Thorns – Thorns
90’lı yılların başları ve Norveç dendiğinde akla ilk gelmesi gereken şeylerden biri şüphesiz modern black metali tanımlayan Norveç black metal piyasası herhalde. Öyle bir ortam ki BURZUM, EMPEROR, ENSLAVED, IMMORTAL, IN THE WOODS… ve SATYRICON gibi gruplar aynı sene içerisinde (1991) kurularak kendilerinden birkaç yıl evvel faaliyete geçen ve çoktan etki alanlarını genişleterek hükmetmeye başlamış olan DARKTHRONE ile MAYHEM gibi öncüllerinin peşlerinden kara propagandanın yılmaz savunucuları olarak silah başı yapıyorlar. Henüz kimse doğru dürüst ne olup bittiğini anlayamadan TAAKE, ULVER, GEHENNA (1993) gibi gruplar da saf tutmaya başlıyorlar ve bu kuzguni ordu örgütlü dinlere karşı taarruza geçiyor. Ancak her orduda olduğu gibi bu ordunun içinde de bölünmeler yaşanıyor ve en önemli karargahlardan biri olan Helvete’nin başındaki MAYHEM gitaristi Euronymous, BURZUM’un yaratıcısı Varg Vikerness tarafından öldürülüyor (1993) ve sonraki süreçte olaylar iyice karışıyor.
Tabii o dönemde gerçekleşen kriminal eylemlere girmek sonu gelmesi mümkün görünmeyen bir yazının temellerini atmaya eş olacağından Magne Andreassen cinayetini, 50’nin üzerindeki kundaklama eylemini, intiharları ve Euronymous cinayetini ilgili okuyucuların araştırmalarına bırakarak bu meşum konuyu tekrar açmamın esas nedeni olan Snorre W. Ruch ve bilenin kafayı yemesine sebep olan grubu Thorns’a odaklanmak istiyorum.
Snorre W. Ruch, 1989 yılında Marius Vold ile (hani o çok sevilen ARCTURUS var ya, kurucularından biri oluyor kendisi) beraber kurduğu Stigma Diabolicum ile kaydettiği demodan kısa bir süre sonra Latincenin fazlasıyla reklam malzemesine dönüşmesinden duydukları rahatsızlıktan dolayı (taş değil bu artık kaya fırlatıyor, dağ fırlatıyor adamlar henüz o yıllardan) isim değişikliğine giderek 1991 yılında Thorns adıyla Grymryk demosunu kaydediyor ve Fenriz’in de sonradan üzerinde duracağı gibi Euronymous ile birlikte Norveç black metali gitarlarının ana hatlarını ortaya çıkarıyor. 1992 yılında kaydedilen Trøndertun demosuyla birlikte de Ruch MAYHEM’e transfer oluyor ve geçici bir süre Thorns projesine ara veriyor. Kronolojik ilerleyiş ile nereye varacağımı tahmin eden oldu mu?
Evet, Ruch ne yazık ki Euronymous cinayeti esnasında MAYHEM gitaristi ve grubun bir parçası olarak Varg ile Euronymous arasındaki anlaşmazlığın çözülebilmesi için ikilinin görüşmesinde tabiri caizse ara bulucu olarak orada bulunuyor ancak Varg’ın kimilerince çok haklı, kimilerince ise oldukça vahşi kabul edilen eylemini ne yazık ki önle(ye)miyor. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmanın cezası ise 1994’de karara bağlanacağı üzere 8 yıl oluyor.
Geleceği inanılmaz parlak görünen Ruch’un parmaklıklar arkasında çürümediği ise önce 1999 yılında EMPEROR ile yapılan split (daha doğrusu Thorns demolarının EMPEROR tarafından çalınarak tekrar piyasaya sürülmesi, diyebiliriz) ile, daha sonra da 2001 yılında, davul katili Hellhammer ve mikrofon patlatıcı Satyr ile Aldrahn’i barındıran muazzam kadroyla nihayet ilk Thorns albümünün kaydıyla kanıtlanıyor.
Hayal bile edilemeyecek bir dönemde, ortamda geçen gençlik, büyük bir travma ve yıllar süren hapis cezasının ardından yapılan hangi iş olsa hükümsüz sayılabilir zira eleştirel bir tavırla bakmak pek mümkün olmayabilir. Ancak Ruch öyle bir albüme imza atıyor ki, “sen yine eleştirel bak, eğer eleştirecek bir şey bulursan tabii,” diyor adeta. Eh, “De Mysteriis Dom Sathanas” gibi bir başyapıtta yer alan bir gitaristi ve besteciyi eleştirmek aklı başında kimsenin haddine olmadığından bir karış açık ağız ve kanayan kulaklarla bu muazzam albümü dinlemek ve takdir etmekten başka yapacak pek bir iş düşmüyor aslında dinleyiciye.
Elektronikten bolca beslenen, endüstriyel ve tekrar içeren seslerden faydalanan ve neredeyse iki yıl süren prodüksiyon süreci ile her saniyesi üzerine uzun uzadıya düşünülüp karar verilen albümün en büyük özelliklerinden biri tek bir gitar solosu olmadan 50 dakika boyunca dinleyiciyi aynı konsantrasyon ve ilgi düzeyinde tutabilmesi olsa gerek. Ruch’un kendine ve Norveç black metalinin temelini oluşturan pratiklere has tekniği ve besteciliği çok ama çok üst seviyede. Miksajda kasıtlı olarak geri planda bırakılan çift kros davullar ise çağlar süren uykusundan uyanmak üzere sarsılan devasa bir varlığın yarattığı etkiyle müziğe iyice sürreal bir hava katıyor desem bile hala tam olarak istediğim kadar abartmış olmam sanırım.
İlk dinleyişte kulağa garip gelen ve alışageldik Norveç black metali albümlerinden ayrışmasını sağlayan mekanik sound her dinlemede büyüyerek kısa süre içerisinde Thorns’u Thorns yapan en büyük etmen olarak belirmeye başlıyor. Ayrıca bir şarkıda Satyr’i, bir diğerinde Aldrahn’ı ve hatta bir başkasında Ruch’u duymanın yarattığı çeşitlilik sayesinde enfes bir müzikal tecrübenin yanı sıra müthiş bir anlatı olarak daha da değerleniyor. Bu özellikleri dolayısıyla alelade bir zamanda açılıp dinlenilecek bir albüm olmanın çok ötesinde elbette. Her dinlemede kendini biraz daha açıyor ve özellikle müziğin arkasındaki isimleri ve geçmişleri düşündükçe daha da derinleşen bir hal alıyor.
Ruch’un hikayesi oldukça inişli çıkışlı ancak görünüşe göre ve iyi ki sona ermekten çok uzak henüz. Her ne kadar Thorns sonrası EMPEROR ile yapılan birkaç split çalışması dışında Ruch yeni albüm konusunda sessizliğini korusa da ne kadar sürerse sürsün bekleyişe değecek bir şeyler yapacağına güvenebiliriz. Hem Norveç piyasasından hem de Fransa’nın büyük bir bölümü (BLUT AUS NORD, BATTLETHORN ve niceleri) ile birlikte Avrupa’nın pek çok başka yerinden onlarca gruba doğrudan nüfuz eden bir adam ve grubunun trajik olaylar neticesinde bu kadar geri planda kalması gerçekten can sıkıyor ama neyse ki elimizde en azından bu başyapıt var.
Albümdeki şarkıların birinden yola çıkılarak her şey özetlenebilir aslında; öyle de olsun madem: “Stellar. Master. Elite.”
97/100
Burada acı bir gerçeği paylaşayım, ben bu albümü ilk kez yaklaşık iki ay önce tamamen tesadüfen denk gelip dinledim. Olaya uyanınca küçük bir kafayı duvarlara vurma durumu olsa da kendimi şöyle teselli ediyorum, biri bana bu albüm iki ay önce çıkmış dese inanırdım. Şu post-black metal olayları falan hep yalan, adamlar o işi 15 yıl önce halletmiş, hem de hiç öyle zorlama işlere falan girmeden.
Geç olsun güç olmasın ya. Fakat gerçekten de çok az insanın bildiği, akıl almaz bir şey abi Thorns.
Hoş, bilen de kendine saklama eğiliminde oluyor. En azından ben epey bir süre kendime sakladım adamı haha anca yazıyorum işte.
Cidden neden bu kadar az taniniyor, ismi hic gecmiyor Thorns’un anlayamiyorum. Simdilerde ayila bayila dinledigimiz o kadar cok grubun ilham kaynagi ki. Ve yalnizca getirdigi yenilikler icin degil, hayvan gibi guzellikteki muzigi icin de adi duyulmali normalde.
Cidden bilen kendine sakliyor herhalde ahah, ben de yazmamisim bunca senedir kritigini. Eline saglik Korhan, mis gibi olmus yazi.