The Great Old Ones – EOD: A Tale of Dark Legacy
Lovecraft okumaya çokları gibi The Call of Cthulhu (Cthulhu’nun Çağrısı) ile değil de At the Mountains of Madness (deliliğin dağlarında) ile başladım. Çok da uzun olmayan kitabı ilk bitirdiğimde, epeyce bir süre Lovecraft’tan başka bir yazar okumayacağımdan oldukça emindim. Eğer bir kısa hikayesini bile okuduysanız aşinasınızdır: Lovecraft sıradan bir korku yazarı değildir. Cthulhu mitosu ile ünlenmiştir ama elbette ki tarihte ondan önce de, ondan sonra da hayali bir mitos yaratmaya yeltenmiş birçok yazar olmuştur. Dolayısıyla onu ünlü yapan yalnızca hayal gücü değil; aynı zamanda yazım tarzıdır. Bazı klasik korku temalarını ve temelde bizlere çok üstün varlıklar ile onların kullarını alıp delilik, bilinçaltı gibi temalar ile bir karışım haline getirerek kendi imza tarzını oluşturmuştur. Kitapları, hikayeleri çoğu zaman bir yere varmaz bile; okurken somut, her şeyin açıklığa kavuşacağı bir sonuç bekler durursunuz ama son sayfayı da çevirdiğinizde elinizde hayal mi yoksa gerçek mi olduğundan dahi tam emin olamadığınız devasa bir hikaye kalır elinizde. Önü ve arkası sizin hayal gücünüzün eseridir.
Tıpkı Lovecraft’ın tek korku mitosu yaratıcı olmaması gibi, THE GREAT OLD ONES da onun edebiyatından faydalanmak isteyen tek metal grubu değil; fakat nasıl Lovecraft diğerlerinden birkaç boy ileride duruyorsa, THE GREAT OLD ONES da benzerlerinden kendini öne çıkartmakta hiç; ama hiç zorlanmıyor. Fransız grup, 2012’de çıkarttığı ilk albümü “Al Azif” ile değil de, 2014’te yayınladığı “Tekeli-li” ile bu farklılığını tam olarak göstermeye başladı. Lovecraft’ın yukarıdaki paragrafta kelimelere bile dökmekte zorlandığım yazım stili ve atmosferini bir şekilde müziğe dökmeyi başarma yolunda inanılmaz yollar katediyorlar.
Temelde bir post-black metal grubu olarak tanımlayabileceğimiz THE GREAT OLD ONES, müziğine fazlasıyla doom metal ilhamı ekleyerek daha hibrit bir tarzda müzik yapıyor aslında. Bu albümde en güzel örneklerini Mare Infinitum’un açılışı ve son üç-dört dakikasında görebileceğimiz bu doom havaları tıpkı “Tekeli-li”yi olduğu gibi “EOD: A Tale of Dark Legacy”di de olabileceği yerden çok yukarılara taşıyıp grubun gerçek potansiyelini gözler önüne sermeye yardımcı oluyor.
Tam üç gitariste sahip grup, tıpkı IRON MAIDEN’ın her gitaristinin farklı kuvvetlerinden yararlanarak şarkıları zenginleştirmesi gibi müziğinin arkasını dolduruyor ve adı THE GREAT OLD ONES olan bir gruptan beklenecek o tüyler ürperticiliği yakalıyor. Üç gitarist müziğin nispeten hızlanıp güç kazandığı anlarda (ki albümün çoğunu bunlar oluşturuyor zaten) bir an olsun nefes alacak yer bırakmıyor. Bir önceki paragrafta bahsettiğim daha orta tempoda doom metalin ağırlığını hissettirdiği pasajlarda ise bas ve davulların uyumlu akışını sürükleyen bir unsura dönüşüyor gitarlar ve böylece sahneyi diğer enstrümanlara bırakmaktan çekinmiyorlar.
“Tekeli-li”yi dinlediyseniz, “EOD: A Tale of Dark Legacy” sizi şaşırtmayacak. THE GREAT OLD ONES tarzını aşağı yukarı oturmuş durumda ve şu aşamada yaptıkları var olan müziklerini ufak tefek değişikliklerle (ki bu değişiklikler yalnızca bestelerde değil, biraz sonra değineceğim) bir üst seviyeye taşımaya çalışmak. Bence çok da iyi bir iş başarıyorlar.
Kendimce albümle ilgili öne çıkan bazı noktalara da değinip bitireyim. Albümü ilk dinleyişlerde fark edeceğiniz şeylerden bir tanesi prodüksiyon olabilir. Önceki albüme göre dahi biraz puslu bırakılmış ve dinlenilmesi zorlaştırılmış “EOD: A Tale of Dark Legacy”nin. Yakalanmak istenen duyguyu göz önüne alınca bence gayet iyi bir tercih olmuş bu. Bunu bu kadar rahat şekilde geçiştirebiliyor olmamın en büyük sebebi ise bu boğukluğun içinde enstrümanlardan herhangi birinin ön plana çıkartılmamış olması. Eğer ki bir tanesi bile fazla patlıyor olsaydı oldukça rahatsız edici bir hale gelebilecek bu tercih, bence şu haliyle albüm için bir artı puan haline gelmiş. Belki kötü yan olarak sayabileceğim en büyük nokta ise şarkı geçişleri albümdeki. The Shadow over Innsmount ile When the Stars Align arasında en bariz şekilde belli olan bu ani ve uyumsuz geçişler bazen “pil mi bitti ne oldu” duraksamasına bile yol açabiliyor, ki can sıkıcı olabiliyor.
Muhtemelen en sevdiğiniz müzik dinleme servisinizde bulabileceğiniz “EOD: A Tale of Dark Legacy” şimdiden yılın en iyilerine aday bir diğer albüm ve henüz Ocak ayını dahi bitiremedik. Lovecraft seviyorsanız şarkıların hikayelerine de biraz ekstra dikkat ederek (ve Cthulhu’nun rüyasına bizleri de dahil eden bonus şarkı My Love for the Stars (Cthulhu Fhtagn)ya ağzınız açık hayran olarak!) dinlerseniz aldığınız risk de katlanacaktır diye düşünüyorum. Lovecraft okumadıysanız ya da sevmediyseniz dahi ekstrem müzik dinleyicisi olarak THE GREAT OLD ONES’da seveceğiniz çok fazla şey bulacağınızı garanti edebilirim. Fransız metali son yıllardaki can sıkıcı derecede müthişliğine devam ediyor.
89/100