Kritik

Arcturus – Arcturian

arcturus_arcturian_albumcover-1024x1024

2015’i uzunca bir süre iple çekmemin sebeplerinden bir tanesinden merhaba. Daha önce çeşitli mecralar ve yazılarda sevgimin boyutlarını ifade etmeye çalıştığım ULVER’in arkasındaki zekâ Garm’ın uzunca bir süre vokalistliğini üstlendiği ARCTURUS, özellikle “The Sham Mirrors” albümüyle bu tarz müziğe olan sevgimin lokomotiflerinden bir tanesi. Vokallerini sonradan ICS Vortex’in üstlendiği ve maalesef ki en son 2005 yılında vasat “Sideshow Symphonies”ini duyduğumuz grup, 10 senelik bir aradan sonra geri döndü, ve iyi ki de döndü.

Aslında 2007’den beri aktif olmayan ARCTURUS, bünyesindeki müzisyenlerin müziğe ara vermemesinden faydalanmış doğrusu. Gerek ICS Vortex’in vokalleri, gerek Hellhammer’ın davul partisyonları eskisinden çok daha olgun tınlıyor kulakta. Ki bu bahsettiğim isimlerin kariyerlerinin her döneminde ne kadar kalburüstü kişilikler olduğunu düşünürseniz, ortada zaman zaman gerçek bir ziyafet olduğunu tahmin edebilirsiniz.

ARCTURUS hayranı bir kesimin favori albümünün “La Masquerade Infernale”, benim de dahil olduğum diğer bir hayran kesimin ise “The Sham Mirrors” olduğunu, ve bu albümlerin birbirlerinden epeyce farklı olduklarını düşünürsek, grubun “Arcturian”a yaptıkları her işten bir parça katmalarının ne kadar doğru bir hamle olduğunu görmek zor değil. Gerçekten de “Aspera Hiems Symfonia”dan “Sideshow Symphonies”e kadar uzun kariyerlerinin her aşamasından izler duymak mümkün “Arcturian”da, ve bu da kendine avangard metalin öncülerinden biri olarak haklı bir isim edinen ARCTURUS için mükemmel bir geri dönüş formülü demek. O gizli kapaklı senfoniklik, ara sıra absürde kaçan avantgardlık ve ICS Vortex’in vokalleriyle sürüklediği anların hepsi belli yerlerde diğerlerini rahatsız etmeden kendine yer buluyor.

Grubun her anından alışık olduğumuz üzere “Arcturian” da yoğun bir şekilde bir “dünya dışılık” barındırıyor. David Lynch sinematografisinin her anındaki o her şeyin bir hayalden ibaret olması havasını albümde mütemadiyen duyumsamak mümkün. Özellikle adeta ruhanî bir yolculuk olan The Journey’de öne çıkan bu atmosfer, albümün çalarken dinleyiciyi de benzer bir havaya sokmasını sağlamakta hiç zorlanmıyor. Bu dünya dışılığı elde etmek için grup yalnızca prodüksiyondan değil, ICS Vortex’in kendine has vokallerinden ve bilhassa kimi anlarda yoğun olarak kullanılan elektroniklerden faydalanıyor. Demon şarkısı kimi zaman techno’ya göz kırpan yapısıyla bu alanda başı çekiyor.

Bunca yoğun ve öne çıkan bir karaktere sahip bir albüm, kendini kolayca ele vermiyor elbette. İlk birkaç dinleyişte insanın aklında kalan yalnızca ICS Vortex’in en iyi oyununu ortaya koyduğu kimi vokalleri ya da örneğin Game Over’ın nefis solosu gibi fazlaca kendini belli eden anlar iken, sonradan aslında her melodinin bulunduğu yere dikkatlice yerleştirildiğini keşfedip, albümün tamamının aklınızda kaldığını fark edebilirsiniz. Beste yapılarının da “Sideshow Symphonies” gibi yalnızca Vortex’in vokallerini parlatmak için düzenlenmediğini görmek ayrı bir mutluluk kaynağı benim için. O albüme göre çok daha oturaklı, ve karakteristik vokallerin yoğun kullanımdan dolayı dinleyiciyi deyim yerindeyse baymadığı bir ARCTURUS duymak kesinlikle güzel.

Sonuç olarak benim için Garm’lı albümlerin gerisinde olsa da karşımızda istisnaî derecede yetenekli müzisyenlerin çıkarttığı çok iyi bir albüm var ve bunu inkâr etmek pek mümkün değil. Eğer ARCTURUS seven bir insansanız ve albümü ortalama bulduysanız, “Arcturian”a biraz daha şans vermenizi tavsiye edeceğim. Biriken 10 yıllık açlığı bastırmaya oldukça büyük bir aday çünkü.

83/100

Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Ertuğrul Bircan Çopur

Doydum ama aç gözlülükten yiyorum.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.