YOB – Clearing the Path to Ascend
Sevdiği her şeyi kırmak, parçalamak, yok etmek gibi bir lanet ile varlığı karartılmış, etkileşime geçtiği neredeyse her şeyin varoluşuna doğrudan etki eden ve ne yazık ki bu etkisi eninde sonunda özneyi darmadağın etmekle sınırlanmış insanın gerçekle tasarıyı birbirinden ayıramaması sonucunda yaşadığı hayal kırıklıklarından beslenebilmesi, insanın en acizane ve aynı zamanda en üstün faziletlerinden biri.
Tabii böyle girince direkt duvara çarpmış gibi oldu okuyucu ama YOB için de ancak böyle bir girizgah yapılabilir herhalde. Oregonlu pis dosltarımız 90’ların ikinci yarısından beri bilenin kendine sakladığı ve pek de sözünü etmediği, bunu da terbiyesizliğinden değil bu müziğin nelere sebep olabileceğini bildiği için, korumacı bir tavırla yaptığı, şimdiye kadar yazdıklarımdan anlaşılacağı üzere insanı delip geçen bir grup.
2014 yılında çıkan, 7. ve şimdilik son stüdyo albümü Clearing the Path to Ascend’de de YOB’u anlatmak için yalnızca YOB’a sahibiz. Grubun beyni Mike Scheidt’in gitar tonu ve vokali herhangi bir benzetme veya karşılaştırmaya olanak tanımadığı için bir şey söylemem imkansız ama bu adamın gelmiş geçmiş en yıkıcı doom metal müzisyenlerinden biri olduğu konusunda sayfa sayfa konuşabilirim. Dört-beş parçayla bir saati bulma alışkanlığınının, aradan geçen yirmi yıla yakın zamanın ardından hala aynı güçle, akıcılık ve dolulukla devam ediyor bile başlı başına bir dahilik zaten. Vokaliyse tüm benliği parçalarına ayıran sonik bir saldırı olarak değerlendirebilirim en fazla.
Scheidt’e göre şimdiye kadar yazdığı en iyi şarkı olan Marrow’un hatrına ve sevgili Burak’ın isteği doğrultusunda bu albümü seçtim aslında ama YOB’un en iyi albümü diye bir şey pek de yok aslında. Buna karşın gerçekten de en iyi YOB şarkısı diye bir şey varsa galiba o da Marrow. AHAB ile PINK FLOYD arasında bir yerlerde seyreden bu on sekiz dakikalık şaheserin baştan sona ilmek ilmek işlenişini tecrübe etmek biraz acayip bir olay.
Biraz daha zorlasa melodik olmayı başaracak pasajlar barındırsa da YOB müziğinin duygu duruma etkisi hakkında olumlu konuşmak zor tabii. Biraz kendinizi sözlere kaptırır, Scheidt’in muazzam gitarlarının devinimiyle hafif salınmaya başlarsanız işin rengi çok değişiyor. Örneğin hızlı ve neredeyse biraz da atipik sayılabilecek bir YOB parçası olan Nothing to Win sevdiğimiz her şeyi yok edeceğimiz bilincinden yola çıkarak esas yok edilmesi gerekenin kendi benliğimiz olduğuna dair düşüncelerden oluşan dişlerini geçiriveriyor. Marrow’un ve dolayısıyla albümün son sözlerindeyse buraya gelene kadar yaşanan tüm kıvranışların, duvarları kazımaların, krizlerin ve patlamaların sonu olmayan bir arayışın, daha doğrusu yokluğun yansımaları olduğu, Scheidt’in insanı ayrı takım yıldızlarına fırlatan akıl almaz solosuyla birlikte ortaya çıkıyor. Tabii cımbızla çekip anlamak istediğimi anlıyorum ama genel tablo da çok iç açıcı değil nitekim. Ya sırf Marrow konuşmuş olacağım ama o nasıl solo ve sonrası öyle ya. Kardeşim sen David Gilmour musun? Seninki can da bizim değil mi lan insafsız.
Rüyalar, kozmik örnekler ile konuyu uzatıp albüme ve YOB’a haksızlık etmek ve sıradanlaştırmak istemiyorum açıkçası. O yüzden her ne kadar çok da bir şey diyemediysem de kritiği bitireceğim. Biraz müzik zevkime güveniyor, biraz doom metal seviyor ve bu aralar kendinize büyük kötülük edesiniz geliyor ama ne yapacağınızı da bilemiyorsanız YOB’a bir göz atın muhakkak. İşe de Clearing the Path to Ascend’den başlayın. Marrow’u atlatabilirseniz diğer albümlere de bakarsınız. Ulan resmen duramıyorum. Marrow da Marrow. İlle de Marrow.
91/100
En sevdiğim YOB şarkısı (hatta belki de en sevdiğim stoner/doom şarkısı) Adrift in the Ocean namussuzluğu olsa da Marrow da hemen kuyruğunda onun. Canlı dinlemek tüm konser tecrübelerim arasında en unutamayacağım şeylerden biri hala, kolay kolay değişeceğini de sanmıyorum.
Ayrıca dat albüm kapağı.
YOB, çok iyi grup ya çok iyi. Bir diskografi ne kadar iyi olabilirse, YOB diskografisi de o kadar iyi. Dinlediğim gruplar içerisinde YOB diskografisi kadar kaliteli ve eşsiz bir diskografi yok. Başka bir yerde duruyor. Pek ulaşılabilir bir seviye değil. Şahika. 8/8 yapabilmek acayip bir iş ya. Vasat, eh işte, fena değil gibi sıfatlar ile tanımlayabileceğim bir albümü yok. Hepsini iyi, çok iyi, mükemmel vb. sıfatlar ile tanımlayabilirim. Umarım bir gün YOB izleyebilirim. Unutulmaz bir deneyim olacağına eminim. Last FM’de, 1395 YOB skroplamam var. Varın gerisini siz düşünün. Mastodon ile YOB bir yana, diğer gruplar bir yana…