Toundra – Vortex
Merhaba.
İsmini ilk defa duyduğum İspanyol Toundra, aslında çok sevdiğim, fakat hakkında kritik yazmaktan pek hoşlanmadığım bir tür olan atmosfer tabanlı, sinematik denebilecek türden, enstrümantal bir müzik icra ediyor. 2007’den beri aktif olan grup ile daha önce karşılaşmamış olmam ilginç olsa da işin daha da ilginç kısmı Vortex‘in grubun tam beşinci albümü olması. Biriniz de çıkıp demediniz Toundra diye bir grup var diye, gerçekten yazıklar olsun.
İki gitar, bas ve davul gibi mütevazi bir kadroya sahip olan Toundra’nın bu sularda avlanan diğer gruplardan pek bir farkı yok aslına bakarsanız. Daha doğrusu, enstrümantal post-rock/metal icra eden ve iyi gruplardan pek bir farkı yok. Sade ve melodik gitarların egemenliğinde, minik detaylarla zenginleşen ve genel bir minimalizm sarmalının içerisinde, parçaları bir çeşit yolculuk – karakter yolculuğu gibi düşünelim – deviniminde yazılmış, kaliteli ve keyifli bir müzik yapıyor Toundra. Örneğin albüme start veren Intro Vortex‘de kullanılan timpaninin yarattığı hoş atmosfer, esas açılış parçası Cobra‘nın keyifli 6/8 ölçüleri gibi tatlı detaylarla, henüz ilk dakikalardan kendini sevdiriyor.
Bu tür hikaye anlatan işlerde besteler kadar prodüksiyonun da önemli olduğunu düşünüyorum. İyi bir ses duvarı kurgulanmadığı taktirde bu müziğin içine girmek, uzayan ve akıp giden riflere kendini kaptırmak imkansız bir hale geliyor ve bütün anlatı havada kalıyor. Kısacası kamerayı titretmemeniz, tepenizden o uçağın geçmemesi, önceki sahnede sol kolunuzda olan lekenin sonraki sahnede sağ kolunuzda olmaması gerekiyor. Toundra da bu açıdan pırıl pırıl bir iş ortaya koymuş ve teknik açıdan dikkat dağıtan herhangi bir sorun olmadığı için Vortex‘in içine çok daha kolay ve hızlı bir şekilde çekildiğimi söyleyebilirim.
Kendi dünyasını tanıtan, pek sır verip büyüyü bozmadan, ne anlatacağını ve nereye varacağını pek açık etmeyen parçalardan sonra, Cartavio ile, hikaye anlatımında klasik kabul edilen serim – düğüm – çözüm kurgusunda ikinci bölüme geçiyor. Daha yumuşak, daha bilinçdışına kulak veren ve albüm kapağının işaret ettiği türden bir ruh halinin boyunduruğu altına giriyor albüm. Açıkçası ilk üç parçayı dinledikten sonra hakkında fena değilmiş işte diye düşündüğüm Vortex, sonraki üç parçayla çok daha içsel bir tecrübeye dönüşmeyi başararak gönlümü kazandı. Hele ki on bir dakika on bir saniye süresiyle albümün en uzun parçası da olan Mojave, uzun süredir dinlediğim en keyifli enstrümantal parçalardan biri.
Vortex‘in bir diğer güzel tarafı da umut dolu bir albüm olması. Tünelin sonunda bir ışık olduğunu işaret ediyor ve düştüğü noktalarda bile başını öne eğmek yerine ufuktaki ışığa bakmaktan vazgeçmiyor. Genellikle bu tip albümler insanı beklenmedik anda yerden yere vurabilen bir potansiyel taşıdığı için sonlarına yaklaşırken biraz temkinliydim ama Vortex hiçbir zaman umudu kaybettirmedi; bu da bu tür albümler içerisinde şahsım adına bir farklılık olarak kenara not ettiğim bir detay oldu.
Diğer albümleri hakkında hiçbir bilgim olmadığı için ve bir an evvel bu yazıyı aradan çıkarmak istediğim için Toundra’nın kendi dinamiklerine göre bir değerlendirme yapamayacağım ama hem prodüksiyonuyla, hem az ve öz elektronikleriyle hem de pozitif duruşuyla Vortex son dönemde büyük keyif alarak dinlediğim bir albüm oldu. Bu tür işlerde ayrıksı duran bir bölümle, yanlış tınlayan bir enstrümanla veya fazla çekip sündürülen bir fikirle dinleyicinin atmosferden çıkmasına neden olmak işten bile değildir. Ancak Toundra, Vortex ile bu açıdan neredeyse kusursuz bir iş başarmış ve şahsım adına Boundless ile beraber yılın en iyi enstrümantal post-rock/metal albümlerinden bir tanesine imza atmış. Hem eski albümlerine hem de gelecekteki işlerine mutlaka göz atacağım, vallahi bravo.
Bu sene benim ilk 5’ime girer eminim , bayıldım.
Geri bildirim: Metalperver Haftalık – Metalperver