Ragnarok – Malediction
90′ların ortasında kurulmuş ve bakacak olursak başarısız diyebileceğimiz bir albüme sahip olmayan RAGNAROK’un hiçbir zaman black metalin elitleri arasına girememesinin apaçık bir sebebi var. Her zaman agresif, ortalamanın üzerinde bir black metal yaptılar; ama asla grubun ön planda olmasını gerektirecek bir özelliği olmadı. Aynı dönemde çıkan DØDHEIMSGARD, WINDIR gibi gruplar ortaya farklı şeyler koyarak (DØDHEIMSGARD bu işi biraz abartmış olabilir) isimlerini duyururken, RAGNAROK doğru bildiğinden hiç şaşmadı. Bu şaşmazlık, bu türden hoşlanan ve biraz ana akımdan uzaklaşmış dinleyiciler arasında saygı getirse de, grubun kendisinin ana akıma hiçbir zaman yaklaşamamasına sebep oldu.
Bunun iyiliği-kötülüğü bir yana, RAGNAROK’un gerçekten istikrarlı bir grup olduğunu söylemek hiç yanlış olmayacaktır. Belli bir çizgisi olan grup bu çizgiden şaşmadan ortaya hep başarılı albümler çıkarttı. Karşımızdaki “Malediction” da bu seriyi aynı şekilde devam ettiriyor.
Günümüzde kuruluş kadrosundan sadece davulcu Jontho’yu bulunduran grubun diğer elemanları DezeptiCunt (hayatımda gördüğüm en kötü rumuzlardan biri kesinlikle) ve HansFyrste gruba 2008′te, Bolverk ise 2010′da katılmış. Kadrosu gördüğünüz gibi neredeyse tamamen değişmiş olan RAGNAROK’un buna rağman müziklerinden taviz vermeden 2010′da “Collectors of the King”‘i ve karşınızda olan 2012 tarihli “Malediction”‘ı çıkartmış olması takdire şayan.
Lafı daha fazla uzatmadan albüme bakalım biraz da. Üst paragraflarda ipuçlarını verdiğim gibi, RAGNAROK dümdüz bir black metal grubu. Paganizm, Anti-Hıristiyanlık, Vikingler gibi kesinlikle daha önce işlenmemiş (!) konulara parmak basan şarkı sözlerini, kazıma tabir edilen gitarlar ve agresif davullarla dışa vuruyorlar. İlk şarkı olan “Blood of Saints”in başındaki kısa intronun bitiminden, son şarkı “Sword of Damocles”in bitimine kadar tempo neredeyse bir an olsun düşmüyor. Bu “dümdüz” olma durumunun gruba müzikal anlamda pek bir negatif etkisi olduğunu da açıkçası düşünmüyorum. DARK FUNERAL, özellikle müzikal değişimi öncesi 1349, hatta zaman zaman GORGOROTH lezzetlerini rahatça alabileceğiniz albümde, black metal normlarının hemen hemen hiç dışına çıkmayan geleneksel kazıma usülü riflerin yanında, “Dystocratic”teki gibi gibi nispeten daha melodik pasajlarla da karşılaşabiliyoruz. Çok uzun zaman geçmeden tekrar kazımaların içinde buluyoruz tabii kendimizi. Albümde “catchy” tabir edilebilecek ise tek bir şarkı var – “The Elevenfold Seal”.
Albümü sözgelimi grubun bir önceki albümü “Collectors of the King” kadar başarılı bulmasam da, bu “az beğenme”min altında yatan yegâne sebep şarkıların bana öncekiler kadar hitap etmiyor olması. Grubun ne genel kalitesinde ne de enstrüman performanslarında herhangi bir azalma olmadığı bir gerçek. Ve çok beğenmememe rağmen, bu albümü defalarca dinlemiş olmamın en büyük sebebi prodüksiyon kalitesi. Bırakın black metali, genel manada metalde uzun zamandır bu kadar enstrüman dengesinin güzel sağlandığı bir albüm dinlememiş olabilirim. Bunun üzerine bir de daha kendilerini gösterebilecekleri gruplarda da dinlemek istediğim, olağanüstü olmasa da gerçekten çok iyi vokalistler olması işin kreması.
Karşımızda net olarak istikrarlı (ve başarılı) bir grup ve bu istikrarı devam ettiren bir albüm var. Çok mu iyi, hayır; kötü mü, kesinlikle değil. Çiğ black metalden hoşlananların şüphesiz beğeneceği; ama ortaya yeni hiçbir şey koymayan bir albüm. Tıpkı grubun kendisi gibi.
70/100