Elder – Reflections of a Floating World
İşim sebebiyle uzun zamandır değil herhangi bir kritiği gerçekten oturup yazmaya, o yazma işini aklımdan geçirmeye dahi fazla vakit bulamadığım bir süreç içindeyim maalesef. Son iki haftasına girdiğim bu çılgın dönemde, normalde aklımı başımda tutmama yardımcı olan aktivitelerin en önemlilerinden biri olan müzik dinlemeyi yalnızca sabah ofise giderken ve akşam ofisten dönerken yaptığım yirmişer dakikalık yürüyüşlere sıkıştırmak zorunda kalmam ise tüm yoğunluğun içindeki en acı verici nokta benim için. Hal böyle olunca toplamda kırk dakikalık bu süreci kendim için pozitif tarafa ne denli sürükleyebilirsem o kadar iyi olacağını düşünüp yeni ya da eski fark etmez; dinlemenin beni yükselteceği, kısa bir süre de olsa tüm yorgunluğumu unutturacak bir şeyler arayışındaydım. Korhan’la iki albüm için de neredeyse tamamen zıt görüşte olsak da OFERMOD ve MERRIMACK albümleri ara ara içerdikleri sıkıştırılmış nefret ile bu görevi üstlense de, şu sıralarki en yakın dostlarımdan biri kendisine “Reflections of a Floating World” diyen bu taze ELDER albümü oldu.
Nick DiSalvo’nun gitarıyla yıllardır sürüklediği ELDER, pek de kısa olmayan bir süredir kuruluşundaki devasa taş kütlesi ağırlığındaki stoner/doom sound’unu bu türden pek fazla ödün vermeden genişletme yönünde adımlar atıyor zaten, grubu takip edenleriniz bilecektir. Büyükçe bir kitle tarafından (kimse bunlar da) en iyi albümleri olarak kabul edilen ve aslında isimlerini de yer altı piyasasından daha yukarılara çekmelerinde büyük rol oynayan “Lore”da kimi zaman MASTODON’dan daha MASTODON olarak gittikleri yön hakkında ip uçları veren ELDER aslında verdikleri ip uçlarıyla bize bir şeyler anlatmak isterken bir yandan da adeta gözlerimizin önündeki gerçekleri görmemizi engellemeyi başarmış.
Hala cayır cayır (ki cayır cayır ikilemesini burada gerçekten bir yansıma olarak kullanıyorum, stoner gitarlarının o bol öksürmeli halini biliyorsunuz ya işte) doom ve duman üreterek asıl görevini bir kenara bırakmadığını suratımıza üfleyen ELDER, bu defa bunların yanına bir de şüpheye yer bırakmayacak bir progresif rock katmanı eklemiş. Nick DiSalvo’nun albüme konuk olarak aldığı iki ekstra Michael, ehm, iki ekstra gitarist Michael Risberg ve Michael Samos’un katkılarıyla üst üste tırmanan gitarların derinliği iyice artarken, bunun üzerine bir de progresiflikten art rock’a, ethereal-ambient denemelere varan pasajlarla “Reflections of a Floating World” sahiden de uçuşan bir dünya imajı yaratıyor dinlerken gözlerin önünde.
Herhangi bir grup 65 dakikayı yalnızca altı şarkıya bölüp, zaten uzun şarkıların zaten az sözlü pasajlarını bir çırpıda tüketip geri kalan sürelerde bizi gitara boğmaya çalışsa ortalık toz duman olabilecekken, ELDER’ın ustalığıyla işler lezzetine doyulamayan, ciğerlerinize çekmeye doyamayacağınız aromalara varıyor. Nick Santo her ne kadar vokallerini sanki gittikçe daha az kullanma, hatta bu defa Sonntag şarkısındaki gibi hiç kullanmama eğiliminde olsa da, kullandığı zamanlarda ses tellerinin el verdiği sınırları sonuna dek itekleyerek müziğin kimi zaman fazla uçuklaşan ve samimiyetini kaybetme tehlikesinin kıyılarına yaklaşan noktalarında tekrar bize ELDER’ın ne denli büyük bir içtenlikle devam ettirildiğinin hatırlatmasını yapıyor.
The Falling Veil’in gitar sololarıyla hatıratımızdan hiçbir zaman fazla uzaklaşamayan Jimi Hendrix’i tekrar yüzeye çıkartmasıyla, açılışı yapan Sanctuary’nin riflerinin büyüleyiciliğiyle, Blind’ın kendisinin tekrarları üzerinde kendini tekrar tekrar inşa ederek nasıl da büyüdüğünün gözlenmesiyle gittikçe devleşen “Reflections of a Floating World” enstrümantal yanlarının çok ağır basmasıyla ilk birkaç dinleyişte bir arka plan müziği albümüymüş gibi bir intiba bıraksa da, aslında keşfedilmeyi bekleyen çok fazla yanının olmasıyla bundan daha fazla değer verilmeyi hak ediyor. The Falling Veil’in son iki dakikasına sığdırılan fikirler bile bunun için fazlasıyla yeterli.
Belki biraz kişisel bir seçim bu şu noktada; ama “Reflections of a Floating World” en sevdiğim ELDER albümü olma ünvanını “Lore”un elinden epeyce kısa bir sürede almayı başardı. Ethereal müziğe olan pozitif yaklaşımımın da büyük bir etkisi olsa gerek bu seçimde; fakat albümün her anından damlayan ustalığın payını da es geçmemek gerek. ELDER’ın müthiş bir denge sağladığı bu albümdeki sound’unu en azından birkaç albümde daha sürdürmesini umarak, kendilerini progresiflik sularında kaybetmemelerini dileyerek uzun zaman sonraki bu ilk yazımı sonlandırayım. Sürç-ü lisan ettiysem affola.
88/100
Popülerlik anlamında Elder’ı şike yapıp 3. lige düşürülmüş Mastodon’a benzetiyorum. Lore ile birlikte isimlerini ciddi anlamda duyurdular ama şöyle Relapse, Neurot veya Southern Lord’la falan çalışsalar ne güzel olur, aslında bu albümde öyle bir şey bekliyordum.
O kadar popüler olamayacak kadar progresifleşiyorlar gibi geliyor ya. Daha çok vokal ve daha az dakikalarca süren tekrarlar lazım gibi. Keşke değişmeden olabilseler tabii, üzülüyorum bu denli tanınmadıkları için.