Leviathan – Scar Sighted
Bu kritik 27 Mart 2015’de kaleme alınmıştır.
Kimi insanın ruhu acıyla beslenir. Aslında sıkı bir pazarlıkla her insanın ruhunun acıyla beslendiğini, mutsuzluklar vesilesiyle yüceldiğini, manevi yaralarla güçlenip, mükemmele doğru biçimlendiğini de söyleyebilirim. Diğer yandan bu söylediğim şaşırtıcı değil, oldukça bariz bir gerçek, yüzyıllardan bu yana acı çekmenin insanı tertemiz, saf ve bedelsiz bir mutluluğa sürüklediği ile ilgili birçok söz söylenmiş, bu katıksız gerçeği birçok aydın insan yüzümüze vurmuştur. Yine de komik biçimde bunu kabul etmeyen (daha doğrusu bunca gerçekliğe dayanamayan) birçok mutluluk çubuğu olan insan hala etrafımızda. Bu kendi kendine bile doğru düzgün dürüst olamayan insanları bir köşeye bırakalım şimdi. Acının derinliklerinde yatan ferahlığı görebilen, hiç olmazsa çektiği zorluklarla günün sonunda ‘gönül eğlendirebilen’, farkındalık seviyesi yüksek insanlara büyüteç tutalım, çünkü bugün bahsedeceğim albüm, bahsettiğim ‘acıyla beslenme’ işinden mükemmel oranda istifade edebilen biri tarafından yazılmış. Sizin de bildiğiniz üzere bu adam Jef Whitehead (Wrest).
Wrest zamanında birçok suça karışmış bir insan. Yaptığı müziği dinleyip özümsedikten sonra o tarz suçları ancak ve ancak bu tip müzik yapan bir adam yapabilir diye düşünmüştüm. Fakat işin aslına bakarsanız, yanılmıştım. Depresif, mizantropik, en genel tabirle kasvetli müzikleri hakkını verir biçimde icra etmek için hiç de öyle ‘karanlık’ bir karakter olmaya gerek yokmuş. Wrest, bugün üzerine konuştuğumuz “Scar Sighted” albümünü yazmadan önce kendisi gibi yer altı metali insanı olan Stevie Floyd ile dünya evine girdi, hatta çoluk çocuğa karıştı. (Dünyalar tatlısı bir kız çocuğu var artık) Zaten eskisi gibi röportaj vermeyen, maillerine geri dönmeyen, evine kapanıp zamanının tamamını okumakla ve müzik yapmakla geçiren bir adam olmaktan da çıktı. Peki bir insanın yaşantısı bunca düzelmişken, “At The Door To The Tenth Sub Level Of Suicide” gibi şarkılar yazan karanlık bir kişilikten, çocuğunu kucağına alıp esenlikle fotoğraf çektiren bir babaya dönüşmüşken kalkıp da nasıl LEVIATHAN diskografisinin zannımca en depresif, en kin ve nefret yüklü albümünü yazdı? Yahu bebeğiyle Decibel dergisine gurur fotoğrafı çektirdi bu adam, eşi ve çocuğuyla Instagram’da mutlu aile fotoğrafları var ve aynı insan kalkıp “All Tongues Toward” şarkısının 6:54’de başlayan son dönemde duyduğum en gerilim yüklü rifflerden birini yazdı. Aslında olay yukarıda dediğim gibi, acıyla beslenebilmeyi bilmekte yatıyor, bu kadar basit.
“Scar Sighted” LEVIATHAN’ın bir hayli büyük diskografisi içerisinde kanımca en derin, en duygu barındıran albüm sıfatında. Bir önceki albümü olan “True Traitor, True Whore”da son dönemde başından geçenleri oldukça nefretle işleyen Wrest, müziğinin karakteristik bir özelliği haline gelen depresifliği iyice kısınca “Scar Sighted”da bir patlama yaşamış diyebilirim. Yumuşak ancak gerilimli bir introyla başlayan albüm, her yerinden kin akan riflerle dinleyiciyi selamlıyor. Albüm baştan sona birbiri ardına gelen tekinsiz melodiler, ara sıra yükselip düşen gerilim ve oldukça başarılı vokal kullanımlarıyla içindeki zehri dinleyiciyi rahatsız etmeden boşaltabiliyor. Bununla birlikte birbirine çok zıt olan birçok müzikal öğenin birbirine ustalıkla bağlanması ve bu işin albümün geneline ustalıkla yayılması da “Scar Sighted”ın artı yönleri arasında. Örneğin “Dawn Vibration” şarkısı normal black metal riflerinin egemenliğinde ilerlerken, orta kısımda giren klasik gitar üstüne depresif kıvranmalar hiç sırıtmıyor, aksine sanki gidişatın birer parçasıymış gibi hissettiriyor. “Gardens of Corprolite”ın girişinin hafif, ortasının pervasız, sonunun ise hüzün iklimine çalan bir melodiyle bitmesi de söylediklerime iyi bir örnek niteliğinde. Bunca öğenin ustalıkla kullanılması, dinleyiciye aynı anda nefreti, hüznü, depresifliği, kini ve düşmanlığı yaşatabilmesi “Scar Sighted”ı kanımca bu senenin en kaliteli black metal albümlerinden biri haline getiriyor. Özellikle albüme ismini veren şarkıdaki depresif hava o kadar güçlü ki kendini vererek dinleyen birini anlık depresyonlara itmemesi mümkün değil. Albümdeki atmosfer öylesine samimi ki, gerçek anlamda yaşantısıyla ilgili problemler yaşayan kimseler için bu albümü dinlemek acı verici sonuçlara sebep olabilir.
Mutluluk tembelliğe iter, acı ise ilhamla dolup taşmıştır. Ancak bu hisler o kadar esnek, o kadar şekillendirmeye açıktır ki, her insanın içine doğan hisler benzer iken, herkes farklı biçimlerde bu duygu patlamalarını şekillendirir. Hepimiz çok büyük problemlere maruz kaldık, büyük acılar çektik, akıl almaz zorluklar yaşadık. Birçoğu bu acıları kendine kimlik bilip derbeder kişiliklere büründü ve internette hemen her sayfada karşımıza çıkan “Merhaba ben mutsuzum, bana çok yanlış yaptılar” insanına dönüştü, yalnızca çok küçük bir kesim ise acının verdiği o sonsuz ilhamdan faydalanmasını bildi ve dünyaya mükemmel eserler bıraktı. “Scar sighted” da bu mükemmel eserler arasında benim için. Son olarak, acılarınızın verdiği ilhamı sizi unutulmaz kılacak eserler yaratmak için kullanın ve birçokları için sonsuz olun. Ve elbette bu albüme yolunuzu düşürün.
100/100
Leviathan, yada Leviathan değil de Jef Whitehead manyağı olduğum albümdür. Bu albümden çok değil belki 1 yıl önce The Tenth Sub Level Of Suicide’ı dinlemiştim. Harika bulmuştum, ölüp bitmiştim fakat bu albümün bitimindeki gibi aval aval boşluğa bakmamıştım.
Jef Whitehead ile ilgili derinlemesine bilgi sahibi değilim ama medyaya yansımış haberler veya dedikodular dışında her ne yaşamış, kafasından neler geçiyorsa en ”realist” depresyonu bu adam yansıtıyor. Cümleyi iyi toplayamadığımın farkındayım ama bu adamın müziği tribe sokmadan intihara sürükler. Senin aslında ne olduğunu senin kendine anlatabileceğinden çok daha iyi anlatıyor.
Son 6 aydır dibi gördüm, tam tabiriyle hayatım sikildi. Benim aklıma Leviathan kadar bu kritik de geldi. Yazarı tekrar sahalarda görmek isteriz fakat biliyorum ki 6 aydır bende aşağı yukarı hiçbir şey dinleyemez, izleyemez oldum. Vardır bir sebebi.
Şikayet mektubu gibi yorumum sonunda ise İngilizce’ye hakim insanlara bir sorum olacak. Hatta İngilizce kadar True Detective’e de. All Tongues Toward şarkısının başında ve sonunda konuşma şeklinde söylenen bazı sözlerin bire bir Rustin Cohle’un replikleri olduğunu ben fark ettim mi yoksa kafamda mı kuruyorum? Lyrics olarak da geçmiyor hiçbir yerde o yüzden emin olamadım. Veya Nic Pizzolatto da Jef Whitehead de aynı kaynaktan mı beslendiler?
Selamlar, kritiği beğenmene çok sevindim. Bu albümün benim için de yeri bambaşkadır. Hissettiklerimin benzerlerini başka kişilerde görünce çok fazla mutlu oluyorum. Yeniden yazacağım elbette, ancak ciddi anlamda hayatımın en yoğun dönemlerinden birinin içindeyim. Koca sene doğru düzgün ne bir şey dinleyebildim ne de yazabildim, ancak bu böyle devam etmeyecek (umarım).
Son olarak soruna şahsen ben yanıt veremeyeceğim, biraz boşluk bulabilirsem araştırır yeniden yazarım ama.
Albümü epeydir dinlemedim ama hatırladığım kadarıyla direkt diziden bir kayıt kullanılıyor orada, konuşan da bizzat Matthew McConaughey yani.