Borknagar – Winter Thrice
Norveç’in çok fazla sayıda çok aşırı yetenekli metal müzisyenine sahip olması size de biraz haksızlık gibi gelmiyor mu? Yani tabii ki bu tesadüfi bir şey değil; metal müziğin birçok başarılı örneğinin İskandinavya’dan filizlenmesi kuzey kültüründen, düşünce yapısından ve tarihlerinden kaynaklanıyor ve aslında bir nevi bileklerinin hakkıyla bu işi güzel yapıyor titrini kazanıyorlar; ama yine de, içten içe biraz sinir olmuyor musunuz?
Açıkçası ben hâlâ oluyorum. Bu elbette ki bu aşırı yetenekli adamların etinden, sütünden faydalanmaktan geri kalıyorum demek değil, böyle de bir karakter eksikliği çekiyorum. İyi de; Øystein Brun, ICS Vortex, Lazare, Vintersorg, Baard Koldstad ve hatta Garm gibi adamlar bir araya gelip de ortaya bir albüm çıkartıyorsa içimdeki bu kıskançlığa gülüp geçip, arkama yaslanıp albümün keyfini çıkartmak kötü bir şey mi yani? Bence değil.
BORKNAGAR her zaman dengesiz mükemmellikte bir kargoya sahip bir grup oldu zaten; ama “Winter Thrice” artık bu işin zirve noktası haline gelmiş desem kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Grubun kalıcı kadrosunda vokalleri paylaşan ICS Vortex, Lazare, Vintersorg üçlüsü varken gidip konuk vokalist olarak 1995-1997 arasında kalıcı vokalistliği de üstlenmiş olan Garm’ı getirmek yalnızca diğer ülkelere değil; metal, hatta müzik dünyasının geri kalanına da yapılmış büyük bir haksızlık bence mesela. Neyse.
2012 yılında piyasaya sürülmüş ve çıktığı dönemde elbette ki çok iyi eleştiriler almış “Urd”un üzerinden dört yıl geçtikten sonra önümüze konan “Winter Thrice” yine nefis bir BORKNAGAR albümü; hatta belki de kariyerlerinin en iyisi denebilecek kadar iyi. Kritiği burada bitirsem bile büyük olasılıkla yeterli olacak; ama bakalım neden böyle.
Albümün en büyük silahı, yukarıda içten içe çok fazla kıskanarak değindiğim gibi, vokaller. Yalnızca iki şarkıda konuk olan Garm’ı bir kenara bıraksak bile cidden muazzam vokalistler olan üçlü yalnızca iyi olmakla kalmıyorlar; aynı zamanda birbirlerini tamamlayan vokal tarzlarına sahip olma avantajını da mükemmel kullanıyorlar. ICS Vortex’in DIMMU BORGIR müziğini uzun süre başta bir boyuta taşıyan epik temiz vokallerinin yanında gümbür gümbür ama anlaşılır tonlarıyla Vintersorg vokalleri doğanın yıkıcılığını kulaklıklardan bize hissettirmekten zerre geri kalmıyor. Bunların hepsinin üzerine Lazare’nin tamamıyla kendine has vokalleri bize albümün geri kalanından çok farklı bir dünyanın kapılarını açıyor.
Tüm bu birbirini tamamlayan unsurları masaya getiren müzisyenlerin aynı zamanda hemen hepsinin şarkı yazım süreçlerinin birer parçası olması da BORKNAGAR müziğinin bir diğer büyük avantajı. Vintersorg’ un progresif çılgınlıklarının da, Lazare’nin SOLEFALD’dan alışık olduğumuz avangard klavyelerinin de, Øystein Brun’un epik Viking metalinin de tadlarını kimi zaman kendi başlarına, kimi zaman destansı bir ahenk içinde “Winter Thrice”da bulmak mümkün. Bu da albümdeki varyasyonların neredeyse sonsuza doğru yakınsadığına delalet ediyor.
Jens Roland ve Øystein Brun’un nefis gitarlarının arkasında Lazare’nin klavyeleri her daim albümün dinleyiciyi iki bileğinden yakalayıp “dikkatini bana ver” tavrı takınmasına yardımcı olurken, Norveç metalinin son dönemdeki tartışmasız yıldızı, dünyadaki tüm gruplarda çalma hedefine emin adımlarla ilerleyen henüz 25 yaşındaki Baard Kolstad davullarıyla albümün gizli silahlarından bir tanesi. Sürekli değişen tempoya ayak uyduruşu ve aksak ritimlerle neredeyse her anı ilgi çekici bir hale getirmeyi başaran Kolstad, gerçekten gün geçtikçe de daha iyi oluyor.
2016’nın henüz ilk ayı içinde piyasaya sürülen “Winter Thrice”, günümüzün tüketim manyaklığı ve bu yılın da özellikle metal müzik açısından çok zengin geçmesiyle belki de yıl sonu listelerinde hak ettiği yerde pek olamayacak. Bu, BORKNAGAR’ın bir şaheser daha yarattığı gerçeğini değiştirmiyor. Benim için “The Olden Domain” ile birlikte grubun en iyi albümü “Winter Thrice”, ve tüm enstrümanları bir kenara bırakıp sadece bu dört efsanevi vokalisti kaydetselerdi bile yine fazlasıyla dinlemeye değer bir eser olurdu.
91/100
2001 Empiricism’den beri devam eden ölü toprağı durumunu üstlerinden atmayı başarabildikleri ilk albüm bu bence.
Bir de gariptir, bu adamların her albümünde içinde universal kelimesinin geçtiği bir şarkı oluyor mutlaka.
Universal işi cidden çok komik ya. O adda albüm çıkartınca belki durulurlar demiştim ama o da olmadı. Sırf o da değil, şarkı sözlerinde sürekli kullandıkları birkaç kelime var böyle, ahah.
Ben Universal ve özellikle Urd’un da hastasıyım ya. Ne yapsalar ayıla bayıla dinliyorum.
Aynen 🙂 diğer takıntılı oldukları kelimeler de soil ve domain. Sıkıştıkça dayıyorlar sanki bu kelimeleri şarkı sözlerine.