Zeal & Ardor – Stranger Fruit
Merhaba.
Çoklu kişilik bozukluğunu fırsata çeviren ilginç İsviçreli/Amerikan avangart black metal projesi Zeal & Ardor’ın arkasındaki isim olan Manuel Gagneux, hatırlayacağınız üzere bandcamp üzerinden yayınladığı ilk albümü Devil Is Fine ile şaşırtıcı derecede büyük bir yankı uyandırmayı ve yeraltının da altına ait olan bir müzik ile ismini hatırı sayılır bir kitleye duyurmayı başarmıştı.
Aslında bağ kurması hiç kolay olmayan Zeal & Ardor müziği bir yandan avangart kafaların uç örneklerinden olma gayretindeyken diğer yandan da bağımsız sosyal adalet savaşçılığına soyunuyor. Geçmişte pop müzikle haşır neşir olan Gagneux, blues, elektronika, god spell ifadesinden türeyen, bir çeşit kilise müziği olan gospel ve metalden beslenen, hemen hemen her anında hangi türün ağır bastığını da rahatlıkla anlayabileceğiniz bir müzik yapıyor. Kısacası aslında ortada yepyeni bir füzyon veya homojen bir yapı yok, fakat duyduğunuz herhangi bir şeye de asla benzemiyor Zeal & Ardor.
Stranger Fruit, Devil is Fine‘ın bıraktığı yerden devam ederek açılıyor ve grubun (artık bir gruplar) Come on Down gibi, Blood in the River gibi parçalarda kullandığı formülün farklı bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor Gravedigger’s Chant. Zeal & Ardor’ın iddialı sözleri, ansızın değişen ve belirli bir yapı içerisine oturmaktan imtina eden (fakat bu şekilde de kendi meta yapısını kuran) müziği kaldığı yerden devam ediyor. Bence ilk albümü başarılı kılan en önemli etmen olan bu cesur ve isyancı tavrın devam ediyor olması, Stranger Fruit adına söyleyebileceğim en olumlu şey.
Black metal perspektifinden baktığımda Zeal & Ardor kadar başarılı çok az grup olduğunu söyleyebilirim aslında. Bu türün felsefesine çok uygun, mümkün olduğu kadar rahatsız etme üzerine kurulu ve hatta çoğu black metal grubundan bile daha net ve keskin bir dile sahip.
17. ve 18. yüzyıllar boyunca Amerika’ya hakim olmuş kölelik sistemi içerisinde siyahlar için tek kaçış ve bir parça huzurun inanç ile sağlanabildiği bir dönemde, huzurun Tanrı ile değil de Şeytan ile sağlanabileceği benimsenmiş olsa bugün o kültürün müzikteki yansıması nasıl olurdu? Bu tip bir sorunun cevabı aslında Zeal & Ardor. Gagneux’nün kimi zaman Avrupa’nın karla kaplı soğuk kasabalarından birinden fırlamış biri gibi hissettiren black metal vokalleri ile Afrika köklerine uzanarak, kilise müziği dinamiklerine göre şekillendirdiği temiz vokali, bu sert dilin ve ilginç müziğin aktardığı mesajların etkisini daha da artırıyor.
Tüm bunlar bir yana, ben büyük ihtimalle bu yazıdan sonra Stranger Fruit‘i bir daha dinlemeyeceğim. Zira açık söylemek gerekirse Devil is Fine’ı da kısa bir süre dinledikten sonra bir kenara kaldırmıştım. Peki bu kadar övgüye rağmen neden böyle? Bu tamamen kişisel bir durum elbette. Sonunda büyük bir sürprizle karşılaştığınız keyifli bir film gibi Zeal & Ardor bence. Çarpıcı, şoke eden ve mutlaka insanın zihninde bir yer edinen türden bir iş yapıyor Gagneux ve ekibi, buna hiç şüphe yok. Ancak açık söylemek gerekirse bu şok etkisi geçtikten sonra ben Zeal & Ardor müziğinde cazip pek bir şey bulamıyorum. Tabii ki sevdiğim ve arada açıp dinlediğim şarkılar vardı Devil Is Fine‘da ve muhtemelen Stranger Fruit’ten de birkaç tane olacak. Fakat albümü baştan sonra dinlemek, bütün sürprizlerini bildiğim bir filmi baştan sona izlemek ile eşdeğer benim için ve açıp nasıl tekrar Sixth Sense‘i baştan sona bir daha izlemiyorsam, Zeal & Ardor’ı da uzun süreli dinlemiyorum. Kaldı ki Stranger Fruit’i önceki albüme göre çok daha dağınık, akılda kalıcı olmaktan uzak, formülünü çok açık eden, kendini tekrar eden ve müzikal anlamda düpedüz sıkıldığım bir albüm olarak gördüğümü de söylemeden geçmeyeyim.
Uzun lafın kısası Zeal & Ardor diye bir şey olduğunu mutlaka bilmenizi, ana hatlarıyla bilecek kadar tüketmenizi ve Gagneux’nün yapmaya çalıştığı şeyi bütünüyle kavramanızı çok isterim, çünkü yaptığı şeyin bir başka örneği yok gerçekten. Fakat Stranger Fruit için iyi bir albüm diyebilmek biraz zor benim için. O nedenle puanlama işini size bırakıyorum; albüme puanınızı yorumlara yazarsanız sevinirim. Umarım derdimi anlatabilmişimdir, sevgiler.
85
77
60 falan. O da ilk albümün hatrına. Bomboş albüm bom-boş.
gayet güzel bir albüm. ben 80 veriyorum, tekrar tekrar dinlenemeyeceği için o da.
İlk albumde özgün fikirlerin altında pek siritmayan sorunlar albüm süresi iki katına çıkınca acayip belli olmuş ya. Şarkılar çok kopuk olduğu için albümü bastan sona dinlemek zor. Gene de acayip tatlı şarkılar var bence. Konserler, projenin grup haline gelmesi gibi etkenler de var büyük ihtimalle işin içinde.70
Ben 70 verirdim. Arada dinlenecek eğlenceli bir albüm, fazlası değil.
Hadi bilmeyenler için sağda solda kültür kasar, yürürsünüz mekanlarda triviası: Gagneux 4chan’a bir mesaj atar, mesajın içeriği ise hangi iki müzik tarzını birbirine bağlayarak yeni bir müzik oluştururum minvalinde bir sorudur. Ancak en kibar ifade ile d*ly***k, ırkçı, et beyinin teki “Black Metal wıth Ni**er music” diye bir cevap yazar. Kendisi melez olan Manuel Gagneux ise mesajı yazan insanın akıl seviyesinin tersine bir ivme ile “Challenge Accepted” lan diyerek bu konsepti oluşturur. Müziği bazen sıksa ve trve metalcilerin façasını bozsa bile her türlü bu konsepte sonsuz Respect !