Alcest – Kodama
İlginçli black metal sevmeme, hatta artık blackgaze olarak anılmaya başlanan; ama ilk zamanlarda “shoegaze ile black metali karıştırmış adamlar abi, çok acayip” ve karşılığında “shoegaze ne lan?” şeklinde konuşmalarla anılan bu müzik tarzının ilk temsilcilerini (AMESOEURS nerelere gittin) ayılıp bayılacak derecede çok dinlememe rağmen, aynı dönemlerde piyasaya çıkan ALCEST’e nedense bir türlü ısınamadım. O dönemlerde birçok projede yer alan Neige’in müziğini de genel olarak çok sevsem de, bir anda neredeyse efsane statüsüne yükseltilmiş “Le Secret” EP’si de dahil ALCEST bir türlü sevdiğim gruplar arasına giremedi. Hele ki sonradan gittikçe shoegaze’e abanmaları ve “Shelter”da işi iyice yumuşaklığa dökmeleriyle yok olup gidiyordu gözümde.
Sonra “Kodama”dan haberler gelmeye başladı. “Shelter”a gelen eleştirilerden midir bilinmez ama Neige o albümde tamamen bir kenara bıraktıkları black metal etkilenmeleri ve brutal vokallerin “Kodama”da geri döneceğini haberini verince ister istemez bir kulak kabarttım. Belki de nihayet ALCEST’i sevebileceğim albüm geliyordu?
Gelmedi. “Kodama”, “Shelter” öncesinde ALCEST’ten neler buluyordu iseniz aynılarını bulmaya devam edebileceğiniz, grup adına yeni bir şeyler, dolayısıyla da beni heyecanlandıracak herhangi bir şey barındırmayan bir albüm. Elbette ki bu demek değil ki “Kodama” kötü bir albüm; aksine grubun yaptığı her albüm gibi “Kodama” da türü içinde çok değerli, blackgaze’in özü olan uçuk (ethereal) havayı muazzam bir şekilde yansıtan bir eser. Ve bu yazıyı da benim albüm hakkındaki duygularımı değil, “Kodama” hakkında şartlar elverdiğince objektif bir yorum görmek için okuduğunuzu varsayıp, oraya doğru yönleniyorum.
“Kodama” bir konsept albüm. Fransızca bilmediğim için bu konuda Neige’in açıklamalarına güveneceğim, ve kendisi konsepti “doğanın insan dünyası ile yüzleşmesi” şeklinde açıklıyor. Efsane film yapımcısı Hayao Miyazaki’nin en çarpıcı eserlerinden biri olan (gerçi hangisi çarpıcı değil ki) Princess Mononoke’nin bir ruh eşi olarak düşünebileceğimiz “Kodama”, aynı zamanda Neige‘in Japon kültürüne olan hayranlığının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Japon kültürü denince yıllarca sistematik bir şekilde çevre ülkelerindekilere yaptıkları saldırılar, işkenceler, korkunç tıbbi deneyler yerine aklımıza gelen derin (kimi zaman abartılı) saygı, nezaket gibi kavramların, açmış kiraz çiçeklerinin gözümüzün önünde somutlaştırdığı o pembe, uçuk hava her zaman olduğu gibi ALCEST müziğinin temelinde oturuyor. Kullanılan brutal vokaller bile nefretin, sinirin değil sanki Neige‘in göğsünde sıkışıp dışarı çıkmak için can atan, çıkabilse bambaşka kapılar açacak olan bir heyecanın yansımaları şeklinde tınlıyor.
Albümün büyük çoğunluğunda kullanılan fazla naif vokaller kimi zaman kuyruk yağı çiğniyormuş gibi bir iç bayması yaşatsa da, gitar tonlarının naifliğini yansıtmaları açısından oldukça yerindeler her zamanki gibi. Ben bu naif gitar tonlarının üzerine brutal vokaller ile binen heyecanı ve oluşan kontrastın lezzetini daha çok sevsem de grubun başarısı ve Neige’in tercihleri çoğunluğun benimle pek aynı fikirde olmadığını gösteriyor gibi.
Gördüğünüz gibi yazı “Kodama”ya odaklanmakta zorlanıp genel bir ALCEST yazısı olmaktan fazla kurtulamıyor. Bunun sebebi de dediğim gibi “Kodama”nın grubun müziğine yeni bir şey katmıyor oluşu. “Shelter”ı bir kenara bırakacak olursak ondan önceki üç albümde gruptan ne bulduysanız, neyi sevdiyseniz ya da neyi sevmediyseniz aynı şeyleri 42 dakikalık bu albümde de bulacaksınız. Kendi açımdan “Shelter”dan çok daha fazla beğendiğim, en azından müziklerinin daha sert unsurlarının geri gelmesini memnuniyetle karşıladığım bir kayıt oldu bu. Her zamanki ALCEST naifliğini ve o ruhani havayı seviyorsanız, eminim ki siz memnun olacak çok daha fazla şey bulacaksınız.
83/100