek.
Kısacası Gavin Harrison’ın katılımıyla The Pineapple Thief artık daha da heyecan uyandıran bir grup benim için ama salt deneyselliğinden ziyade keyifli bir konsept/tema doğrultusunda ilerleyen, enstrüman kullanımı ve beste açısından daha klasik bir progresif rock albümü Dissolution. Yumuşak başlı şikayetçiliği, yormayan progresifliği ve Harrison’ın performansıyla öne çıkan, sakin ve keyifli, hatta atayım arkada çalsın tarzı bir albüm. Umarım bir sonraki albümde daha serbest – Bruce’un diğer projesi THE WISDOM OF CROWDS‘daki gibi mesela – takılarak daha uç noktalarda keşiflere çıkarlar da biz de dinlerken aklımızı yeriz.