White Ward – Futility Report
Ortalama 130 günün ardından yeniden herkese selamlar arkadaşlar, evet dört aydır kritik yazmak için bilgisayarın başına oturmadım, bunun elbette genel geçer ‘meşguliyet’ gibi sebepleri olsa da, bir takım motivasyonel sebepleri de var. Birçoğunuzun büyük ihtimalle gözünden kaçmadığı Futility Report albümüne dair birkaç kelime yazarken, diğer yandan da bu motivasyonel sebepleri mercek altına alacağım bugün. Birçoğunuzun gözünden kaçırmadığı diyorum çünkü sitemizin takipçileri de en az bizler gibi yeni müzikler konusunda rüzgârı ardına alıp sürmeyi seven kişiler. Hoş bu cümle birazdan bahsedeceklerim hakkında bayağı ters bir önerme oldu ama kabul ediyorum, ben de öyle biriyim. Daha doğrusu biriydim. Neyse girizgâhı çok uzatmadan esas konuya geçelim.
White Ward Ukrayna menşeili, 2012’de kurulmuş ancak ilk uzunçalarını bu sene çıkartmış bir grup. Müzik formülasyonu aslında günümüz “türleri yok olmuş metal”i için hiç de öyle karışık ve eşsiz değil. Ancak bunu işleyiş biçimleri benim için yeterince kabul edilebilir oldu. Birincisi şunu söylemem gerekiyor ki saksafon sesine karşı inanılmaz bir zaafım var. Hayatta en çok sevdiğim gruplardan biri olan Kayo Dot’a da saksafon sayesinde dalmıştım. Futility Report ise bu konuda cidden bir hazine değerinde albüm. Hatta albümü normal düz bir metal albümü olmasından ayıran temel özellik saksafon diyebilirim. Sanırım bu adamlar da aynı benim gibi saksafonun sesinin büyüsünü çok seven tipler ki, bizim de olayımız bu dercesine hemen her şarkıya bol bol yer vermişler. Özellikle nakarat melodisi olarak kullanmak ve piyano üstüne saksafona yer açmak falan albümdeki sevdiğim hareketler. 2017’ye dair adam akıllı 10 albüm bile dinlemediğim bu dört aylık sürede Futility Report cidden güzel yer buldu kendine. Albüm yeterince dinlenilesi, hatta depresif hale sokma ihtimali yüksek bir albüm.
Bu dört aylık süreçte müzik adına büyük sorgulamalar yaptım kendi içimde, örneğin 2014’de veya 2015’de senede dinlediğim albüm sayısı 100ü rahatlıkla geçiyordu, bunların ortalama 50 tanesi hakkında rahatlıkla iki paragraf yazı yazabilecek durumdaydım. Şuan kendimin bile elbette unuttuğu çok fazla grubu övdüm durdum, yeri geldi övüneceğim tespitlerde bulundum “bu grup büyür” “bu grubun geleceği parlak” falan. Diğer yandan hep söylediğim “10 kişinin bildiği gruplar” kategorisini deşip durdum, evet çok kaliteli albümler ve şarkılar dinledim. Ancak sanırım yoruldum. Geçen sene 50 albümü biraz geçmişti durum, bu sene ise ciddi anlamda çok ünlü grupların albümü dışında 10 albüm dinlememişimdir. Bunun yerine dinlemediğim kült albümleri (ki bazılarının isimlerini versem sanırım bir daha yazımı okumazsınız o derece) dinledim ve elbette aşırı keyif aldım. Bu eski albümlerin yanına koydum Futility Report albümünü ve çok da güzel gitti. Çok eşsiz olmasa da, başarılı performans ve kaliteli müzik yazımı sayesinde asla sıkmayan, her ne kadar depresif gibi görünse de bolca dinleme keyfi veren bir albüm.
Müzikal yorgunluk denilen bir şeyi tadacağımı pek zannetmiyordum sanırım. Eminim mantalitesi benim gibi olan biri için bu yorgunluk olsa olsa dönemsel bir geçiş olarak kabul edilebilir ki bunu bazen bu şekilde de gördüğüm oluyor. Ancak ortada sanki daha derin bir şeyler olduğunu düşünüyorum. Bizleri elimizdeki bolca keyif aldığımız ve anlamlar verdiğimiz müzikleri bir köşeye bırakıp yeni müziklere yelken açmamız konusunda iten motivasyonel güç var. Ben bu sene başından bu yana bu gücü kaybettim diyebilirim. Elbette hala gözden kaçmış birkaç albümüm var bu sene içinde ama sanırım sene sonunda doğru düzgün bir liste oluşturamayacağım. Yine de White Ward bu sene için güzel bir keşif oldu. Sizler için çok yeni bir şey olmayabilir, hoş albüm de 12 Mayısta çıktı. Favori şarkım Stillborn Knowledge, favori anlarım ise elbette saksafonun sazı eline aldığı kısımlar. Diğer noktalar için black metal görünmeye çalışan ancak çok da başarılı olamayan metal kısımlar düşüncesindeyim. Olumsuz yorum yapmak istemiyorum pek, bir sonraki albümlerini bekliyor olacağım. Formülü biraz daha geliştirirlerse iyi işler yapabilirler, biraz daha enstrüman ekleyelim kafasına girerlerse Hypno5e gibi olurlar. (son albümlerini ciddi hiç beğenmedim maalesef) Bir sonraki kritik ne zaman gelir bilemiyorum ama 2017 yılına kimsenin bilmediği bir albüm armağan etmek istiyorum. Dört ayın sonunda yazdığım bu dağınık kritik için de özürlerimi sunuyorum, insan üslubunu bile unutuyor kullanmadıkça.
88/100