The Night Flight Orchestra – Amber Galactic
The Night Flight Orchestra, aslında kağıt üzerinde benim hayatta ilgilenmeyeceğim, yüzüne bile bakmayacağım bir proje. Nitekim SOILWORK gibi hiçbir zaman ısınamadığım ve ARCH ENEMY gibi yalnızca birkaç spesifik işini sevdiğim iki grubun önemli isimlerini barındıran bir yan projeden hiçbir beklentim olmadığı gibi böyle bir projeyi takip etmek, neler dönüyor bir bakmak için herhangi bir motivasyon bile bulmam mümkün değildi. Ben de bu harika, modern, akılcı fikirlerimin etkisiyle bu projenin saman alevi gibi sönüp gideceği öngörüsünde bulunmuş, geniş geniş takılıyordum.
Lakin kazın ayağı öyle değilmiş ki The Night Flight Orchestra sürekli gündemde kalmaya ve övgü dolu yorumlar almaya başladı ve kısa sürede elemanlarının kendi gruplarının şöhretine hiç ihtiyaç duymayan, kendi müziğiyle piyasada yerini bulabilecek kadar güçlü bir proje haline geldi. 5 yılda 3 albüm çıkarması da grubun güncel ve gündemde kalmasına yardımcı oldu elbette ve nihayetinde benim fikirlerimin hiçbir önemi ve geçerliliği kalmadı. Çünkü The Night Flight Orchestra mis gibi müzik yapıyor.
Bir noktada diğer iki albüm için de söylenebilecek “Kafa arkadaşlar stüdyoda takılıyor,” hissinin hakim olduğu Amber Galactic, aslında çoğu süper grup için olumsuz bir yorum olarak kullanılabilecek bu hissi potansiyelinin en üst seviyesinde ve çok olumlu bir şekilde dinleyiciye geçirebilen bir albüm. Açılışı yapan “Mind Flyer” ile birlikte beraber bu hisle ve Bjorn’ün bu müziğe çok yakışan – aynı şeyi melodik death metal için söyleyemiyor olmam yıllardır – sesiyle sarıp sarmalanıyor ve albümün son saniyesine kadar samimiyet duygusunu hissedebiliyorsunuz. Üstün müzikalitenin ürünü olmakla beraber birbirinden yumuşak, kolay dinlenebilir sevimli disko şarkılarından oluşan Amber Galactic, bir nebze hard rock ve çok yüksek oranda pop-rock seven herkesin ilk dinlemeden sevebileceği bir albüm.
Tabii böyle kürekle övgü atıyorum albümün üzerine ama bu tür albümlerde adet olduğu üzere 1-2 filler şarkı yok değil elbette. Yine de 11 şarkıyla 55 dakikayı bulan süresiyle, “Gemini”, “Star of Rio” ve epik disko kapanış şarkısı “Saturn in Velvet” gibi şarkılarıyla Amber Galactic’e kötü bir şey demek gelmiyor içimden. Bu nefis şarkılara ve hali hazırdaki rafine atmosferlerine ek olarak “Space Whisperer” gibi şarkılarda 70’ler sonu 80’ler başı iyice kendini gösterir hale geliyor ve keyif verici madde kullanımına bağlı varsanı dünyalara geçiş müziği hissi tavana vuruyor. Albüm süresince olmadık anda aklına South Park’ın efsane bölümü “Major Boobage” gelenler ne demek istediğimi daha net anladılar. Bu referansı tanımayanlar ise aşağıdaki klibe bir göz atabilirler.
BILLY JOEL’dan MEAT LOAF’a, POLICE’den klasik rock ilahlarına kadar pek çok referansla anlatımı daha da uzayabilecek ve türlü benzetmelere açık bir albüm Amber Galactic ama ben bunları yapmak yerine şöyle yapacağım:
Eğer hayatınızda metalden başka bir şey dinlemediyseniz ve elektronik bir ses duyduğunuzda “METAL DEĞİL BU HIYAAAAAAA!” diye sesin geldiği yöne uçuyorsanız bu albümden uzak durun. Hem ne olup bittiğini anlamayacak hem de fikirsiz bir şekilde çamur atacaksınız muhtemelen. Fakat eğer bugün dinlediğimiz şeylerin geçmişi hakkında biraz fikriniz varsa, gitar müziğinin yanı sıra zaman zaman elektronik şeyler de çekiyorsa canınız, geçmişten günümüze ulaşan pop-rock efsanelerine öykünen modern tınılı bir şeyler dinleme fikri sıcak geliyorsa Amber Galactic’e kesin bir göz atın. Zaten bu 2. grubun albümü sevmeme gibi bir ihtimali olduğunu sanmıyorum. 2 gruba da dahil olmayanları ise kritiği uzatarak kaçırmanın alemi yok. Bana güveniyorlarsa bir şans verirler.
Senenin en özgün ve keyifli albümlerinden bir tanesi Amber Galactic. Metal mi? Değil. Fark eder mi? Etmemeli ama elbette nihai karar size ait.
84/100
80’lerin cheesy AOR gruplarına gizli bir sevgi besleyen, hatta Asia fanı biri olarak ayrı bir çekici geliyor bu grup bana. Bu senenin en çok dinlediğim albümü olabilir sene sonunda.
Şimdiye kadarki en iyi albümleri bence. İşin teknik yönünden hiç anlamam ama özellikle prodüksiyonun albüme katkısı çok büyük, gümbür gümbür karpuz gibi albüm.
Ben de gizli gizli Toto, Kansas falan açarım arada ya haha. Fakat beni adamlara ve albüme ısıtan şey işin rock kısmından ziyade bol tripli elektronik, diskocu kısımları oldu. Dediğin gibi prodüksiyon da çok iyi. Üzerine düşünmemiştim ama şimdi sen söyleyince fark ettim, etkisi büyük gerçekten.
Doğru mu bilmem ve nerede gördüğümü hatırlamıyorum ama Björn “biz kokain müziği yapıyoruz,” gibi bir laf etmiş. Katılıyorum epey. Şu parçalarla doğru ortamda net uçarsın haha.