Novembers Doom – Hamartia
Novembers Doom’u severim. Öyle büyük bir hayranları olmadım hiçbir zaman ama 2005 yılında çıkardıkları “The Pale Haunt Departure” albümünden beri grubu takip eder ve her çıkan albümlerini uzun süreler kurcalar, hep daha da iyisini yapsınlar isterim. Hatta adı geçen 2005 albümü sonrası “herhalde bir-iki albüme şöyle müthiş, başyapıt gibi, türü tanımlarken adını anacağımız bir albüm gelir,” şeklinde oluşan düşüncelerimi naif bir umutla yıllarca da korudum. Ancak grubun geldiği noktadan hiç memnun değilim.
Dobralığımı maruz görün ama göte göt demeyi bilmek lazım. İstikrar ve devamlılık elbette ki önemli ve özellikle gün geçtikçe değişip dönüşen metal müzik içerisinde sürdürebilirliği sağlamak pek kolay değil. 1992 yılında kurulup ilk albümünü 1995 senesinde çıkaran, death/doom gibi niyeti ve nasıl yapılması gerektiği belli bir müzikle uğraşan bir topluluğun hala o ateşi sıcak tutmayı başarması da oldukça kayda değer bir iş. Dile kolay, 10 albüm çıkarmış adamlar ve hala isimlerini sıkça duyuyoruz sağda solda, yani hala bir şekilde güncel kalmayı başarıyorlar. Ne var ki Novembers Doom’un ateşi uzun bir süredir (10 yıldır) çok cılız bir halde yanıyor ve ateşi harlama işini bir türlü beceremiyorlar.
Birkaç albümdür Novembers Doom melodik, zahmetsiz death metal besteleri yazıyor ve bunları törpülenmiş bir doom metal hissiyle – bakın doom metal bile diyemiyorum, bir his var yalnızca – zenginleştirme yolunu seçiyor. Üstelik bunu melodik death metalin devinimi için elzem olan yüksek tempodan yoksun bir şekilde gerçekleştiriyor. Hal böyle olunca ortaya melodik, dinlerken insanı hiç sıkmayan, fakat bir türlü vites yükseltip insanı coşturmayı veya küçültüp doom metalin ağırlığı altında ezmeyi başaramayan bir müzik ortaya çıkıyor. Bu tutukluk ve belli bir çizgiyi geçememe durumunu kafaya takarsanız Novembers Doom gerçekten de tat kaçıran bir grup olabilir. Doğrusu Aphtic ve Bled White albümlerinde bu durum bir noktada hoşgörü ile karşılanabilir ve görmezden gelinebilirdi ancak Hamartia için artık aynı ılımlı tavrı sürdürebilmek çok zor.
Novembers Doom hiçbir zaman bu müzik türüne yeni bir şey katma hevesinde olan bir grup olmadı ve olması gerekeni olabildiğince taze bir şekilde sunmaya dayalı bir anlayış çerçevesinde kariyerini sürdürdü. Yıllar içerisinde türe çok önemli ve güzel katkılar da verdiler ve bu nedenle benim de içinde bulunduğum büyük bir kitle tarafından takip ediliyor, saygı görüyorlar. Fakat grup için son 10 yılda -salt müzik tarafından bakıyorum elbette, yoksa hiç olmadıkları kadar ünlüler mesela artık- işler çok iyi gitmiyor.
Grubun müzikal becerileri sayesinde halen yeni dinleyiciler kazanmaya devam ettikleri ve özellikle de Paul Kuhr’un çok yönlü vokalleri sayesinde bu kadar rahat dinlenebilir işler ortaya koydukları gerçeği bir yana, hala “Ever After” gibi, gerçek bir Novembers Doom şarkısı olan “Ghost” gibi ve albümdeki en doom iş gibi görünen epik “Borderline” gibi enfes şarkılar yazabiliyorlar elbette ve diğer şarkılar da çöp değil elbette ama 57 dakikanın maksimum 20 dakikasında bu dikkat çekiciliği sağlamak…İnsan üzülüyor ya, ne diyeyim.
Bir kahramanın, nihayetinde onun çöküşüne sebe olacak zayıflığını tanımlamak için kullanılan “Hamartia” sözcüğü bu noktada Novembers Doom için de tatlı bir ironi yaratıyor. Achilles’in topuğu, David’in Bathsheba’sı, Macbeth’in gözü dönmüş hırsı, Anakin’in Padmé’si gibi Novembers Doom’un da adını henüz koyamadığımız bir Hamartia’sı var. Bu albüm belki o Hamartia olamayacak kadar iyi kotarılmış ve rahat dinlenebilir bir albüm ama eğer kısa süre içerisinde bir şeyler değişmezse Novembers Doom artık duraklama devrini de kapatıp çöküşe doğru geçmeye ve hızla düşmeye başlayacak. Zaten grubun kurucu üyelerinden geriye bir tek vokal Paul Kuhr kaldı ve belli ki bu grup artık düz ekmek kapısına dönmüş. Kabul, ben de yazının başındaki gibi artık Novembers Doom’dan bir Magnum Opus beklemiyorum ama yani en azından, yani, yahu, ya ne bileyim.
Bundan çok daha iyisini hak ediyor bu isim.
63/100
Ben yazsam yazacağımdan insaflı olmuş ya değerlendirmen. Ben kolay dinlenebilir olduğunu bile düşünmüyorum şu anki Novembers Doom’un, baya sıkıntıdan kendime zarar verecek raddeye geliyorum albümü bitirmeye çalışırken. “Bled White”ta biraz kıpırdanır gibi olmuşlardı ama “Hamartia”ya birkaç defa ancak tahammül edebildim.
Korhan üstad kılıcını çekmiş fakat ben albümün önceki albümden iyi olduğunu düşünüyorum. Pillorian ile birlikte bu sene insanlarla uzlaşamadığım ikinci albüm oldu bu.
Ya Pillorian’ın albümü ben de beğendim gibi aslında haha. Fakat ND ı-ıh. Üzdü beni epey.
Bir ND albümünde 3 nefis şarkı ve çöp olmayan 7 şarkı varsa benim için tamamdır, ki bence bu orandan daha bile iyisi var ortada. Gruptan bir “yılın albümü adayı” beklemiyordum ancak doom-death alanında ismi öne çıkar yıl bittiğinde. (Listeciyiz)