Farsot – Fail-Lure
İnsanın sonunda kaybedeceğini bile bile oynamaya ve yarışmaya devam ettiği tek şey olan yaşamın kendisine karşı hissettiği bu ikilemi öyle veya böyle içinden atmaya çalışması her ne kadar temelinde bir acizlik gösterisinden başka bir şey olmasa bile en kötü ihtimalle bir terapi aracı olarak değerlendirilerek bile olsa diğer insanlar tarafından empati ile karşılanarak kıymet görüyor ve bu sürecin sonunda ortaya çıkan şeyin nihai olarak her bir insanın acizliğine işaret ediyor oluşu, bu gösteriden etkilenen diğer kişilere geçici bir süreliğine olsa dahi kendilerini yok edebiliyormuş, yok edebilecekmiş hissi yaşatabilmesi sayesinde kısa süreli bir tatmin ve rahatlama duygusu sağlaması açısından önemli addediliyor. Kısacası ne kadar derinde olursa olsun, temelde başarısız olunacağı bilincine sahip olmanın yıpratıcılığını bir şekilde cazibeli bir hale dönüştürmeyi başarabilen insan, sanat ile kendini öldürerek hayata tutunmayı başarıyor.
21 Nisan 2017’de piyasaya çıkan “Fail-Lure” ve “Allure” kelimelerinden türetilen ve kabaca başarısızlık ile cazibenin iç içe geçmiş hali olan “Fail-Lure”, İngiliz ressam, yazar ve yönetmen Peter Greenaway’in “Drowning By Numbers” isimli ilginç filminden de etkilenerek tasarladığı kurgusuyla insana yukarıdakine benzer, içinden çıkması pek mümkün olmayan ve uzadıkça da çarpıklaşan, korkutucu bir şekilde kararan fikirlerin kucağına fırlatıveren bir albüm. Elbette söz konusu Alman Farsot olduğundan ve Thematik:Trauer gibi bir deliliği duymuş insanlar açısından bundan daha sade veya daha kolay bir şey düşünülemezdi belki de.
İlk albümü “IIII” ile üniversite sıralarındayken aklımızı başımızdan alan Farsot, underground piyasa içerisinde bile underground kalmayı başaran bir black metal grubu. Deneyselliğe olan düşkünlüğünü yalnızca müzikal olarak değil, fikirsel ve görsel olarak da yansıtmaktan geri kalmayan Farsot gibi bir anomaliyi açıklayabilmek pek kolay değil.
Sanrı ile gerçeğin, haz ile acının, suç ile cezanın, anlam ile hezeyanın iç içe geçtiği bir insan zihninde hangi sorunun önce cevaplanması gerektiğine dair bir ipucu olmamasının yaratabileceği özgürlüğe imrendiren, ikincil gibi görünen her şeyi ön plana çıkarabilme gücüne sahip Farsot için müzik ne anlama geliyor veya ne kadar kıymetli bilinmez ama ortaya çıkan şey sonucunda geçici bir süreliğine açılmış kapılardan geçebilmek ve kimi duygu/düşünce durumlarında ortak olabilmenin rahatlığını yaşayabilmek paha biçilebilir mi, emin değilim.
Yeteneği ve varoluşun tüm yıpratıcılığını müziğe aktarma marifeti tartışmasız Farsot’un 18. yılında yayınladığı 3. albümünde de tıpkı önceki iki albümünde olduğu gibi deneysel black metal adına her şeyin yanı sıra güncel olandan bir tık fazlası yer alıyor her zamanki gibi. Esas önemli olan ise yıllar evvel “IIII” için yazdığım bir yazıda da üstünde durduğum ve aradan geçen 6 yıla rağmen bu konuda hiçbir geri adım atılmamış olmasını görmenin mutluluğu ile yineleyeceğim şekilde Farsot’un şu an bu yazıya da hakim olan karanlık, bıktırıcı ve mizantropist hali müziğine ilk akla gelecek şekilde alabildiğine ağır ilerleyen bestelerle, sözde atmosferik iç bayan elektronik seslere sırt yaslayarak veya kendini tekrar edip duran melodilerle değil, altı dolu dolu ve durmaksızın değişip dönüşmeye devam eden insan zihnine paralel bir şekilde sürekli çeşitlilik gösteren, değişip dönüşen bir yapı kurarak sağlayabilmesi. Bir “Circular Stains”e bakar bu söylediğimin bağlama oturması. Hatta hemen peşindeki “With Obsidian Hands”in 2 dakika içinde nereden nereye geldiğini görmek bile yeterli olabilir.
Bir bu kadar da Fail-Lure müziği için yazılabilir ama Farsot gibi hedefi çok derinlerde, gizli bir noktada olup da her atışta tam ortadan vurmayı başarabilen bir grup hakkında bir şeyler söylemek bile yeterince zor geliyor zaten. Uzun lafın kısası yılın en iyi deneysel black metal albümü geldi. Konu kilit.
‘With obsidian hands’ dinlerken agzim yuzum yamuluyor…son derece oç bir parça.
Açıkcasi ilk dinlemelerimde begenmemistim albümü. ‘IIII’ gibi bir şaheseri yarattikları için bende çok yüksek kredisi olan bi grup ve bu yüzden albüme daha fazla şans verme ihtiyacı duydum. İyikide böyle yapmışım. Açıldıkça açıldı resmen. Harika bir albüme daha imza atmışlar. Geç oldu biraz ama olsun…kazanan benim:)