Wode – Servants of the Countercosmos
Merhaba.
Eteğindeki taşları dökmeye hala devam eden 2016 senesinin gözlerden uzaktaki yeraltı piyasasının büyük cevherlerinden bir tanesi de hiç şüphesiz Manchester, İngiltere’den bizleri selamlayan Wode’un kendi adını taşıyan ilk albümüydü. Black metal konusunda örümcek ağlarıyla sarmalanmış bir zihne ait düşüncelere sahip olduğumdan bu yıkım ekibinin herhangi bir aşırılığa kaçmayan ve black metali çeşitlendirme çabasında olmayan müziğini hiç fena bulmamış ve hatırı sayılır bir süre bu albümle oyalanmıştım.
Görünen o ki Wode bu ilgi düzeyinden bir tık daha fazlasını hak ediyor. İlk albümün üzerinden henüz yalnızca bir sene geçmesine rağmen grup kendini unutturmak istemiyor olacak ki Mayıs sonunda yeni albümü Servants of the Countercosmos ile karşımıza çıktı ve sonda söylemem gerekeni baştan söyleyeyim: Albüm gayet iyi.
İlk albümden de bildiğim üzere Wode gitar temelli bir müzik yapıyor. Birbirinden yıkıcı, zaman zaman neredeyse savaş çığırtkanlığı yapan karakteristikte bir gitar işçiliği Wode’un en büyük silahı ve yeni albümde de grup bu silahını ateşlemekten çekinmemiş. Özellikle Temple Interment bu konuda en eski MARDUK materyallerini hatırlatıyor ki bilenler bilir; bana göre bir şey %0.00001 oranında bile Marduk’a benziyorsa o şey epey iyidir.
Dinamik, coşkulu ve kurallara sadık gitar işçiliğinin öneminden bahsettikten sonra Wode ile ilgili en çok hoşuma giden ve Servants of the Countercosmos‘ta da dikkatimi çeken diğer bir unsur olan vokallere geçelim. M.C.’un çok rahat anlaşılabilir bir telaffuzu var. Scream/brutal arası ve en sevdiğim vokal çeşitlerinden birini icra eden M.C., Wode müziğinin bu kadar agresif, coşkulu ve karanlık olmasındaki en büyük etkenlerden biri. Zaman zaman Emil’i, zaman zaman Legion’u hatırlatan bir vokal tarzıyla ilk albümden gönlümü çelmişti zaten M.C.; bu albümdeki performansı da aynı kalitede.
Servants of the Countercosmos‘un bir diğer güzel yanı ise 31 dakika civarındaki çalma süresi. İşi uzatıp, bestenin başına kıçına atmosferik eklentiler dayamadan, oldukça SLAYER bulduğum bir bakış açısıyla ellerindeki malzemeyi çat çut dinleyiciye sunup konuyu kapatıyor albüm. Zaten bu tarz direkt ve rif bazlı, çoğunlukla yüksek tempoda seyreden bir müzikten bekleyebileceğim ve isteyebileceğim son şey yavaşlayıp atmosfer kasması olurdu. Bu açıdan albümü çok rafine ve net bulduğumu söyleyebilirim.
Gitar temelli black metal icra ederken niyetli ya da istemeden de olsa zaman zaman diğer türlerle dirsek temasında bulunmak kaçınılmaz oluyor. Wode da bu konuda bir istisna değil ve albümde oraya buraya thrash tabanlı gitarlar serpiştirilmiş durumda. Aynı şekilde arada epey death metal bulmak mümkün. Tüm bunları 31 dakikaya sığdırabilmek ise gerçekten büyük başarı. 4 dakikalık Celestial Dagger‘da neler neler oluyor mesela. Albümdeki en uzun parça Chaosspell ise 9 dakikalık süresini tahmin edilenden çok daha farklı bir şekilde dolduruyor mesela. 9 dakikalık bir black metal eserinden bekleyebileceğiniz o cıvık klişelere yer vermeden dinamik olmayı başaran, tabiri caizse çatır çutur bir şarkı. 2 dakikalık kapanış Undoing dışında bir falsosu yok. Ona çok gerek var mıydı bilemiyorum; şöyle çat diye bitseydi albüm çok daha vurucu olabilirdi.
Şahsım adına 2017’nin en iyi black metal kayıtlarından bir tanesi Servants of the Countercosmos. Bir nebze püriten bakış açısına sahip tüm black metalcileri sevindirecek ve zahmetsizce kurguladığı kapkaranlık atmosferiyle şaşırtacak bir albüm. Diğer arkadaşlar için belki biraz fazla yeraltı malzemesi ama en azından bir şans verin mutlaka.
Geri bildirim: Merrimack – Omegaphilia – Metalperver
Geri bildirim: Limbonic Art – Spectre Abysm – Metalperver