Dordeduh – Dar de Duh
NEGURĂ BUNGET, atmosferik black metal’in nasıl olması gerektiği konusunda adeta ders vermiş bir grup. 1995′te kurulduktan sonra çıkarttıkları neredeyse her albümü “mükemmel” sınıfına sokabiliriz. Bana ve birçoklarına göre zirveleri 2006 tarihli “Om” olsa da, diskografilerinin bundan öncesinin de fazla aşağı kaldığını söyleyemeyiz. Dolayısıyla, grubun neredeyse her şeyleri olan Hupogrammos ve Sol Faur’un 2009 yılında davulcu Negru’yla tartışıp gruptan ayrılmalarının metal dünyası için epeyce büyük bir kayıp olduğunu düşünmüştüm. Eğer ortaya “Dar de Duh” gibi bir albüm çıkacağını bilseydim, böyle düşünmeden önce bir kez daha düşünürdüm (olmadı).
Negru, bu ayrılıklardan sonra yanına aldığı yeni elemanlarla NEGURĂ BUNGET adını devam ettirip, grubun standartlarını hiç de aşağı çekmeyen, oldukça sağlam “Vîrstele Pămîntului”‘yı çıkartırken, Hupogrammos ve Sol Faur ise Romence “Ruha özlem” gibi bir manaya gelen Dor de Duh kelimelerini bitiştirip, kendilerine DORDEDUH adında bir grup kurdular. Çok vakit kaybetmeden bir sonraki yıl çıkarttıkları “Valea Omului” EP’si, fazlaca “Om”‘a öykünmüş, belli ki ‘grubun aslı biziz’ mesajı gönderme çabasında olan bir eserdi ve şahsım adına çok da ümit yaratmamıştı.
“Dar de Duh” ise bir anda oyunun kurallarını değiştirdi. Ortada öyle bir albüm var ki, NEGURĂ BUNGET müziğine hem çok yakın, hem de çok uzak. Bu yakınlığı tam olarak ne sağlıyor bilmiyorum; evet temel olarak da iki grup atmosferin yoğunlukta olduğu, folk enstrümanlarının etkilediği bir black metal icra ediyor; ama bu tarz müzik yapan herhangi iki grubun arasında normalde olmayacak kadar bir benzerlik var müzikler arasında. Sanıyorum ruhanî olarak insanın üzerinde bıraktığı etkinin çok tanıdık olması bu etkiyi yaratan; ofiste biraz kafamı dinlendirmek için “Om” dinlediğim günlerde nasıl bir rahatlamaya erişiyorduysam, “Dar de Duh”‘da da aynısını hissedebiliyorum. Yapısal olarak bakacak olursak ise iki albüm arasındaki benzerliğin, söz gelimi “Dar de Duh” ile ENSLAVED’in “Vertebrae“sinden çok daha az olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Grubun müziği için en güzel tanımlardan biri, sanıyorum ki bir kritikte rast geldiğim bir cümledir: “Albümdeki müzik, temel olarak, ENSLAVED’in yüksek düzeyde yaratıcı ve sert; fakat bir yandan da ruhanî ve rahatlatıcı progresif Viking Metaliyle, WARDRUNA‘nın folklorik enstrümanlar ve melodik düzenlemeleriyle yakaladığı mükemmel dengenin birleşimi, ve tabii ki içeriğindeki kuzey folklorü elementlerinin Transilvanya kültürüne uyarlanmış hali.”. Direkt alıntılar kullanmaktan haz etmesem ve hep kaçınsam da, gerçekten DORDEDUH müziği sanıyorum daha güzel ifade edilemezdi. Bu cümleyi çevirirken en çok özen gösterdiğim nokta, müziğin bir folk metal türevi olduğu ifadesinden kaçmaya çalışmaktı. Folk metal denince akla gelen neşeli müziği hiçbir şekilde barındırmıyor “Dar de Duh”. Yöreye ait -folklorik olarak çevirdiğim- enstrümanlar kullanılsa da, bunların kullanım alanı, müziğin peyzajını çizmekten ibaret. Ortaya konan müzik, zaman zaman folk-ambient etkileşimli progresif bir black metal.
Albüm, üç tanesi 10 dakika barajını aşan 8 şarkıdan oluşuyor ve toplamda neredeyse 78 dakikalık bir duysal (var mı böyle bir kelime?) şölen barındırıyor. Neden bilemiyorum; ama içerdiği en uzun şarkıyla açılan albümlere karşı değişik bir ön yargım vardır. Bu albüm, bu ön yargının ne kadar anlamsız olduğunu tekrar tekrar yüzüme çarpıyor her dinleyişimde. İlk şarkı “Jind de tronuri”nin yaklaşık üç dakika kadar süren girizgâhı, karşınızda sıradan bir albüm olmadığını ilk andan kulaklarınıza çarpıyor zaten. “Dar de Duh”u ilk dinleyişim başka bir işle ilgilenirken arka planda çalması şeklinde oldu, ve itiraf etmem gerekirse bir süre sonra bana müzik çaldığını bile fark ettirmeyecek kadar hiçbir şey ifade etmez oldu. Ortadaki eser yeterince derin olduğu zaman, dinlemek için de ekstra bir çaba gerektiği gerçeğini bir kez daha deneyimlemek bu albümle hiç zor değil. Gösterilen ekstra çabanın karşılığını fazlasıyla alacağınızdan en azından bu örnekte emin olabilirsiniz.
Albümün istediği etkiyi yaratabilmesi için, iyi bir ses sistemi ya da daha iyisi kaliteli bir kulaklıkla dinlenmesini önereceğim naçizane. Mükemmel denilebilecek bir prodüksiyon var albümde ve bahsi geçen Transilvanya kültürünün etkisini buram buram hissedebilmek, bu prodüksiyonun tek tek ortaya çıkarttığı folklorik enstrümanların (ki bunların içinde pan flütten santura, mandolinden semantrona kadar birçok farklı çalgı var) etkisini duyumsayabilmek için mümkün olduğunca ses kaybı yaşatmayan bir gereç kullanmak gerektiğini düşünüyorum.
Eski NEGURĂ BUNGET yeni DORDEDUH elemanları, mükemmel stüdyo albümleri çıkartma alışkanlıklarına bıraktıkları yerden devam ediyorlar. Yıllarca kendisine ait bir müzikal kimlik oluşturmasını sağladıkları gruplarından ayrıldıktan sonra, yeni bir grupta bambaşka bir kimlik oluşturmak istediklerini görüyorum bu ikilinin ve açıkçası heyecanlanıyorum. Henüz ilk uzun süreli albümlerinin, devasa eserlerin ortaya çıktığı bir yılı geride bırakırken en iyiler arasında anılıyor olması (hatta bir sürü yerde yılın en iyi black metal albümü olarak gösteriliyor olması), bu heyecanımın sebebini açıklıyordur diye düşünüyorum.
Dinleyin, dinletin, takip edin ve heyecanlanın.
94/100
Geri bildirim: PozKes S02 – E07 – Metalperver