Rammstein – Rammstein
Merhaba.
Metalin her türlüsüne kapısı açık olanlar için yılın en büyük olaylarından biri de Rammstein’ın uzun bir aradan sonra nihayet yeniden stüdyoya girmesi haberiydi şüphesiz. Yirmi beş sene boyunca kadrosunu korumayı başaran Alman şahmerdan Liebe ist für alle da’yı yayımlayalı on yıl olmuştu ve artık yeni albümün vakti geldi de geçiyordu. Mutter incelemesinde de üstüne basa basa -biraz da fevrice belki, haha- belirttiğim gibi dünyanın en büyük gruplarından biri olarak bu kadar uzun bir süreyi albümsüz geçirmeleri gerçekten tatları kaçırmaya başlamıştı artık.
Sonra DEUTSCHLAND yayımlandı.
Yılların beklentisi ve coşkusu, grubun endüstriyel metal ile Almanlık kavramını birleştirme ve karanlık, neredeyse distopik hissettiren şarkılar yazma konusundaki üstün başarısıyla birleşti ve Deutschland‘ı dinleyen hayranların büyük bir bölümü Rammstein’in büyük bir geri dönüşe imza atıp 2019’u ele geçireceğini düşünmeye başladı. Grubun gayet zahmetsiz bir şekilde sansasyonel olabilme becerisi, bu enfes şarkının klibinde ve sözlerinde kendini göstererek Rammstein’ı bir kez daha gündemin tepesine taşıdı. Almanya tarihini Rammstein’ın perspektifinden gösteren, soykırıma değindiği noktalarıyla fazlasıyla tepki çeken ve her haliyle Rammstein vizyonunun kesin, keskin bir tezahürü olarak karşımıza çıkan bu şarkı ve klip hakkındaki şahsi fikrim de Deutschland‘ın 2004’ten beri grubun yazdığı en iyi şarkı olduğu yönünde. Hiç beklemiyordum ve bu şarkı özelindeki gazım geçmedi sanırım daha, haha.
Deutschland‘dan kısa bir süre sonra RADIO yayımlandı. Doğu Almanya’da, Sovyet Dönemi’nde, gizli gizli Batı Almanya radyo kanallarını dinleyip demokratik dünyada olan bitenleri öğrenmeye çalışarak büyüyen Till Lindemann’ın çocukluk travmaları, radyo ile sevişen kadınlardan, sunağa bir radyoyu yerleştirip karşısında dua eden rahibelerden ve çok daha fazlasından oluşan enfes bir klibe dönüşmüş ve her ne kadar ilki kadar etkileyici olmasa da Radio yine de albümün ağır toplarından olduğunu belli ediyordu.
Yeni Rammstein albümünün tek büyük günahı da bu zaten; en güçlü şarkıların ilk yayımlanan şarkılar olup beklentiyi çok yükseltmesi.
Müthiş bir gün, gelecek ve geçmiş sembolü olduğunu düşündüğüm ve Rammstein söz konusu olunca ortada bir alegori olmadan da grubu çok iyi temsil ettiğini düşündüğüm bir obje olan, tek bir kibritten ibaret albüm kapağıyla, grubun tarihinde ilk defa kendi adını verdiği -1995’te yayımlanan Herzeleid‘in kapanışındaki muhteşem Rammstein şarkısını bir kenara koyalım tabii- bir eser olarak karşımıza çıkan yeni Rammstein için söylenecek çok şey var ve aslında bir o kadar da az şey.
Till Lindemann’ın mesafeli, apokaliptik, epik, seksi ve kusursuz ön adam performansı doğrultusunda, şarkıda işlenen kavram ve konuya göre değişen bir karakter sergiliyor Rammstein. Devletlerden, sistematik dinlerden dem vurmaktan sıkılıp eğlenceye, seks veya şiddete yöneldiği anlarda albümde bariz bir dalgalanma meydana geliyor. Bu anlaşılabilir bir durum şüphesiz ve her zamanki gibi bu anlarda Rammstein’ın en büyük yıldızı, itici gücü Till Lindemann oluyor.
Özellikle albümün en karanlık, en ürkünç anlarını barındıran PUPPE‘de performansı zirveye çıkıyor. Yan odada fahişelik yapan ablasının iş seslerini dinlerken oyuncak bebeğinin kafasını parçalayan küçük bir çocuğun hikayesini anlatırken, o küçük çocuk travmadan travmaya koşarken giderek çıldırıyor. Rammstein ve Lindemann, korkunç gerçekleri yüze vurma konusunda ne kadar başarılı olabildiğini bir kez daha göstermiş Puppe ile. Deutschland ile birlikte albümün en iyisi benim için.
Fakat Puppe haricinde Rammstein’ın alamet-i farikası olan o hafif alaycı ama görünenin altında alabildiğine ciddi ve karamsar, karanlık karakteri hissetmek pek mümkün değil. Bunun da sebebi hem beste hem de prodüksiyon anlamında Rammstein‘ın biraz daha pop albümü gibi tınlaması. 90’ların ortasında ortaya çıkan Neue Deutsche Härte, yani Yeni Alman Sertliği akımında ortaya çıkan Rammstein’in yeterince sert olmaması, bu albüm özelinde ciddi bir sorun. Örneğin SEX, Richard Z. Kruspe’un EMIGRATE projesinden fırlamış gibi duruyor ve çok daha rock tabanlı rifler içeriyor. Geçmişteki bütün albümlerde beraber çalıştıkları, grubun resmi olmayan 7. üyesi gibi bildiğimiz prodüktör Jacob Hellner’in olmaması da hissediliyor biraz.
Basit melodiler, marş ritimleri ve sade bir yapıyı benimseyen beste anlayışı, aslında sistemdeki tek bir hata ile bayık/banal hissettirme, anlamsızlaşma ve aynı formülün sıkıcı bir tekrarına dönüşme riskleri taşıyor ve grubun kendi sınırlarını terk ettiği AUSLÄNDER gibi euro-pop hissi veren bir şarkıda zihninizi durdurup hiçbir şey düşünmeden tepinmek, dans etmek isterken tamamen geleneksel WEIT WEG veya HALLOMANN‘da bariz bir doldurma şarkı düşüncesinden sıyrılmak pek kolay olmuyor. Hatta Rammstein’in çarpık bir romantizmden beslendiği ve birbirinden enfes şarkılar yarattığı –Mutter‘den girer, Ohne Dich‘den, Frühling in Paris‘ten çıkarız- formülün devamı WAS ICH LIEBE ve DIAMANT bile etki edemiyor eskiler kadar.
Buna karşın Rosenrot ile beraber grubun en deneysel albümü sayılabilir Rammstein. En genç üyesi 48, en yaşlısı 56 yaşında olan grubun yaşı, olgunluğu kendini gösteriyor. ZEIG DICH ve WAS ICH LIEBE gibi şarkılardaki klasik müzik etkileri, AUSLÄNDER ve PUPPE gibi grubun beste konusunda özgürce takıldığı şarkılar Rammstein’ın hala taze bir şeyler sunabileceğinin kanıtları. Bir de şimdiye kadar lafı geçmedi ama TATTOO‘da grup kendiyle dalga geçmiş sanki; şarkının her bölümü grubun kendi geçmişine ayrı ayrı göndermeler içeriyor resmen ve haliyle iyi bir şarkı o da.
Eğer bu Rammstein’ın yakacağı son kibrit olacaksa benim için fazlasıyla yeterli ama daha objektif bakmak gerekirse grubun kariyerinde Rammstein‘dan çok daha güçlü ve dolu dolu albümler var elbette. Eskisi gibi iki şarkıda bir insanın ağzını açık bırakamıyorlar belki ama yine de artık 60’a yaklaşan Till Lindemann ve veteran kurmaylarından DEUTSCHLAND, AUSLÄNDER ve PUPPE gibi yıllara direnebilecek güçlü şarkılar gelmesi müthiş bir hadise. Hala bu kadar cüretkar, provokatif ve kendi bildiği şekilde zarif olabilmek ise yalnızca RAMMSTEIN’a özel bir büyüklük sanırım.
Bu kritiği paylaştıktan sonra gün içerisinde birkaç farklı mecradan saçma sapan birkaç mesaj aldım. Birkaç madedede hepsine buradan, topluca cevap vermiş olayım:
1. Hangi grubu ya da albümü siteye taşıyacağım konusunda tek bir karar merci var: Ben.
2. Hangi grubu ya da albümü siteye taşıyacağım konusunda tek bir karar merci var: Ben.
3. Hangi grubu ya da albümü siteye taşıyacağım konusunda tek bir karar merci var: Ben.
4. Hangi grubu ya da albümü siteye taşıyacağım konusunda tek bir karar merci var: Ben.
5. Lafta herkes Rammstein dinlemeyecek kadar “gerçek” metalci ama 2019’da yayımlandığı gün özelinde en çok okunan yazı oldu bu. İlgilenmediğini iddia eden, havasından geçilmeyen herkes açmış okumuş kendi iradesiyle. İlerleyen günlerde toplam okunmada da geçer mi bilmem ama ilk gün özelinde Amon Amarth’ı bile geçti.
Yavaş yavaş açılacak zihinler.
Rammstein kritiği yaptın diye seni eleştiren adam ergenliğini tamamlayamamıştır. Metal müziğin popüler olduğu yıllar çok geride kaldı, hala true/false metal muhabbeti yapan adam liselidir.
Sıkı bir R+ hayranı olarak albüm hakkında söylediklerinin tamamına katılıyorum da Weit Weg ‘e doldurma şarkı demek haksızlık olmuyor mu yahu? Bildiğimiz rammstein şarkısı işte, till abimizden başka kim söyleyebilir böyle bir şarkı korhancım?
Saygılar.
Bazen gına geliyor gerçekten. En usturuplu şekilde böyle tepki verebildim. Destek için teşekkürler, bazen sadece negatifin sesi çıkıyor.
Bir kez daha dinledim şimdi ama yine zayıf bir şarkı olarak görüyorum. Tabii yazıda da söylediğim gibi müzik zayıflasa bile Till Lindemann’ın itici gücü her besteyi belli bir seviyeye çıkarıyor, o konuda haklısın.