Artificial Brain – Infrared Horizon
Şurada bir anlaşalım: bilimkurgu müthiş bir şey. Hayır yalnızca okuması keyifli olduğu için değil; yalnızca insan hayal gücünün sınırlarının genişliğini görmemizi sağladığı için de değil. Bilimkurgu müthiş bir şey çünkü sıradan hayatlarımızı yaşarken çoğumuzun dikkat bile etmediğimiz ya da üzerinde düşünme ihtiyacı hissetmediğimiz kavramların ne denli önemli olduğunu büyük kitlelere düşündürtebilen; insanoğlunun çok, çok küçük bir kısmının üzerinde kafa yorduğu varoluş felsefesinin yalnız filozofların eline bırakılsa ulaşacağından çok daha geniş bir yelpazede insana ulaşmasını sağlayan bir araç aynı zamanda, diğer tüm güzelliklerinin yanında. Popüler örnekler üzerinden gidecek olursak The Matrix’in yıllar geçtikçe akıllarda aksiyonuyla değil de varoluşumuzun anlamını irdelemesiyle kalması, muazzam film Blade Runner ve onun ilham kaynağı Philip K. Dick klasiği Do Android Dream of Electric Sheep? kitabının yapay zekanın geleceğiyle birlikte bizi insan yapanın ve bunca özel kılanın ne olduğunu mercek altına alması bilimkurgunun kuvvetini göstermiyorsa ne yapıyor ki? Cixin Liu’nun Remembrance of Earth’s Past üçlemesi evrenin sonsuzluğu içindeki yerimizin önemsizliğini anlatırken yüzümüze odaklandığımız günlük hayat dertlerinin yerini alması gerekenleri, bir toz zerreciğinden farksız varoluşumuzu bir gıdım dahi olsa anlamlı kılacak yolları izlemek yerine takındığımız tavrın nafileliğini çarparak bizi düşünmeye sevk etmiyor mu?
Bilimkurgu bu kadar müthiş bir şey olunca, kendisine tema olarak onun insanı düşünmeye yönelten eğilimini seçen metal grupları en sevdiğim iki yaratım dalını bir araya getirmiş oluyorlar. Her ne kadar çoğu metal grubu güya bilimkurgu adı altında oldukça yüzeysel uzay savaşlarını kendine konu edinse de, ARTIFICIAL BRAIN gibi beni bu konuda sevindirerek şaşırtan istisnalar yok değil.
İnsanların soyunun tükendiği bir geleceği konu edinen “Infrared Horizon”, üzerindeki ARTIFICIAL BRAIN etiketinden önce kapağıyla beni vurdu desem yeridir. Bu ileri dönemlerde hala “hayatta” olan androidlerin kendilerini artık bir insan yaratımı değil de onların bir sonraki doğal evrimsel basamağı olarak gördükleri konsepti kulağa zaten kendi başına ilgi çekici gelirken, bunun üzerine bir de kapakta bir hemcinsinin kopmuş başının önünde dizleri üzerine çökmüş, adeta “üzülen” bir robotu görmek, tam da yukarıda değindiğim varoluş sorularının üzerine basıyor.
Konsepti bir yana bırakıp biraz da müzikten konuşalım elbette. ARTIFICIAL BRAIN tam anlamıyla bir teknik death metal grubu. Tüm enstrümanların zaman zaman biri diğerlerinin bir adım önüne çıksa da genelde bir arada dur durak bilmeyen bir şovu diyebiliriz karşımızdaki bu yoğun ses kütlesi için. Samuel Smith’in bir teknik death metal grubu için hayati bir önem taşıyan bas gitar görevini kusursuz bir performansla icra etmesini REVOCATION’dan da tanıdığımız Dan Gargiulo’nun öncülüğündeki gitarların başarılı takibi, yine bir teknik death metal işinin püf noktalarından biri olan davul tonlarının ideale yakınlığı ve KRALLICE gitaristi Colin Marston’ın elinden çıkma prodüksiyonun bunların hiçbirinin gömülmemesini sağlamasıyla “Infrared Horizon” form olarak çok iyi bir yerde duruyor. Vokalist Will Smith’in (şakaları alalım) “Labyrinth Constellation”a nazaran biraz daha sık yükseltse de çoğunlukla çok alçak kullandığı, guttural’e yakınsayan brutal vokalleri ise grubun bence hala zayıf yanlarından bir tanesi. Kimi zaman gitarların içinde fazla kayboluyorlar, kimi zaman ise müzikten fazla kopup sanki bağımsız bir organizmaymış gibi bir intiba oluşturuyorlar.
Eğer ki grubun çıkış albümü “Labyrinth Constellation”a aşinaysanız, “Infrared Horizon”da eskiye nazaran oldukça yükselmekte olan bir black metal ilhamı duyabilirsiniz. Tabii ki burada kalitesiz kayıtlı 90’lar Norveç black metalinden değil, köklerini teknik death metalden alıp son yıllarda iyiden iyiye yeni bir alt kola doğru evrilen yeni dalga black metalinden bahsediyorum. Gidişatın çemberi tamamlayıp başladığı yere dönmesi düşününce oldukça ilginç.
Vokallerin bir noktadan sonra monotonlaşması maalesef albümün de ara ara aynı kaderden muzdarip olmasına yol açıyor. Anchored to the Inlayed Arc ya da Mist like Mercury gibi şarkıların da gidişatı bozmasalar da açıkçası zayıf kalan yapıları “Infrared Horizon”ın notunu biraz düşürüyor. Toplamda gruptan şimdiye dek alıştığımız o devasa yoğunluk, normların epey dışındaki gitar işleri yine yerli yerinde ve albüm yine iyi bir albüm; ama üzerinde biraz daha çalışmayla mükemmele daha fazla yaklaştırılabilecekken şu haliyle hedefi onikiden değil de, biraz daha dışarılardan vurabiliyor. Yine de ARTIFICIAL BRAIN epeyce monotonlaşan ve birbirinden ayırt etmesi gittikçe zorlaşan düzinelerce grupla dolarak ilerleyen teknik death metal piyasasında bir başka bilimkurgucu grup WORMED ile birlikte beni en çok heyecanlandıran birkaç oluşumdan bir tanesi. Bundan daha iyi eserler ortaya koyacaklarından da pek şüphem yok doğrusu.
81/100
bu da hakkındaki bütün övgülere hak verdiğim ancak, şahsen fazla kafayı yemediğim bir albüm. dezonant işlerin teknik kısmından çok karanlık tarafını sevdiğimden olsa gerek, albüm beni tam anlamıyla yakalayamadı. ama net çok iyi albüm o ayrı.
elim şu albümden başka şeye gitmiyor şu sıralar, çok büyük terbiyesizlik yapmış dan paşa.. diğer gitarist oleg zalman’da youtube coverlarının hastası olduğum bir abimizdi zaten. böyle devam ederlerse daha çok ağız açık bırakacaklar