Sarastus – Enter the Necropolis
Merhaba.
Metalperver’in Twitter hesabında düzenlediğim bir ankette kullanılan 251 oyun %42’si ile Metalperver takipçileri arasında en sevilmeyen, en alışılamayan ve mesafeli durulan metal türünün black metal olduğu ortaya çıktı…
O yüzden bugün sekiz kişinin anca bildiği Finlandiyalı bir black metal grubunun birkaç gün önce yayımladığı yeni albümünü inceleyeceğim, haha.
Farklı bir vokalist ile 2016’da ilk albümünü yayımlayan, 2018’de bu vokalistin yerine projeye dahil olan SARKRISTA vokalisti Revenant dahil toplamda iki kişiden ibaret bir black metal grubu Sarastus. Özetle 90’lar çiğ black metalini Finlandiya ekolü üzerinden sürdüren, yüksek tempolu, leş kayıtlı, agresif, coşkulu ve melodik bir black metal yapıyorlar.
Revenant’ın öfkeli vokallerinin Enter the Necropolis‘in kimliğine katkısı çok büyük. Müzikten sorumlu Vardøger’in 90’lar black metalinden şaşmayan beste anlayışı fazla tekrara dayansa ve rif sayısı ve çeşitliliği bakımından kısır kalmasına rağmen Revenant’ın vokalleri her parçayı birkaç basamak yukarı taşıyor. Böyle gırtlak yırtan, kuduran black metal vokallerini özlemişim. Özellikle Demoniac Reflection‘daki performansı aklımda yer etti.
Vardøger’in daha pişmesi gerektiği açık, buna karşın besteler aslında o kadar da ucuz durmuyor. Melodik, tremolo gitarlar A Prayer to the Void gibi parçalarda gerçekten heyecanlandırdı beni. Buna karşın Into Undead Catacombs ve kapanıştaki Pavane hem birbirine fazla benzeyen hem de epey ucuz ana riflere sahipler. Neye göre, kime göre diyecekler için şu kadarını söyleyebilirim; Pavane‘ın ana rifi bir türlü ismini hatırlayamadığım bir EMINEM şarkısı galiba…
Kısacası gitarlar orta karar diyebiliriz. Davullarda da ekstra dikkat çeken bir şey yok; bu müzikte aman aman bir davula gerek yok ve çok kvlt, aşırı tr00 olabilirsin Vardøger kardeşim ama artık black metal davulculuğu bambaşka bir seviyedeyken, kulaklarımız ufkumuzu genişleten deli deli adamlara aşina olmuşken aynı ritmi bir hi-hat, bir ride üzerinden çalarak çeşitlilik yaratmaya çalışılman beni biraz üzdü, biraz yıprattı. Black metal davulculuğu: 101 almış ama onu bile C- ile anca geçmiş Vardøger.
Sekiz parçayla otuz yedi dakika süren Enter the Necropolis hakkında objektif yorumlarım pek olumlu olmasa da ben albümü sevdim bu arada. Hiç kafa yormadan, yorulmadan, başı kıçı belli melodilere kaptırıp dinlemesi gayet keyifli ve bu tarz black metal artık benim için Enter Sandman gibi bir şey olduğu için çerez niyetine akıp gitti albüm. O yüzden Finlandiya usülü çiğ black metale, SARGEIST‘e vb. şeylere sevdalıysanız bir süre oyalayabilir Enter the Necropolis… E ben artık kalkayım, geç oldu.