Manes – Slow Motion Death Sequence
Merhaba.
Norveçli ilginç topluluk Manes’i ilk kez dinlediğimde, onların nasıl bir amaçla müzik yaptıklarını idrak edememiş, 1993’ten beri aktif ve kariyerine black metal ile başlayan grubun nasıl deneysel, elektronik, trip hop, caz ve aklınıza gelebilecek diğer bütün türlere dokunarak bambaşka bir kimliğe kavuşabildiğine pek anlam verememiş ve kısa süre içerisinde grubu üzerinde pek çok tozlu grubun biriktiği bunlar da böylemiş rafına kaldırmıştım. Ancak ondan kısa bir süre sonra denk geldiğim, grubun 2003 yılında yayımladığı Vilosophe albümü ve özellikle de Diving With Your Hands Bound ile beraber Manes’e bakış açım tamamen değişmiş, Asgeir’in tümüyle kendi has vokali ve grubun kurucu ismi Tor-Helge Skei’nin müzikal dehası karşısında aklım başımdan gitmişti. Neyse, uzun lafın kısası eğer Manes bilmiyorsanız ve duyduğunuzda da ne kadar da metal değil, koşarak uzaklaşayım buradan derseniz, lütfen bir daha düşünün.
Açık söylemeliyim ki Manes’in yeni albümü Slow Motion Death Sequence duyurulduğunda içim biraz burkuldu, bir parça tadım kaçtı. Tabii bunun tek sebebi Manes’in büyük olasılıkla zahmetsiz bir biçimde pat pat ağzımıza sıçıp stabil tutmak için yoğun çabalar gösterdiğimiz ruh hallerimizi hallaç pamuğu gibi darmadağın edecek olmasıyla ilgili öngörülerimdi. Biraz da grubun Vilosophe sonrası iyice derinlere dalıp kaybolduğu, biraz işin ruhundan yenmesine neden olacak kadar deneysel takıldığı gerçeği vardı kendime pek itiraf etmek istemediğim. Aradaki How the World Come to an End ve 2014’teki son albüm Be All End All benim için bile biraz fazla deneyseldi ve Vilosophe‘daki bütüncüllüğü ve vuruculuğu bulamadığım albümler olarak geçmişlerdi tarihe. Neyse ki Slow Motion Death Sequence‘ı karşılaştırabileceğimiz bir Manes albümü varsa o da Vilosophe; bu da albümün ne kadar enfes olduğunu gösteriyor.
Manes’in alamet-i farikası, grup her ne yaparsa yapsın bunu bir deneysellik çerçevesinde yapması ve öyle veya böyle, bir şekilde insanı üzmeyi başarabiliyor olmasıdır. Vilosophe sonrası deneysellik artar ve duygusal açıdan vuruculuk -benim adıma- azalırken Slow Motion Death Sequence ile grup bence 2003’te yakaladığı dengenin bir benzerini kurmayı başarmış. Baştan sona belirli bir çizgiyi koruyan ve kendi kalıbının dışına taşmayan -olumlu anlamda- bir müzik ve buna karşın her şarkısıyla, her nakaratıyla insanı yerden yere vuruyor. Manes’i ilk defa bu kadar baştan sona üzgün gördüğümü itiraf etmeliyim her şeyden önce.
Asgeir’in vokalleri, kendisine bir defa alıştıktan sonra gerçekten insana musallat olan cinsten. Özellikle nakaratlarda öylesine yıkık, tükenmiş ve çaresiz tınlıyor ki, iyi bir Manes şarkısının yıllarca zihninizde kazılı kalmasına neden oluyor. Bu albümde de Endetidstegn‘in nakaratından tutun da Building the Ship of Thesus‘a kadar, müzikteki basit tekrarların da yadsınamaz etkisiyle beraber Asgeir gerçekten can yakıyor. Bu parçalar daha basit yapılar kurar ve kadın-erkek vokallerinin çarpışmaları ile ilerlerken Manes’in uzmanı olduğu bir başka husus olan build-up, yani yavaş yavaş, üzerine koyarak ilerleyen pasajlar yaratma becerisi de Last Resort ile kendini gösteriyor bir kez daha. Yedi buçuk dakikalık süresiyle albümün en uzun parçası olmasının yanı sıra, uzun yıllardır Manes’ten duyduğum en terbiyesiz iş aynı zamanda.
Eskisi kadar deneysel olmasa da yine çoğu dinleyicinin kafasını karıştırabilecek kadar bariz bir manyaklığa sahip yine Manes. Örneğin bir Night Vision açtığınızda duyacağınız mis black metal rifleri ile kafanızın epey karışacağına eminim ve trip-hop ile metalin, progresif rock ile electronica türlerinin birbirine girdiği bir albüm bu son tahlilde. Ancak Manes’in Vilosophe‘dan beri beklediğim, grubun müzikal açıdan iyice olgunlaşıp, biraz minimalleşip ve kendini törpüleyip duygusal çöküntülere sebep olabilen o müthiş duygusal yanını tüm gücüyle açığa çıkarmayı başardığı albümü olmayı başarmış bence Slow Motion Death Sequence. Kendi adıma yılın açık ara en iyi albümlerinden biri.
93/100
Ne zamandır dinlemeye korkuyordum, yine günümü karartacak diye. Kritiğin gazıyla dinledim. Sindirmenin gerçekten zaman alacağını düşünüyorum(her Manes albümü gibi). Ama son derece tahmin edilebilir gruplar,albümler arasında böyle manyaklıklar beni çok mutlu ediyor. İlk izlenimim yılın kalanı boyunca elimin gideceği bir albüm olduğu ama ben buraya sonradan bir puan eklerim. Eline sağlık abi.
Sen yine de çok dinleme, canına yazık.
Mükemmel bir albüm. Tam bir müzikal ziyafet. Anlatmak istediklerini çok iyi anlatan ve bunun için hangi tarzları harmanlayacağını çok iyi bilen bir grup. Dinlemelere doyamadım.
Valla bu kritiği yazmasaydınız sittin sene haberim olmazdı bu albümden. Teşekkürler o yüzden.
Sevindim. Keyifli dinlemeler. 🙂