Misotheist – Misotheist
Merhaba.
Bir black metal kaydının nasıl olması gerektiğine dair fikirlerim, bu fikirlerin bir bölümünü geçersiz kılan farklı ve etkili bir formülün devreye girmesiyle zaman zaman çatırdar gibi görünse de temel düzeyde her zaman boğukluğun, kirliliğin ve çirkinliğin savunucusuyum. Misotheist’in kendi adını taşıyan ilk ve tek kaydının ilk dakikaları, tam da benlik bir şeyler bulmuş olabileceğimi düşündürdü bu nedenle. Tabii Dødsengel, Misþyrming, Urfaust, Whoredom Rife ve Svartidauði gibi isimlere ev sahipliği yapmış/yapmakta olan şer yuvası Terratur Possesions’dan çıkmış olması da beklentiyi yükseltti biraz.
Gizemli bir oluşum Misotheist ve Norveçli olduğu dışında elimizde hiçbir bilgi yok ne yazık ki. Norveçli gizemli black metal fikri zaten kafanızda zehir zembeler bir şeyler canlandırıyor olmalı ama bir de Misotheist’in yaratıcıdan nefret eden, dünyadaki bütün acının sebebinin Tanrı olduğunu düşünen kimseler, gibi anlamlara geldiğini ekleyeyim de ne ile karşı karşıya olduğumuz daha bir netleşsin… Siteye yıldırım düşecek bir gün ama dur bakalım.
Tüm bu veriler ışığında açtım albümü ama aradığımı bulabildiğimden pek emin değilin. Çok standart sayılmasa da heyecan verici ya da ateşleyici olmaktan uzak bir otuz üç dakika sunuyor Misotheist. Biraz uyumsuzluk senfoniciliği, biraz İskandinavya soğukluğu ve bolca günahkarlık ilamı şeklinde özetlenebilir her şey ve aslında bu formül doğru uygulandığında ne kadar görkemli sonuçlar elde edildiği bilindiği için aslında ortada bir sorun yok gibi görünüyor ilk bakışta ama Misotheist’te her şeyden biraz var, hiçbir şey tam değil. Sevgiler Frank Rijkaard.
Sevdiğim türden bir kayda rağmen vokal dışında dinleyiciyi yönlendirebilecek bir şey duymak imkansız. Devinime dahil etmiyor Misotheist dinleyiciyi pek. Alıp götürmesi gereken davul yalnızca Blood of Rats‘in sonunda gerçekten sürükleyebiliyor ve orada da zirvesini buluyor albüm zaten. Yine de hakkını vermek gerek, ilk şarkı Carriers of Captivity fena değil hem albümün devamı için (yanlış yönlendirici olsa da) hem de Misotheist’in geleceği için insanı heyecanlandırıyor bir nebze. Özellikle son iki-üç dakikasında, çok gerilerden giren tremolo gitarın coşkusu, oradaki minicik DRUDKH hissiyatı (albümün devamında da bir-iki bölümde yine beliriyor bu his) sayesinde dinledim albümün kalanı.
Zirve demişken, on bir dakika ortalamalı üç şarkıdan oluşan albümün tansiyon grafiği pek inişli çıkışlı değil ve besteler benzer yapılarda olduğu için otuz üç dakikayı karıştırıp doğru geçişlerle birleştirip başka bir otuz üç dakikadan yeni bir albüm yapmak bile mümkün bir noktada. Bu da ne dinliyorum ben hissini bastıramayacağım bir seviyeye taşıdı benim için. Neyse ki vokal güçlü ve etkileyici bir performans sergiliyor, o yüzden çöpe atamıyorum. Umarım tek kişilik bir proje değilsindir Misotheist.
Çok black metalciyseniz ve dinlediğiniz şeyi pek kurcalamıyorsanız Misotheist eski kafa prodüksiyonu, tepeden bakan vokali ve bazı orta tempo melodileriyle sevdirebilir kendini belki ama bunun dışında kimseye öneremem. Ayrıca kimse kusura bakmasın, bazıları gizemlilik ekmeği yemek için suratlarını saklayan şekilli kıyafetlere bürünüp fotoğraflar çektiredursunlar, bazıları ne kadar gizemli olduğunu sosyal medyada gösterme ihtiyacı duymadan, gölgelerde saklanarak müzik yapmaya devam ediyor hala minvalindeki aşırı hıyar beyandan da bir beş puan düşüyorum, çünkü yani o ne öyle. Yuh.