Leonov – Wake
Merhaba.
Yine dünyada bileninin epey az olduğu ve yazacağım birkaç yüz kelimelik bir kritik ile milyonların ilgisini yönlendireceğime inandığım bir grup ve albüm ile huzurlarınızdayım. İçinde post rock tınıları da bulabileceğiniz Norveçli doom metal temsilcisi Leonov, ikinci albümü Wake ile içinde umut kırıntıları barındırsa da ilahi bir kıyametin tellallığını yapmaya devam ediyor, diyerek balıklama dalıyorum konuya. Hadi bakalım.
Histen arınmış, yalın bir performans sergileyen vokalist Tåran Reindal hanımın önderliğinde ilerleyen Leonov müziği, sıklıkla tekrar eden hafif cızırtılı tonlardaki gitarların hipnotik etkisiyle birlikte kısa sürede bağımlılık yaptı bende. Algı sınırlarının ötesinde olan bitene dair, varoluşu sorgulayan, karanlık ve yine de bir şekilde umutlu olmayı başarabilen türden bir müziği var Leonov’un. Tabii ağır basan hissiyat melankoli kesinlikle ve zaman zaman da Amerikan türdeşlerinin muhteşem biçimlerde yaratabildiği o dumanaltı atmosferlerin bir benzerini oluşturabiliyor Leonov.
Bolca reverb ile desteklenmiş, bu nedenle de biraz tekdüzeleşmiş ve Reindal’ın sesini sevmeme rağmen benden bir parça kesik yiyen vokalin etkisi gerçekten yadsınamaz ama Wake‘e dair en sevdiğim şey gitarlar oldu. Bol bol post rock etkilenimi bulabileceğiniz gitarlar, beş şarkıyla kırk beş dakikaya yaklaşan albümü çok iyi sürüklüyor ve I am Lion, I am Yours, muhteşem Shem ve özellikle Oceanode’da görülebileceği üzere, yumuşacık tonlarla, neredeyse tembelce ya da bıkkın vuruşlarla çok büyük bir etki yaratabiliyor. Çok öznel yorumlar olacağı için şarkıların belirli bölümlerinden bahsetmekten kaçınsam da Oceanode‘un ikinci dakikasından itibaren gitar o kadar buralardan ve yaklaşık bir buçuk dakika sonra diğer gitar ile öyle güzel tamamlanıyor ki, sonsuza kadar boşlukta salınası geliyor insanın.
Bunlar dışında Wake ve Leonov hakkında konuşabilecek çok şey yok aslında ve bu sadelik grubun gücünün katlandığı bir özellik mi yoksa bir zayıflık göstergesi mi emin değilim. Wake gerçekten harika tınlayan, prodüksiyonu ile daha da yukarı taşınmış çok iyi bir albüm ama sanki belirli bir noktaya gelip tıkanıyor. Bu tıkanma durumu şarkıların zirve anlarının zayıflığıyla, tüm bestelerin benzer şekilde inşa edilmiş olmasıyla, Reindal’ın albümün her anında aynı şekilde duyulan vokaliyle açıklanabilir ama o noktaya kadar hiç takılmadan, çok iyi geldiklerini gözden kaçırmamak gerek. Bir pırıltı, grubu ve albümü en iyiler arasına sokabilecek bir şey eksik yalnızca.
Çok iyi bir post/doom metal albümü dinlemek, yıldızlara doğru yükselmek ve büyük bir risk olduğuna inandığım tekrar eden yapılar içerisinde, çok düşük tempolarda sıkıcı olmadan nasıl etkileyici bir atmosfer yaratılabileceğini görmek için mutlaka bir şans verin Wake‘e. Grup umarım bir sonraki albümde Reindal’ın performansını biraz daha ön planda tutabilecek bir kayıt almayı başarır ve yukarıda bahsettiğim, eksik kalan o son parçayı da tamamlayarak güncel zamanların en kaliteli doom metal gruplarından birine dönüşür. Bu umudu yaratabilecek, bir sosnraki albümlerinde neye dönüşebilecekleri konusunda şimdiden merak uyandırabilecek, çok iyi bir albüm Wake.
83/100