Kritik

Manes – Be All End All

manes-be-all-end-all

Güzellik, çirkinlik, iyilik, kötülük, her daim değişkenlik gösterebilen kavramlar kişiden kişiye. Henüz ilk görüşte aşık olduğunuz bir karşı cinsten haberdar olunca size garip garip bakan arkadaşlarınızın mutlaka olması bundan mesela, ya da kuzeninizin sizce inanılmaz çirkin köpeğini “hani benim dünya güzeli kızım” diye sevmesi. Bu ikili sayı sistemindeki 1 ve 0’lardan ibaret sıfatların dışında kalan koca bir dünya var neyse ki de, ortak noktalar da yaratabiliyoruz bazen. “Garip” mesela. İki başlı doğan bir kuzu “garip”tir örneğin ve gören herkesin ilgisini çeker fark olmaksızın.

Müzikte bu “garip”liği yakalamaya ve bunun ekmeğini yemeye çalışan ne kadar çok grup olduğunu fark ediyorsunuz değil mi? Hani sırf farklı olmaya çalışmış, sağda solda “abi X grup çok değişik değil mi yaa” densin diye ipe sapa gelmez müziklerle piyasada adını duyurmaya çalışan gruplardan bahsediyorum. İşte bunlar esas “garip”liğin adını kirletiyorlar aslında; üretilenler içinde ilgi çekmesi gereken asıl gariplik tüm farklılıkların altında bir şeyler anlatmayı, hissetmeyi ve hissettirmeyi başaranların işleri aslında. Picasso o kübik çılgınlıklarının içinde anlattıkları için, Guernica’sının temsil ettiği duruş için başarılıdır, ilgiyi bu yüzden çekmektedir.

MANES, en büyük eserini “Vilosophe” ile verdi. Elektronik unsurlarla, uzun, abuk sözlerle bezeli konuşma pasajlarıyla, her şeyiyle bu garip tanımına uyan bir albümdü, ve kahretsin ki tüm bunları kullanırken hiç fark ettirmeden öylesine üzüyordu ki insanı! Benim için MANES sırf “Vilosophe”si ile bile büyük bir grup olarak kalacaktı. Sonrasında gelen “How the World Came to an End”in vasat olmasını pek umursamamıştım bu yüzden; ufak bir hayal kırıklığını saymazsak. Benim için belki de yeni bir black metal-sonrası dönemi ULVER olabileceklerini ummuştum kalbimin ufak bir köşesinde.

“Be All End All”un kapağını görünce ümitlendim açık olmak gerekirse; çünkü çok garipti! İranlı sanatçı Ashkan Honarvar’ın tasarımıyla hayat bulan kapakta insanı tam olarak sebebini anlatmayan bir şekilde huzursuz eden bir şeyler var, ve bu MANES müziği için biçilmiş kaftan. Metalle artık neredeyse hiç alakası olmayan müziklerinin o hiç monotonluğa düşmeyen, ara sıra elektroniğe boğulsa da genelde hassas bir dengede giden temposunun üzerindeki vokaller tıpkı bu kapağın gözde bıraktığı izlenimi bırakıyor dinleyicinin göğüs kafesi üzerinde.

Albüm müzikal olarak “Vilosophe”nin bıraktığı yerden devam ediyor. Tüm bunların önüne savaştan, insanın yalnızlığı ve pişmanlıklarına uzanan bir alanda yazdıkları sözler etkiyi arttırıcı bir görev görüyor üstüne üstlük. O albümün yukarıda bahsettiğim tüm unsurları “Be All End All”da da mevcut; fakat bu defa önemli bir fark da var. “Vilosophe”nin o derin hüznünün yerini bu defa yoğun bir umutsuzluk ve huzursuzluk alıyor. Karanlıkta ya da bir yerde kısılı kalmanın huzursuzluğu değil ama bu. Eline geçen fırsatları değerlendiremeyip istediği gibi yaşayamadığı hayatının onu, hayalindeki hayatı yaşayan insanların yanına ittiği bir insanın çökmüşlüğü var adeta. Çok şeye sahip olmayı isteyip, bir yerlerde eline gözüne bulaştırıp hiçbirine olamamış, ve şu anda ucuz takım elbisesinin içinde elinde kristal bir kadehle her şeye sahip insanların arasında nezaket göstermek zorunda kalan bir insanın huzursuzluğu, pişmanlığı.

Ve işte yine bu yüzden “Be All End All” çok iyi bir albüm. Kimi zaman trip-hop, kimi zaman post-punk, kimi zaman electronica, kimi zaman caz, kimi zaman ucundan kıyısından progresif rock olan “garip” bir albüm yine toplamda öylesine yoğun bir duygu yaşatıyor ki, öne çıkmayı hak ediyor.

90/100

Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Ertuğrul Bircan Çopur

Doydum ama aç gözlülükten yiyorum.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.