Ocean of Grief – Nightfall’s Lament
2014 yılında Yunanistan’da kurulan, henüz oldukça genç bir grup Ocean of Grief. Grubun ilk albümü Nightfall’s Lament bu yılın başında, Ocak ayının sonunda çıktı. Aegean Sorrow incelememde bir süredir türünü temsil eden saf melodik death/doom metal albümleriyle karşılaşamamaktan yakınmış ve Yunan grup On Thorns I Lay’i bu konuda epey takdir etmiştim hatırlarsanız. Sesim bu ara Yunanistan’a çok rahat ulaşıyor olacak ki bir darbe de Ocean of Grief’ten geldi.
Yunan dostlarımız bu yakınlarda Megali Idea’larında revizyona gidip birbirinden üzgün müzikler üreterek düşmanlarının moralini bozmayı hedefleyen bir strateji mi deniyorlar bilmiyorum ama şu ara üzerimde belirli bir güçleri olduğunu itiraf etmeliyim. Fakat hemen hemen aynı etkiyi yaratsalar da Aegean Sorrow ile Nightfall’s Lament arasında bariz bazı farklar var.
Her şeyden önce Ocean of Grief daha farklı bir ekolun takipçisi ve vatandaşının aksine 90’larda doom metale şekil veren ulu önderleri takip etmek yerine sonraki jenerasyonlarda yer alan ve farklı sulara da açılan INSOMNIUM gibi, ENSHINE gibi, erken dönem KATATONIA ve AMORPHIS gibi isimlerle benzerlikler taşıyan, genel hatları itibariyle Amerikan türdeşlerinden ziyade eski kıtaya yakın duran bir müzik yapıyor.
Tıpkı dünyanın geri kalanı gibi ben de grubu yeni tanıdım ve yeni tanıdığım grupları kafamda bir yere oturtabilmek, gerektiğinde tek cümleyle hatırlayabilmek için kendi kendime biraz beyin fırtınası yapar, çoğu zaman hatırda kalsın diye grupla ilgili abuk subuk bir yargı cümlesi kurarım. Ocean of Grief için kendi zihnime düştüğüm not ise şu oldu: Bir notayla öldürüyor şerefsizler.
Evet. Başka birine anlamsız gelecek olan bu cümle benim için grubu çok iyi özetliyor. Nitekim dinledikten sonra hak vereceğinizi tahmin ettiğim üzere albümün tamamı tek bir nota gibi geliyor insana. Yedi parçayla kırk beş dakikanın üzerine çıkan bir müziğin baştan sonra aynı çizgide devam etmesi ve ana melodilerden yoksun olması çoğu dinleyicinin kurdeşenler dökmesine neden olacaktır ama biz death/doom albümlerini kefenimizi giyip de açıyoruz arkadaşlar; bu boku başka türlü yiyemezsiniz.
Filippos Koliopanos ve Dimitra Zarkadoula, death/doom metalin özünü çok iyi kavramış iki gitarsit. Hiçbir zaman çok öne atılmadan, hiçbir zaman melodik olmanın sınırlarını aşıp albümün kimliğini zedelemeden, akılda kalıcı neredeyse tek bir rif bile vurmadan muazzam bir işe imza atmışlar. Tabii ki birbirinden yıkıcı rifler, vokalin arkasında, vokale yol çizen muhteşem melodiler mevcut ama parçalarla o kadar bütünleşik haldeler ki arkasındaki o spesifik klavye, davul veya vokal olmadan aynı etkiyi yaratamayacak şekilde yazılmışlar. Bu noktada en bahsedilmeye değer olan gitarlar olsa da aynı şeyi diğer enstrümanlar için de söyleyebilirim. Her enstrümanın ayrı katkı verdiği ve birbirinden destek alarak büyüdüğü bir albüm yazmışlar ve sırf bu açıdan bile övgüyü hak ediyor.
Normalde favorilerimden bahsetmekten, şu şarkının şurası geyiklerine girmekten hoşlanmıyorum yazılarımda ama bu defa bir istisna yapıp en azından The Release of the Soul‘un adını anacağım. Yukarıda bahsettiğim şeylerle birleştirince bu parça gerçekten bambaşka bir etki yaratıyor üzerimde. Zira sanki her biri sona gelindiğini, bir daha fırsat bulamayacağını anlamış gibi her enstrüman çılgın atıyor bu parçada. Özellikle son anlarına yaklaşırken ilk defa gitarlar bu kadar ön plana çıkıyor Ayrıca solosu ve arkasındaki bas gitara gerçekten bayıldım. Zaten albüm genelinde bas o kadar önde ki, bazen gitarları es geçip sadece onu dinliyorsunuz.
Uzun lafın kısası yine dar bir kitleye hitap eden, fakat o kitlenin da uzun süreler tüketebileceği ve üzerinde iz bırakabileceği bir albüm Nightfall’s Lament. Eğer sizin için henüz kış henüz sona ermediyse mutlaka bir şans verin. Başka bir kritikte görüşmek üzere.
84/100
abi eline yüreğine sağlık..duygulara tercüman olmuşsun :))
uhrevi bir albüm