Overkill – The Wings of War
Merhaba.
Overkill’in 19. stüdyo albümü The Wings of War yayımlanalı bir hafta kadar oluyor. On dokuz… 1980 yılında, grup kurulurken isim babası Robert Pisarek geleceği bu kadar kesin bir şekilde öngöremediyse bile -öyle olmasa grup kurulduktan hemen sonra ayrılmazdı herhalde- aşırı yükleme, aşırı güç kullanımı gibi anlamlara gelen Overkill’in thrash metalin bu enerjisi asla tükenmeyen yeşil-siyah devi için olabilecek en uygun isim olduğu açıkça belli oldu yıllar içerisinde. Kırk yıl, on dokuz albüm. Vay anam vay.
Böylesine görkemli sayılara rağmen Overkill, kariyeri boyunca minimal bir değişim ile hem kadro hem de müzikal kimlik açısından özünü koruyarak istikrarlı bir biçimde üretmeye devam eden bir grup olarak kalmayı başardı. Vitesi beşe, kafayı thrash metale takan Overkill, 19. stüdyo albümünde de aynı ısıtılmış nitröz oksit takviyeli hız ve gaz sınırı zorlayan müziğini yapmayı sürdürüyor.
Açıkçası ilk dinlediğimde bildiğimiz Overkill deyip geçmiştim ama sonra 2019’da Overkill’in hala bildiğimiz Overkill olmaya devam etmesinin ne kadar saçma sapan bir şey olduğunu idrak etmeye başladım yavaş yavaş. Last Man Standing ve Believe in the Fight ile güçlü bir açılış yapan albüm, Bobby Blitz’in kendine has vokalleriyle hemen ateş alıp bir anda gazı köklüyor. Overkill’in alamet-i farikası insanın suratında patlayan thrash besteleri elbette ama grubun nakarat yazma konusundaki üstüne kabiliyeti sayesinde kolayca akıllara yerleşebilen Head of a Pin ve Batshitcrazy ve sonraki Distortion ile orta tempoda da Overkill’in ne kadar etkili olabildiğini görüp şaşırdıktan sonra yeniden dere tepe düz gitmeye devam ediyoruz.
The Wings of War dinamik ve tutarlı bir albüm. Grubun punk temellerine ve memleketi New Jersey’e işaret eden Welcome to the Garden State dışında tüm albüm yardırıyor gerçekten dedeler. Öyle ki on şarkılık albümdeki son şarkı Hole in My Soul, ismiyle biraz daha yumuşak ve melankolik bir kapanışı çağrıştırıyor gibi görünse de aslındaki albümdeki en roket ve en thrash-thrash şarkılardan biri. The Wings of War‘un en karanlık, en kötücül anları ise Where Few Dare to Walk‘ta yaşanıyor. Grubun bir dönem epey kapıldığı groove sevdasından keyifli kesitler taşıyan Batshitcrazy eğlenceli olsa da (konsere gelseler de bağıra çağıra söylesek) albümdeki net favori ikilim Where Few Dare to Walk ve Hole in My Soul. Bir tek A Mother’s Prayer ve Out on the Road-Kill‘e alışamadım aslına bakarsanız; on şarkıda sekiz de nereden baksanız mis gibi bir oran.
Elbette işe negatif tarafından bakıp bütün bestelerin tahmin edilebilir formlarıyla ilgili eleştirilerde bulunmak mümkün ve türü fazlasıyla tüketmiş, Overkill diskografisine hakim ve yeni bir şeyler arayan dinleyiciler için The Wings of War‘un sunabileceği çok az şey var ama kim Overkill’i bu tip tamamen yanlış beklentilerle dinler, bilemiyorum. Yine de belirtmiş ve not düşmüş olmak istedim. Burada sınırları ve kalıpları belli, dümdüz ve taş gibi bir thrash metalden bahsediyoruz kısacası.
Herhalde metal dünyasında gözü kapalı güvenebileceğimiz nadir şeylerden bir tanesi de birkaç senede bir Overkill’in mutlaka kafa göz dağıtan bir thrash albümüyle çıkageleceği. Overkill’in hiç yaşa hürmet ya da geçmişe saygı muhabbetlerine girmeye gerek bırakmadan, çatır çatır thrash ile hala varlığını anlamlı bir biçimde sürdürerek bugüne kadar ciddiyetini korumayı başararak gelmiş olması gerçekten çılgınca bir şey. Açıkçası thrash metal hayranı olup da The Wings of War‘da aradığını bulamayan biri çıkacağını sanmıyorum pek.