Shining – Redefining Darkness
Shining’in benim için ne ifade ettiğini açıklamak pek kolay değil. Çünkü aslında hakkında çok az konuştuğum, nadiren dinlediğim ve mümkün mertebe uzak durmaya çalıştığım bir grup Shining. Tabii bir yandan da bir defa dinlemeye başlayınca uzun süre başka hiçbir şey dinleyemediğim, belki de en çok sevdiğim 20 metal grubundan biri.
Asla yok edilemeyeceğini ve kendinizden de uzak tutamayacağınızı bildiğiniz, fırsat bulduğu anda sizi içten içe tüketeceğine emin olduğunuz şeyleri sakladığınız kasanın anahtarını elinde tutar ve biraz da muzip, deliliğinden kaynaklı bir pervasızlık içerisinde olan bir ruh haline sahiptir Shining. Olmasını isteyebileceğiniz her şeyin tersi olmayı kendine amaç edinen ve bundan büyük keyif alan karanlık, çirkin ve çarpık bir şeydir Shining.
Normal değerlendirme araçlarının hükümsüz hale geldiği bazı özel gruplardan biri olan Shining’in normal bir zihne sahip herhangi birini ağına düşürebilmesine ihtimal vermediğim müziğini açıklayabilmek de pek kolay değil. Bir çeşit (suicidal) black metal, diyerek de işinden çıkmak mümkün elbette fakat Shining’in ne Shining’liği kalır o zaman?
Kendi kendini yok etme düşüncesinin cazibesine kapılmak, bir anda ruhun ağırlaşmaya başlamasıyla beraber hızla dibe çökerek nefessiz kalmak, asla susmak bilmeyen sesleri daha fazla bastıramayarak çıldırmak veya akla gelebilecek her türden varoluşsal problem ile birlikte zihnin karanlık koridorlarında kaybolmak. Tüm bunlar Shining müziğini tecrübe etmenin pek çok muhtemel yan etkilerinden bazıları. Zaten Shining müziği de aslında bu türden hallerin ve düşüncelerin müzikal yansımaları. Daha doğrusu büyük bir kısır döngüye kapılmış bazı deli insanların tıpkı kıyıya yakın kayalıklarda, rüzgarın kulaklara taşıdığı şiirsel sesleriyle, dalgalarla boğuşan denizcileri sıcak, şefkatli ve sevecen kollarına çağıran gizemli kadınların yaptıkları gibi kendi lanetlerine başkalarını da ortak etme hali.
Bu yazının fitilini ateşleyen ise “Han som hatar Människan” isimli ucubenin ana gitar rifi. Bir fırsatını bulup hapsedildiği yerden fırladı ve zihnimde canlanıverdi. Bir Shining hayranının kolaylıkla anlayabileceği şekilde ben de her normal Shining hayranının yapacağı gibi şarkının bulunduğu albümü 5-10 defa çevirip kendimi koyverdim gitti. Son bir çabayla da bu satırları işte.
Öfkesi giderek kabaran bir iblisi andıran Kvarforth vokalleri ile açılan “Redefining Darkness” tıpkı diğer tüm Shining albümleri gibi dinleyicisinden beklenti duyan ve onunla bir şekilde iletişim kurabilen eşsiz bir albüm. Şüphesiz Kvarforth’un gerçekten de büyük bir adanmışlık ve insan üstü bir efor isteyen vokal performansı, enfes gitar-klavye melodileri ve genel tavrının payı inanılmaz. Fakat Shining işin içine çeşitli enstrümanları da katarak daha da varyasyonlu bir hale geliyor ve black metalin en saf halleriyle caz ile ambientın insanın ayaklarını yerden kesen gizemli gücünü birleştirerek korkutucu bir güce kavuşuyor.
Shining’in alamet-i farikalarından olan ince seslerden yürüyen, eski ekol rock tabanlı deli işi gitar soloları, karanlığın yeniden tanımlanmasında da büyük bir role sahip. Özellikle zihnindeki sesleri bastıramayan birinin kontrolsüz patlamalarına benzetilmesi gereken bu sololar, neredeyse her şarkının arkasında devam eden ve muhakkak bir noktada kendini duyulur kılan klasik gitar ile muazzam bir tezat oluşturuyor. Bu ikili anlatım şekli ise Kvarforth’un vokal çeşitlendirmeleri ile daha da zenginleşerek iyice çok kimlikli bir hal alıyor. Örneğin “For the God Below” ile bu şizofreni haline tanıklık etmek veya aşırı doz halinde bir parçasına dönüşmek mümkün. Yine aynı şekilde ilk şarkı “Du, Mitt Konstverk” göz açıp kapayıncaya kadar nereden nerelere varacak, bir bakın isterseniz.
Neden bir Shining kritiği yazdığımdan ve neden başkaları Shining bilsin diye uğraştığımdan emin olmamakla beraber iyi bir şey yapmadığımdan emin sayılırım. Sanıyorum lanet ve çağrı kısmında bir parça gerçeklik payı varmış, haha.
Bu garip yazıyı bitirirken daha önce Shining denen illeti dinlemediyseniz ve bu aralar kendinize bir kötülük yapmaktan bir şey çıkmazmış gibi hissediyorsanız İsveç’in büyük delisi Niklas Kvarforth’un 12 yaşındayken kurduğu Shining’i takibe alabilir, 2007’deki V:Halmstad (Niklas angående Niklas) sonrası en sevdiğim Shining işi olan Redifening Darkness’a bir göz atabilirsiniz, diyor ve son olarak en sevdiğim Shining dörtlüğü ile kapatıyorum ki nasıl bir işe bulaşmak üzere olduğunuza dair daha da berrak bir fikriniz olsun:
Dün, merdivenlerde
Bir adamla tanıştım, orada olmayan.
Bugün, yoktu orada yine.
Keşke, keşke gitse artık oradan.
93/100
For the God Below’daki sololar dinlediğim en güzel şeyler listesine baya yüksekten oynar, kulak şekeri mübarek.