David Bowie – No Plan EP
2016 müzikal açıdan ne kadar güzel geçtiyse, hayatını kaybeden sevilen ünlüler açısından ondan katbekat kötü geçti. Yirmili yaşlarının ortalarına ya da benim gibi sonlarına yaklaşan veya ulaşan çevremin büyürken idolize ettiği birçok ünlü, artık ilerleyen yaşları gereği aramızdan yavaş yavaş ayrılır oldu. Bir çoğu maalesef ortalama yaşam sürelerinin altındayken bizden ayrıldı ve asıl yıkıcı olan da bu oldu sanırım; ama derler ya: her ölüm erkendir zaten.
Tüm kayıplarımızdan benim adıma en yıkıcısı DAVID BOWIE oldu. Yıllar, yıllar önce Five Years’ın ilk notalarını duymamla birlikte müzik zevkimde yepyeni ufuklar açtı zira BOWIE; ilk albümlerinden itibaren hem stilini, hem müziğini defalarca değiştirdi, etti ve her defasında da o kendine has dünya dışılığını korumayı başardı, ilham vericiliğiyle dünya müziğine sayısız defa yön verdi.
2016’nın bence en iyi birkaç albümünden biri olan “Blackstar” geçtiğimiz yıl BOWIE’nin 69. doğum günü olan 8 Ocak’ta yayınlanmıştı. Bundan yalnız iki gün sonra, 10 Ocak’ta ise hayata gözlerini yumduğu, zaten bir süredir durumunun kötüye gittiğini bildiği ve “Blackstar”ı hayranlarına bir veda olarak yayınladığı açıklanıyordu. Üzerinden bir yıl geçtiğine inanmanın güç olduğu bu olaylardan sonra ise BOWIE’nın 70. doğum gününde, 8 Ocak 2017’de bu defa “No Plan” EP’si geldi karşımıza.
Aslında karşımızdaki şarkılardan hiçbiri daha önce duyulmamış şarkılar değil. “Blackstar”daki büyülü şaheser Lazarus ile açılıyor EP, ve peşinden Lazarus müzikalinin geçtiğimiz Ekim ayında piyasaya sürülen soundtrack albümünde de yer alan üç BOWIE bestesi karşımıza çıkıyor. Bu üç şarkı “Blackstar” döneminde kaydedilmiş; ama albümde yer bulamamış şarkılar aslında.
Ne dönemde yazıldıklarını anlamak için şarkılarını bir defa dinlemek yeterli aslında, ekstra bir bilgiye ihtiyaç yok. Müzikal açıdan “Blackstar”ın devamı oldukları her yönlerinden belli. BOWIE’den daha önce çok fazla duymadığımız caz atmosferi bu yeni şarkıları da ağırlıklı olarak sarmalıyor, özellikle EP’ye adını da veren No Plan şarkısı bunun en iyi örneği. Killing a Little Time nispeten daha sert bir karakteristiğe sahip olduğu gibi özellikle basların ön plana çıkması ve BOWIE’ye sesinin vuruculuğunu sergilemek için nefis fırsatlar sunmasıyla EP’deki favori şarkım oldu. When I Met You ise enstrümantal olarak değilse de vokallerin ve her şeyin birleşiminin oluşturduğu hissiyatıyla, çok tekrarlı yapısının da etkisiyle, nedense bir ağıt etkisi yarattı bende. Belki sözlerinin de bunda etkisi vardır.
“Blackstar” kayıtlarından sonra BOWIE’nin yeni şarkılar üzerinde çalışmaya, hatta kayıtlar yapmaya devam ettiğini ve beş şarkının demosunun hazır olduğunu menajerinin açıklamalarından biliyoruz; dolayısıyla “No Plan” en azından müzikal olarak bir veda değil halen geçtiğimiz 50 yılın en büyük müzikal dehalarından birine. Yine de düşündükçe, şuradaki az sayıda şarkıyı defalarca dinledikçe hüzünlenmemek pek elde değil. Seninle tanışmak çok güzeldi, Starman.
Now it’s all the same
It’s all the same
The sun is gone
It’s all the same
But when I met you
When I met you…
Good reaading this post