Kritik

Emperor – Prometheus: The Discipline of Fire & Demise

Emperor gibi ikinci jenerasyon black metal gruplarının başında gelen ve black metal akımının bir dönem en büyük temsilcilerinden (adam öldürenler mi ararsın, kilise yakanlar mı dersin, tatlış tatlış insanlar) olan bir grubun albümünü incelemek zor iş. Özellikle de metal camiasının son yıllarda Ihsahn’ı baş tacı haline getirdiği düşünülünce. İnceleme yaparken hem grubun içi dinamiklerine hem Ihsahn’ın müzikal dehasına hem de evrensel olan müziğe ayrı ayrı bakmayı gerektiriyor. İşin doğrusu, baştan söyleyeyim; öyle aşırı büyük bir Ihsahn hayranı değilim. Hem müziğin değişken yapısı, hem de bu avangart olaylar, black metal söz konusu olduğunda beni geren durumlar olmuştur zaten hep. Yine de yeni dönem black metal grupları ile yavaş yavaş alışıyorum bu yenilikçi durumlara. Fakat Emperor’u hep çok sevmişimdir.

Grubun bu albümü yayınladığı 2001 yılında benim Emperor’la ilişkim, “In the Nightshade Eclipse” albümünü 3-5 kere dinlemiş olmamdan ibaretti. Ankara’da o dönem her genç metal insanının uğrak noktalarından olan Hayri Plak’ın sahibi Hayri’ye “Abi yeni albüm yok mu yahu,” (sanki metal müziği yemiş bitirmişim de dinleyecek bir şey kalmamış) dememle, Hayri Abi’nin “Al koçum Emperor’ın son albümünü dinle, dağıldılar zaten başka istesen de yok. Çok acayip, ben de tam anlamadım,” demesi bir olmuştu. Ben de kapağı beğenip almıştım. Eve gelip dinlemeye başladığımda ise kafam karışmıştı ve 4-5 defa arka arkaya dinledikten sonra anca anlamaya başlamıştım çalmakta olan müziği. O dönem dümdüz ve takır tukur müziklerden hoşlanan bünyem alışamamıştı bu kadar değişik bir müziğe. Şimdi bile müziği tam manasıyla anlayabilmem için başka bir şeyle uğraşmadan konsantre bir şekilde albüme dikkat kesilmem gerekiyor kimi zaman. Kolay ve kullan-at tarzı bir müzik sunmuyor “Prometheus – The Discipline of Fire & Demise”, orası kesin.

Ihsahn, 90’ların sonuna doğru avangart ve progresif tabanlı müziklere eğilim göstererek Emperor’ı senfonik black metal çizgisinden alıp, çoğu insanın farklı etiketler ile sunmakta beis görmediği, benimse kısaca progresif senfonik ekstrem metal (ne kadar kısa oldu değil mi?) olarak tanımladığım bir çizgiye doğru yönlendirmeye başladı. Yılların müzik programı Winamp bir ara albümü “techno black metal” olarak etiketliyordu mesela. Küresel bir kafa karışıklığı yarattı adamlar resmen.

“Prometheus – The Discipline of Fire & Demise” grubun dağılmadan önce daha deneysel bir müzikal tabanı benimseyerek yazdığı bestelerden oluşturduğu son albümü. Aslında grubun son albümünden ziyade Ihsahn’ın ilk albümü demek daha doğru olur, zira bestelerin tamamı kendisine ait. Özellikle müzikteki günümüz Ihsahn’ı etkilerinin tavana vurması, savaşta taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayan yiğitleri anımsatan coşku dolu klavye pasajlarının yerlerini kulağıma fazla elektronik gelen klavyeler ile zaman zaman deneysel, zaman zaman da müziğe neredeyse hüzün katan bölümlere bırakması, Ihsahn’ın kullandığı farklı vokal teknikleri ve daha bulabileceğim bir dolu şey, hayranların kafasını karıştırdı. Bu hayranların bir bölümü, bundan sonra yapılacak işlerin Emperor adı altında yayınlanmaması gerektiği konusunda Ihsahn’a hak verdi ve grubun dağılmasına gayet de sevindi. Ben de bu albüm Ihsahn’ın kişisel projesinin ilk albümü olarak yayınlansaydı daha iyi olurmuş diye düşünenler tarafındayım. Bu nedenle küçük bir araştırma ile albüme ne kadar fazla kötü yorum yapıldığını görüp şaşırabilirsiniz.

Albüm yayınlanırken yapılan açıklamalarda grubun artık turlamayacağı ve konser vermeyeceği belirtilmiş ve bu albümün grubun son albümü olabileceğine dair şeyler söylenmişti. Zaten bir süre sonra da Emperor tarihin tozlu raflarındaki yerini aldı ve akabinde Ihsahn solo kariyerine başladı.

Ihsahn/Emperor muhabbetlerini ve neden Emperor’ın dağıldığı konusunu uzatmadan müziğe bakalım. Ortada hayli karmaşık, değişken ve komplike bir müzik olduğunu itiraf etmeliyim. Bu açıdan Ihsahn’ın ne kadar yetenekli olduğunu zaten bilmeyen kalmamış olsa da, müziğe göre o kadar atipik gitar melodileri ile karşılaşıyoruz ki, insan bazen şaşırmadan edemiyor. Daha Eruption’dan grubun müziğinin ne kadar değiştiği ve -göreceli olarak- geliştiği gözler önüne seriliyor zaten. Neo-klasik etkiler, koro vokaller, yer yer Ihsahn’ın fısıldamaları ve muhteşem bir solo ile, Emperor’ın geldiği noktada, adının BURZUM, MAYHEM, DARKTHRONE gibi gruplarla anıldığı 90’ların ilk yarısındaki halinden gayet uzakta olduğu anlaşılıyor. Diğer grupları anlatırken kullanabileceğimiz sade, basit, primitif gibi sıfatlar bu albümü tanımlarken kullanabilmemiz mümkün değil.

Bestelerin bol katmanlı ve karmaşık yapısı nedeniyle albüm kaydı da temiz ve modern. Her enstrümanın rahatça duyulabilirliği bir yana, elektronik de bir hava oluşturulmuş kayıtta. Bu açıdan tıpkı DIMMU BORGIR’in süslü kayıtlarının aldığı tarzda “Black metal kaydı böyle olmaz,” türevi eleştiriler alsa da, bunlara katılmıyor ve bu kadar farklı enstrümanın bu kadar armonik bir biçimde çalındığı çok katmanlı müziklerin başka türlü kaydedilemeyeceği görüşünü savunuyorum. İlle de eleştireceksem kayda değil bestelere yönelik olur eleştirilerim. Zaten yukarıda albümü tanımlarken black metal tanımı kullanmamam da gizli bir eleştiriden başka bir şey değil.

Albümün geneli “true black metal” olayına hakaret gibi gözükse de, baya sert ve nefreti hissettiren rifler de mevcut “Prometheus”da. Müziğin sertlik düzeyi, deneysel yapının tavana vurması nedeniyle o kadar da azalmıyor yani. Arkada kimi zaman neo-klasik, kimi zaman neredeyse ambient soslu klavyeler bulunmasına rağmen albüm yer yer black metal hissini fazlasıyla vermeyi başarıyor. Bence bu kısımların esas etkili olan tarafı, Ihsahn’ın bu bölümlerde vokalini daha ön plana çıkararak buralara uygun tonlamalar ile sert bir şekilde söyleyip, daha senfonik ve kaotik bölümlerde vokalini inceltmesi. Albümdeki cezbedici ve atlanmaması gereken noktalardan birisi kesinlikle bu. Müziğin her farklı anında, Ihsahn vokali ile o hissiyat için gerekli atmosferi yansıtmış. Tüm besteleri kendisinin yapmış olması elbette vokalini dilediği gibi kullanmasına olanak sağlamış olsa da hakkını verip bir kez daha “Sen neymişsin be!” dedirtiyor. Fanboyu olmasam da Ihsahn diye bir gerçek var yani.

Müzikte black metal tatları var diyorum ama sözler pek de öyle değil. Söz yazarlığı işine de el atan Ihsahn (Ihsahn kelimesinin anlamının “cennetten düşen ilk kalifiye müzisyen” olduğunu biliyor muydunuz?) grubun eski albümlerindeki Satanizm temalı sözlerinden (ki bu sözlerde de hiçbir zaman Şeytan’dan doğrudan bahsedilmemiştir) farklı sözler yazarak kendini doğaya, mistiğe ve mitolojiye verdiğini gösteriyor. İyi de olmuş, zira dolaylı yollardan bile olsa karanlık hükümdara ithaf edilen sözlerle bu müzik abes dururdu.

Bana göre “Prometheus: The Discipline of Fire & Demise” Emperor ile Ihsahn arasında kalmış bir albüm ne yazık ki. Ihsahn’ın bireysel albümleri ile o kadar benzerlik göstermese de, “True Emperor” ile de pek alâkası yok. Bu nedenle “Emperor bu değil ya, böyle black metal olmaz” diyenlere de, “cCc Ihsahn cCc!!111!!birbir!1!” diyenlere de saygı duyuyorum.

Kendi müzikal yolculuğundaki değişimi Emperor’ın son dönemine denk gelen Ihsahn, içinde barındırdığı acayip fikirleri Emperor’a yansıtarak kimi hayranları üzdü, kimilerini ise sevindirdi. Önemli olan black metal camiasında efsane statüsünü edinmiş bir grubu daha fazla yürütemeyeceğini anlayıp sonlandırması ve farklı yollara sapmasıydı. Yapmak istediği ve içinden gelen müziği, zaten sonraki yıllarda kendi projesi ile hayata geçirecek ve nice gönülleri titretecekti.

Emperor’dan bizlere ise alıştığımızdan farklı, fakat bir o kadar da güzel bir albüm kaldı. Emperor iyidir. Hem de çok iyidir.

88/100

115812650

Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 4 / 5. 2

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.