Arkha Sva – Gloria Satanae
Black Metal ile az çok içli dışlı olan çoğu kimse Fransa’nın (şahsi kanaatimce biraz da zorlamayla) efsane olmuş “Kara Lejyonlar”ından haberdardır.
Orijinal adı “Les Légions Noires” (LLN) olan bu topluluk, en ünlülerini MÜTİİLATİON, VLAD TEPES ve BELKETRE olarak sayabileceğimiz birçok grubu bünyesinde barındırıyordu. Topluluk içindeki grupların büyük çoğunluklu Black Metal icra ederken, bazılarının tamamen, bazılarınınsa yine Black Metal etkileşimli olmak üzere Dark Ambient albüm ve demolar çıkardığını görüyoruz. Grupların en uzun soluklu olanı olan MÜTİİLATİON’ın, zamanında topluluktan atılmış olması da ilginç bir detay.
Japonya orijinli bir grup olan ARKHA SVA’nın şimdiye dek çıkarttığı tek stüdyo albümünü incelerken LLN’den neden bahsediyorum peki? Çünkü grubun LLN ile garip bir bağı var. Grup elemanları bilinmese dahi grubun Japonya çıkışlı olduğu biliniyor. Buna rağmen tanıtımlarda grup Fransa’dan olduklarını iddia etmiş, hatta LLN gruplarının kullandığı değişik dil diyalektini bile kullanmışlar bazı demolarında. Aşırı derecede “kvlt” olduklarını cümle aleme göstermek için mi, yoksa Fransız Black Metalci kardeşleriyle bir gönül bağları olduğundan mı böyle bir yol izlemişler bilinmez; ama bunların, yaptıklarını ilk defa duyan bir dinleyicide abuk bir ön yargı oluşturması kaçınılmaz.
İzledikleri bu ilginç yöntemleri bir kenara bırakırsak, karşımızda oldukça sağlam bir müzik olduğunu görmemiz (duymamız?) gerek. Daha sonra değineceğim kimi vokaller bir yana, kanımca belki bir-iki tanesi hariç hiçbir LLN grubunun yapamadığı kadar güzel müzik yaptıklarını söyleyebilirim. Özellikle “The Malicious Eye” ve “Down in Blaze and Pain” gibi öne çıkan parçalarda, hem Fransız Black Metalinin melodikliğini, hem de İskandinavya Black Metali dinlerken hissedilen o soğukluğu çok iyi yakalamışlar. Gitarlar çoğunlukla çok hızlı olmayan bir tempoda, ekstra bir iş yapmadan, kazıma görevini üstleniyor. Gayet oturaklı melodiler yaratan grup, kazımaları takip eden ve belki de böyle bir gruptan beklenmeyecek kadar ön planda kullandıkları baslarla bu melodilere güzel bir derinlik katmayı da başarmış. Davulda da, tıpkı gitarlarda olduğu gibi hiçbir zaman zorlamaya ya da virtüöziteye kaçmayan; fakat yansıtılmak istenen hissiyatı ve türün gereklerini kolaya kaçmadan ortaya koyan bir performans var. Yapılmak istenen müzik ve bu Çiğ Black Metal sound’u düşünülünce, hem beste hem de enstrüman performansında bir kusur bulmak güç.
Vokal performansına ise ayrı bir paragraf açmak şart gibi gözüküyor. Albümün genelinde, orta şiddette, klasik bir brutal vokal kullanılmış. Kimi zaman birkaç kademe vahşileşip brutal çığlıklar haline dönüşen bu seslendirmelerin de, müziğin ruhuna çok uygun olduğu görülebilir; dinleyiciyi rahatsız etmeyen, hatta yaratılmak istendiği aşikar olan atmosfere girişi kolaylaştıran bir vokal performansından söz edebiliriz. Gel gör ki, ilk şarkı olan “49 Evil Spirits” de dahil olmak üzere albümde (neyse ki) az sayıda da olsa kullanılan falsetto çığlıklar, albümün yarattığı karanlık soğuk atmosferi darmadağın edip güneş açtırıyor birden bire. Bu bahsi geçen çığlıklar insanda ne Nattramn’ın SILENCER’ındaki gibi bir dehşet hissi yaratabiliyor, ne de KING DIAMOND’daki o teatral ürkünçlük havasını. Karanlık bir albüm dinlerken, birden bire gülme hissi yaratıyor bile denebilir. “Thy Baptism”in sonlarındaki yaklaşık 30 saniyelik temiz vokaller bile albümü çok yaralamazken, bunlar can damarına saplanan tiz birer hançer gibi.
Çok uzatmayalım. Black Metal’den hoşlanan herkesin en azından bir kere dinlemesi gerektiğini düşündüğüm bir albüm bu. Grubun imajındaki abukluk bence gayet tolere edilebilir; bunun üzerine eğer ara ara gelen ve gerçekten can sıkıcı olan çığlık seanslarına katlanabilirseniz (ya da benim için hayal etmesi zor olsa da bunlardan keyif alabilirseniz) gerçekten sağlam bir albümle karşılaşacaksınız.
79/100