Monstrosity – The Passage of Existence
Merhaba.
Üzerinden bir süre geçmiş olmasına rağmen kısa süre öncesine kadar hala siteye yazıp yazmamakta emin olamadığım bir albümdü The Passage of Existence. İlk başta iyice özümsemek istediğim, bir gazla yüksekten atıp tutmaktan kaçındığım için geciktiriyordum. Sonra yavaş yavaş içine girmeye başlayınca bu sefer de başkasıyla paylaşmak istemediğime karar verdim. Fakat hali hazırda üç kişinin bildiği bir yeraltı projesi olmadığı, büyük bir kitle tarafından tanındığı -hiç değilse bu albümle beraber- ve karşısında çoğu dinleyici ceketini iliklediği için hem MONSTROSITY’ye hem de albümü dinlememiş okurlara haksızlık ettiğimi düşünerek karar verdim. Karşımızda yılın en iyi üç-beş albümünden biri var arkadaşlar, ona göre.
İlk olarak size The Passage of Existence‘ı yapan kadro hakkında kısaca bir fikir vermek isterim; basta pek çok yeraltı projesinde yer alanMicheal Poggione, gitarda bu yıl DEICIDE ile de albüm yapan Mark English, yine gitarda CHAOS INCEPTION ile yeraltında tozu dumana katan -mutlaka bakın bu gruba da- Matt Barnes, vokalde VILE‘dan Mike Hrubovcak ve davulda TERRORIZER, MALEVOLENT CREATION, OBITUARY gibi devlerde baget sallayan ulu erenlerden Lee Harrison yer alıyor. Yani bu adamlar bir tane vursa bir tane de yerden yeriz, gibi bir şey.
Death metal iyi yapıldığında gerçekten üstün bir güç, bambaşka bir hayvanlık çıkıyor ortaya. Monstrosity de death metalin klasik, karakteristik yapısının dışına hiç çıkmadan öyle muazzam bir albüm yazmış ki The Passage of Existence‘ın ilk notalarıyla birlikte bulunduğunuz ortam sismik dalgalarla titretmeye, yer yerinden oynamaya başlıyor. Hepsi bir şekilde birbirinden ayrılabilen, birbirinden canavar on iki parçadan oluşan ve bir saatlik süresine rağmen ne ara sona erdiğini anlamadığınız gerçek bir death metal şaheserinden söz ediyoruz.
Efsane mertebesine ulaşmış ve birçoğu hala aktif olan onlarca grubun yer aldığı, herkes tarafından kabul edilmiş pek çok klasik eser vermiş, altın çağı belki kapanmış olsa bile hala taş gibi işlerin gelmeye devam ettiği derya deniz death metal türünde, üstelik de tam olarak da türün altın çağındaki dinamiklere sırtını yaslayarak nasıl sıyrılabiliyor aradan? Nasıl elemanların diğer gruplarından ya da türün ana hatlarını belirleyen öncü isimlerden birine fazla benzeme tuzağına düşmeden, kendi kimliğiyle öne çıkmayı başarıyor? Evet, cevap bekliyorum? Ha? Ben mi cevap vereceğim? Hadi ya, durun o zaman.
Death metalde başarılı olmanın pek çok yolu var; ister CANNIBAL CORPSE gibi (Boyunadam Corpsegrinder’ın eski grubu bu arada; vurma artık Monstrosity, öldük tamam) bütünüyle danalığa verin kendinizi, ister ATHEIST gibi tekniğin gözüne gözüne vurun, ister OBITUARY gibi çamurda yüzün, death metal üzerinde pek çok farklı boya kullanımına izin veren bir tuval. Monstrosity’nin en büyük gücü ise elindeki boya çeşitliliği; zengin ilkokul çocuğunun olmazsa olmaz pastel boyası 48’li MonAmi ile girişmişler olaya resmen. Florida usulü death metal kisvesi altında, çok daha kapsayıcı bir perspektifle genel bir modern death metal manifestosu yaratmayı başarmışlar.
Ne melodiden ne de yüksek tempo ayılıktan taviz vermeyen albümde boş şarkıyı geçtim, boş bir an, fazladan basılmış bir nota dahi yok. The Passage of Existence‘ın büyüklüğünü sanırım en güzel şöyle açıklayabilirim: Her albümde olduğu gibi bunda da diğerlerinden daha çok sevdiğim birkaç parça var elbette. Fakat onların arasındaki parçalar da o kadar güçlü, o kadar çarpıcı, o kadar -death metal yazıyorum, bu kadar argo olacak artık- taşşaklı ki, albümü ortasından bile açsam asla herhangi bir parçayı atlayamıyor ve tüm albümü çeviriyorum mutlaka. Şu noktada albümün elli sekiz dakika sürdüğünü ve çoğunlukla epey yüksek tempoda seyrettiğini tekrar etmekte fayda var. İşin büyüsünü kaybetmeden, dinleyicide yaktığı ateşi hep diri tutarak devam ettirebilmek gerçekten çok acayip bir iş. Hala arada o çok sevdiğim rifin hangi parçada olduğunu çıkaramıyorum mesela, zenginliğe bakar mısınız?
Bu sene çok albüm dinledim ve bazılarını da gerçekten çok sevdim ama The Passage of Existence kadar beni hayret ettiren bir albüm çıkmadı galiba. Uzun yıllar unutulmayacak, dönüp baktığımızda bu dönemin klasiklerinden biri olarak göreceğimiz, death metal adına çok büyük bir zafer The Passage of Existence. On bir yıl aranın ardından onlardan böyle bir manyaklık bekleniyor muydu emin değilim ama MONSTROSITY damgasını vurdu 2018’e, bu bir gerçek.
Uzun süresine rağmen yüksek temposunu bir saniye bile kaybetmediği için keyifle dinlediğim bir albüm.Kritik albümün gücü ve hızıyla bütünleşmiş sanki.Teşekkür ederim Sn.TOK.
Geri bildirim: Hate Eternal – Upon Desolate Sands – Metalperver