Mo’ynoq – Dreaming in a Dead Language
Merhaba.
11 Ocak’ta ilk albümünü yayımlayan ve çıkış haftasında ses getirmeyi başaran Amerikalı black metal grubu Mo’ynoq, son dönemde dinlemeyi ertelediğim gruplardan biriydi. İki buçuk ay kadar rötarlı olsa da nihayet Dreaming in a Dead Language‘ı adam gibi dinleyebildim ve birtakım laflar ile karşınızdayım.
Black metalde pek çok şey değişse de vokallerdeki yırtıcılık, feryat figan etme hali nadiren değişir. Tabii bazen konuşurmuş gibi yapılan vokaller, vaaz veren tok sesli ağabeyler, üzgün fısıltılar ve çeşitli denemeler ile zenginleştirilmeye çalışılır ama hakim vokal türü pek değişmez. Mo’ynoq’ta ilk dikkat çeken şey dört kişiden oluşan grupta üç elemanın da vokallere katkıda bulunuyor olması. Şarkıdan şarkıya, hatta şarkı içinde devamlı aralarında paslaşarak enfes bir vokal çeşitliliği sunuyorlar ve her ne kadar birbirlerine yakın tonlarda, yakın tekniklerde performans sergileseler bile albümün her anını taze kılan, önemli bir özelllik bu bence ve Dreaming in a Dead Language hakkında söyleyebileceğim en olumlu şey aynı zamanda.
PORTAL havaları estiren sonik saldırılar ile ara sıra kendini gösteren akortsuzluk kaosu sayesinde klasik black metal gitar işçiliğinin ötesine geçmeyi ve bir şeyler olacak hissi yaratmayı başarıyor Mo’ynoq. Fakat genelde bir şey olmuyor… Albümün tepe noktasını oluşturan Carve My Name öncesindeki piyano geçişi Doomed to Endure‘a kadar böyle devam ediliyor en azından.
Carve My Name için söyleyebileceğim en net şey ise heyecansız olduğu -girişindeki bas gitar ve tremolo‘ya bir şey demiyorum- ve şimdi düşününce tüm albüm için benzer bir şey söylenebilir sanırım. Duygu geçirmekte, iniş-çıkışlarının altını doldurmakta zorlanıyor Mo’ynoq ve iyi müzisyenliğe, black metal çerçevesinde mis gibi prodüksiyona ve takım halinde atağa çıkan vokallerine rağmen mekanize bir albüm hissi taşıyor. Black metal gibi duyguların zincirden boşanmışçasına yaşatıldığı bir türde bu kadar sakin kalmaları biraz tadımı kaçırdı benim. Tabii burada lafların büyük bir bölümü de davula gidiyor. Tonu, kaydı, performansı…Zayıf halkasın Justin kardşeim.
Farklı bir davul anlayışı ve belki onlarca orta kalite rifi peş peşe önümüze atmak yerine biraz daha kasıp içlerinden birkaç tanesini parlatma yoluna gidilse kalbur üstü bir ilk albüm olarak değerlendirebilirmişiz Dreaming in a Dead Language‘ı ama bu haliyle etkileyici ya da hatırlanabilir olmaktan biraz uzak. Belli ki Mo’ynoq’daki çocuklar neyin nasıl yapılması gerektiğini biliyorlar ama iyi bir şirketin yol göstericiliğine ihtiyaç duydukları da ortada bence. Daha karakterli ve amaçlı bir albümle geri dönerlerse bir şans daha veririm kolaylıkla ama zibilyor tane muazzam grubun olduğu bir türde Dreaming in a Dead Language ile Mo’ynoq’a sıra gelmez benim nezdimde. Sırf değişik isimli grup dinleyeceğim diye zamanımı buna harcayamam daha fazla.
Bu late 2000 – 2010 “Core” etkisi var gibi geldi bana özellikle vokallerde (Pek anlamadan konuşuyorum Core mevzusuna hiç hakim değilim ama aklımda kaldığı kadarıyla). Şarkıların bazı bölümleri ve pasajları heyecanladırıyor sonra kaybettiriyor aura’yı. (These once Tranquil Ground mesela) ondan sonraki Matt Bellamy interlude’u ne mesela ve ardından gelen şarkı? belki vardır bir konsepti falan bu yeni black metal akımında hep bir alavereler dalavereler oluyor. Valla mis gibi yazmışsın her bir mevzuyu. These once tranquil ground, witness to the abyss 2-3 defa daha dinlenir sonra çöp. Overall kılım bu yeni black metal dalgasına. Dedim ya böyle 5 yıl sonra sağda solda headliner olur patlar herifler 🙂 .